Güncelleme Tarihi:
SON dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamaları, hükümetin bazı alanlarda uyguladığı politikaya destek verilmediğini, hatta isyan edildiğini gösteriyor.
Halk, Almanya gibi enerji krizi tedirginliği yaşanan bir ülkede, hükümetin faaliyetteki son üç nükleer santralın da 15 Nisan itibariyle kapatılması kararına ateş püskürüyor.
Halkın yüzde 54’ü “Nükleer santrallarda üretime devam edilsin” diyor.
Halkın sadece yüzde 9’u hükümetin kararına destek veriyor.
Ancak hükümetin küçük ortağı FDP karşı çıktığı halde, kurulduğu 1980 yılından beri silahlanmaya ve nükleer santrallara karşı olan Yeşiller’in bastırması üzerine SPD’li Başbakan Olaf Scholz ağırlığını koyup “Son 3 santralda da üretime 15 Nisan 2023’te son verilecek” dedi.
Hem de Ukrayna’ya kanlı bir savaş sürdüren Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Almanya’ya akan doğal gazı kestiği günlerdi.
Hem de Fransa ve Hollanda’nın enerji krizi yaşanmaması ve başka ülkelere bağımlı olunmaması için yeni nükleer santrallar inşa edilmesi karar aldıkları bir dönemde.
Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) sonra dünyada en çok nükleer santrala sahip Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yeni 8 nükleer santral daha inşa edilmesi, var olan 56 nükleer santralda üretime 50 yıl daha devam edilmesi kararı alırken, Almanya’da hükümetin böyle bir karar vermesini halk anlamıyor.
Anlayamaz da...
ALMANLAR GÖÇE DE KARŞI
736 sandalyeli Federal Meclis’te 206’sı SPD’li, 118’i Yeşiller’li ve 92’si FDP’li olmak üzere hükümet partilerinin toplam 416 milletvekili olduğu halde, ‘trafik lambası koalisyonu’ denilen ‘üçlü koalisyon’ halkın gözünden iyice düşüyor.
Özellikle de Almanya’ya göç politikası yüzünden de...
Hükümetin Almanya’da yaşanan nitelikli eleman sıkıntısının aşılması için Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin dışından da ‘kalifiye göçün kolaylaştırılması’ kararına halk hiç de sıcak bakmıyor.
Almanların yüzde 47’si yurt dışından göçün ‘Almanya’yı olumsuz etkileyeceği!’ görüşünde birleşiyor.
Göçün, Almanya’ya olumlu etkisi olacağını düşünenlerin oranı yüzde 29’da kalıyor.
YouGov’un anketlerine göre Almanların yüzde 44’ü hükümetin Almanya’ya göçü kolaylaştırmasını değil zorlaştırmasını, yüzde 28’i şu andaki düzenlemelerde değişiklik yapılmamasını istiyor.
Yüzde 20’si ise “Kolaylaştırılsın” diyor.
Almanların yarıya yakını ise İslam ülkelerinden göçe karşı çıkıyor.
INSA tarafından yapılan son kamuoyu yoklamasında göre Almanların yüzde 46’sı İslam ülkelerinden göçün Almanya için ‘çok kötü’ olacağını düşünürken, yüzde 35’i “Fark etmez”, yüzde 16’sı da “İyi olur” diyor.
CDU/CSU’luların yüzde 50.5’i Almanya’ya İslam ülkelerinden göçe “Hayır” derken, bu oran sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) yandaşları arasında yüzde 80.4’ü buluyor.
SPD’li seçmenlerin yüzde 36.5’i de Müslümanların Almanya’ya gelmelerinin kolaylaştırılmasına karşı çıkıyor.
AÇIK DAHA DA ARTACAK
İşte Almanların bu yaklaşımlarını anlamak mümkün değil.
Resmi verilere göre Almanya’da ciddi bir kalifiye eleman sıkıntısı var.
Bu alandaki açığın 800 bin civarında olduğundan hareket ediliyor.
Almanya’da 2 milyon 400 binden fazla işsiz olduğu halde, çeşitli alanlarda kalifiye eleman bulmakta zorlanılıyor.
Ekonomi enstitüleri tarafından yapılan araştırmalara göre, kalifiye eleman açığı daha da artacak.
Bu boşluğun doldurulması için önümüzdeki yıllarda her yıl yurt dışından en az 400 bin kalifiye eleman getirilmesi kaçınılmaz olacak.
Bunu hiç şüphesiz okuyup yazması olan, evlerinde radyo dinleyen ve televizyon izleyen Almanlar da okur, dinler ve görür.
Buna rağmen hükümetin ‘kalifiye göç’ politikasına karşı çıkılması tam bir mantıksızlıktır.
82 milyon nüfuslu Almanya’ya 2022 yılında 85 bin civarında ‘kaçak göçmen’ geldiği ve 214 bin kişi iltica başvurusunda bulunduğu halde, Almanların yüzde 68.3’ü kaçak göçmen ve sığınmacı sayısının artmasından endişe duyduğunu söylüyor.
Endişe duymayanların oranı ise yüzde 23.5’i geçmiyor.
İşte Ukraynalı sığınmacılara kapılarını, evlerini, kalplerini açarak örnek bir insanlık sergileyen Almanların böyle düşünmelerine de akıl sır ermiyor.