Güncelleme Tarihi:
‘ABLAMIN ÇOCUĞU KUCAĞIMDAYDI’
“Biz 7 kardeştik. En küçükleri bendim. Ben ve bir ablam, biri 1.5, diğeri 3.5 yaşındaki iki çocuğuyla beraber 1944’te Auschwitz'e götürüldük. Kampta ‘krematoryum’ yazan yolun üzerinde ilerliyorduk. Buranın, insanların çırılçıplak içeri doldurulup zehirlenerek öldürüldüğü yer olduğunu bilmiyordum. Sırada çok sayıda tanıdık ve komşu vardı. Ben o zaman 15 yaşında genç, sarışın bir kızdım. Ablamın 1.5 yaşındaki çocuğu benim kucağımdaydı.”
TREN RAMPASINDAN GAZ ODASINA
“Bir noktada seçim yapılıyordu. Seçimi yapan sanıyorum SS yüzbaşısı, Dr. Josef Mengele diye tanınan doktordu. Bana baktı ve ‘Kucağındaki çocuk senin çocuğun mu’ diye sordu. ‘Hayır ablamın’ deyince, ‘Git çocuğu ablana ver gel’ dedi. Çocuğu ablama verip geri döndüm. Beni krematoryum yerine çalışanların bölümüne götürdü. Bir Alman doktor beni niçin kurtardı bilmiyorum. Ablam, iki çocuğu ve krematoryum yönüne gidenlerin hiçbiri bir daha geri dönmedi. Benim diğer ablam üç çocuğuyla birlikte, ikişer çocuklu iki yengem de Auschwitz’de gaz odasında öldürüldüler. Yedi kardeşten dördümüz hayatta kaldık. Auschwitz’de çocuklu anneler, trenden iner inmez doğru gaz odasına götürülüyordu. Sadece genç ve çalışabilir durumdakileri ayırıp çalıştırıyorlardı.”
‘SEN 18 YAŞINDASIN UNUTMA’
“Bizi önce dezenfekte odasına götürdüler. Çırılçıplak soydular. Saçlarımızı kestiler. Elbiselerimizi dezenfekte ettiler. Bu işlem 48 saat sürdü ve soğuktan donuyorduk. SS kadın ve erkekler bu ortamda sandviç yiyorlardı. Beni 15 numaralı barakaya yerleştirdiler. Duşları ve tuvaletleri temizleme işini bana verdiler. Daha sonra bir SS kadın geldi. Çok nazik bir dille, ‘İçinizde 18 yaşın altında olanlar var mı’ diye sordu. Ben de okula gönderecekler galiba diye elimi kaldıracaktım ki, kampta ‘Gabi’ adlı kadın beni itti. Ben yere düştüm. Eğilip beni kaldırırken, kulağıma ‘Sen 18 yaşındasın unutma’ dedi. İkinci kez hayatım kurtuldu. Daha sonra öğrendim ki, 18 yaşın altındakiler deney amaçlı krematoryuma götürülüyormuş.”
‘MERMİ FABRİKASINDA ÇALIŞTIM’
“Yaklaşık bir yıl Auschwitz’de kaldım. Oradan Lippstadt’a götürdüler ve mermi fabrikasında çalıştırdılar. Rus ordusu yaklaşınca, kampı boşaltıp biz kadınları ölüm yürüyüşüne çıkardılar. Savaşın bitimine iki gün kala Pirna’da bizi bir samanlığa hapsettiler. Bir gün kapı aralığından baktık, SS’ler yoktu. Çıkıp kaçmaya başladık. Yolda bize ölüm yolculuğunda refakat eden iki SS kadına rastladık. Şık giyinmişlerdi. Bize, ‘Biz emirleri yerine getirdik. Bizi şikâyet etmeyeceksiniz değil mi’ dediler. İçimden sizi şikâyet etmek yerine yüzünüze tükürmek isterdim’ diye düşündüm. Ablam yaralıydı, biz bitkindik. Yaralı olduğunu gördükleri halde bize ‘Yardım edelim’ bile demediler.”
‘ŞİKÂYET ETMEDİK’
Rachel Oschitzki, “Bu iki SS kadını şikâyet ettiniz mi?” sorusuna ise, “Hayır, şikâyet etmedik. Onlar daha sonra da yaşamlarını sürdürdüler” diye cevap verdi.
Auschwitz tanığı Oschitzki, “Nazi dönemini zararsız göstermeye çalışan aşırı sağcı AfD’nin güçlenmesine ne diyorsunuz? Korkuyor musunuz?” sorusuna, Almanya’da AfD’ye karşı insanların demokrasiye sahip çıkacaklarına, AfD’nin iktidara gelmesine izin vermeyeceklerine inandığı yanıtını verdi.