Güncelleme Tarihi:
Kimi araştırmalarda, “Almanya'da en uyumsuz grubu Türkler ve Türk kökenliler oluşturuyor” sonucuna varılıyor.
Bazı araştırmalarda, Almanların İslam dinini ve Müslümanları yalnız Almanya için değil, tüm dünya için bir “tehdit” ve “tehlike” olarak algıladığı ortaya çıkıyor.
Sistematik olarak yapılan “Shell Gençlik Araştırması”nda, 12-15 yaş grubu Almanların yüzde 27'si oturdukları binaya bir Türk ailenin taşınmasını “iyi bulmuyor”.
Aşağı Saksonya Kriminoloji Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmada ise Alman gençlerin yüzde 38'inin Türk komşu istemediği ortaya çıkıyor.
Evet, bu rakamlara bakınca insan tedirgin oluyor.
Ama bu rakamlar “Benim Almanyam”ı tam yansıtmıyor...
Bu “Benim Almanyam” değil...
Bu, Almanya'nın bir yanı...
Bir de “diğer Almanya” var...
İşte bu “diğer Almanya”ya ben yeni yıl öncesi bir kez daha tanık oldum...
Yeni yılın arifesinde, yani 29 Aralık akşamı, eski Doğu Berlin sınırları içinde kalan “Gendarmenmarkt” (Jandarma Pazarı) meydanındaki tarihi Konzerthaus”da (Konser Evi) uluslararası düzeyde ün kazanmış Türk piyanist Fazıl Say, bir konser verdi.
Bin 400 kişilik salondaki müzikseverlerin çok büyük bir bölümü Almandı.
Aralarında çok sayıda kızlı-erkekli gençler de vardı...
Şüphesiz Türk komşu istemeyenler de vardı bunların arasında...
Ancak genci- yaşlısı, Türk'ü-Alman'ı piyanonun başında devleşen Fazıl Say'ı izlerken kendinden geçti.
Kısa bir arayla yaklaşık 2 saat Johann Sebastian Bach, Ludwig von Beethoven ve Modest Mussorgsky'nin eserlerini yorumlayan Türk sanatçı Fazıl Say'ı ayakta alkışladı.
Hem de dakikalarca...
Yoğun istek ve alkış üzerine Fazıl Say 3 parça daha çaldı.
Wolfgang Amadeus Mozart'ın Türk Marşı'nı (Rondo alla Turca) kendisine özgü “muzipliğiyle” seslendirdi...
İzleyici, Fazıl Say'ın bu “dalgacı muzipliğini”ne de ayakta alkışla karşılık verdi...
Konser bittikten sonra Fazıl Say'ın onuruna verilen kokteyle katılan Türk kökenli bir işadamı sohbet ederken, “Biliyor musunuz, herkes ayakta alkışlarken aklımdan 'acaba Thilo Sarrazin' burada olsaydı, o da aynı şekilde alkışlar mıydı?' diye geçirdim.
Türkler'e ve Araplara dönük aşağılayıcı söylemlerde bulunan Sarrazin nasıl davranırdı bilemiyorum.
Zaten pek de önemsemiyorum...
Çünkü Sarrazin ve onun gibilerin söylemlerini çok da ciddiye almıyorum...
Ama “Konzerthaus Berlin”de tanık olduğum bu tablo, bana iki farklı Almanya olduğunu gösterdi.
Yani “Benim Almanyam”ın da varolduğunu...
Evet, işte bir yanda Türk komşu “istemeyen” Almanya...
Diğer yanda bir Türk'ü ayakta alkışlayan Almanya...
Evet, işte iki farklı Almanya...