Güncelleme Tarihi:
YANİ Avrupa’nın göbeğinde yaşayan bu genç insanlar, geleceklerini demokraside ve AB’de görüyor.
Almanya’nın AB’yi terk etmesini isteyen sağ popülist Almanya için Alternatif’e (AfD) desteğin sistematik olarak artmasına rağmen genç kesimin bu yaklaşımı insana umut veriyor.
Aynı yaş grubunda hükümete güven yüzde 39’da, parlamentoya güven yüzde 35’te kalıyor.
Medyaya güven ise yüzde 31’i geçmiyor.
*
Bu, tabii insanı tedirgin ediyor.
Ancak Forsa tarafından yapılan başka bir kamuoyu yoklamasına bakıyorum.
Almanya’da insanların yüzde 81’i polislere ve doktorlara, yüzde 74’ü Federal Anayasa Mahkemesi’ne, yüzde 71’i diğer mahkemelere güven duyuyor.
Özgürlükçü demokratik hukuk devletine duyulan bu güven, insanın tedirginliğini azaltıyor.
İKTİDAR KAYBEDİYOR
Başka kamuoyu yoklamalarına da bakıyorum.
Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan koalisyon hükümetine güven diplerde.
Almanya’da her üç kişiden ikisi hükümete güvenmiyor.
Şansölye Olaf Scholz’un görevini iyi yaptığı görüşünü paylaşanların oranı ise yüzde 22’yi geçmiyor.
Tabii bu durum seçim çağındaki insanların tutumunu da etkiliyor.
Almanya’da bu hafta sonu genel seçim olsa, CDU/CSU’nun yüzde 30, AfD’nin yüzde 19, SPD’nin yüzde 15, Yeşiller’in yüzde 13, Birlik Sahra Wagenknecht’in (BSW) yüzde 7, FDP’nin yüzde 5, Sol Parti’nin yüzde 3.5 ve Özgür Seçmenler’in (FW) yüzde 2 oy alacağından hareket edilmektedir.
Bu veriler de 22 Eylül 2021’deki genel seçimlerde toplam oyların yüzde 51.8’ini (SPD yüzde 25.7, Yeşiller yüzde 14.7 ve FDP yüzde 11.4) alarak iktidara gelen koalisyon hükümetinin oy oranının yüzde 33’e düştüğünü göstermektedir.
Bertelsmann Vakfı’nın araştırmasına göre de 2021’deki genel seçimlerde ‘orta sınıf’ın yüzde 46’sının desteklediği koalisyon hükümetine destek şu anda yüzde 17’yi geçmiyor.
Bu da hükümet partilerinin halkın gözünden iyice düştüğünü ve şu günlerde seçim olsa iktidarı koruma şansının sıfırın altında olduğunu göstermektedir.
ÜYE SAYILARI DÜŞTÜ
Tabii politikaya ve partilere duyulan güven ve güvensizlik partilerin üye sayısını da etkilemekte.
1980’li yıllarda 1 milyondan fazla üyesi olan SPD’nin üye sayısı 365 bin 190’a düştü.
CDU’nun 1990 yılında 789 binden fazla üyesi vardı.
Şu andaki üye sayısı 363 bin civarında.
‘Kardeş parti’ CSU’nun da 1990 yılında 186 bin olan üye sayısı 131 bine düştü.
Sol Parti’nin ise bir dönemler 280 binin üzerinde olan üye sayısı 50 bine.
23 Mayıs 1949 tarihinde Anayasa’nın kabulüyle resmen kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti’nin 75 yıllık tarihinde iktidara en uzun süre ortak olan FDP’nin 1990’lı yıllarda 169 bin olan üye sayısı 72 bine düştü.
1990’lı yıllarda üye sayısı 40 binlerde olan Yeşiller’in ise üye sayısı ortak oldukları iktidara artan tepkilere rağmen arttı ve 126 bine yaklaştı.
2013 yılında kurulduğunda 18 bin üyesi olan sağ popülist AfD’nin ise üye sayısı 10 yıl içinde yüzde 125 artarak 40 bine ulaştı.
ORTA SINIFI KAYBETTİ
CDU Genel Başkanı Friedrich Merz’in “AfD’yi bitireceğiz” tehdidine rağmen, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı’nın ‘kesinleşmiş aşırı sağcı’ olarak sınıflandırdığı AfD, baştan beri sürdürdüğü Yahudi, İslam, yabancı ve sığınmacı düşmanlığı, ırkçı politikasıyla üye sayısını artırdı.
Bir dönemler fakirlerin ve dar gelirlilerin daha iyi yaşam koşullarına sahip olabilmeleri için hayata geçirdikleri sosyal eşitlik ve sosyal adalet politikasıyla ‘İşçilerin Partisi’ olarak bilinen SPD’nin son yıllarda ‘orta sınıf’ın desteğini kaybetmesi, sağduyulu sosyal demokratların tedirginliğini artırdı.
SPD gençlik teşkilatı Jusos (Genç Sosyalistler) Başkanı Philipp Türmer, dar gelirlilerin, ‘İşçi Sınıfı’nın desteğinin yeniden kazanılması için köklü bir politik değişikliğe gidilmesini gündeme getirdi.
Genç politikacı, Şansölye Scholz’a, eğitim ve sosyal sitemde şans eşitliğini sağlayıcı, çocuk fakirliğini engelleyici, insanların günümüzün koşullarına uygun ücret ödenen işlerde çalışmalarına imkan kılacak politika uygulanması için ağırlığını koyma çağrısında bulundu.
*
Evet...
Belli ki, yalnız halk değil, büyük ortak SPD’liler de koalisyon hükümetinin çalışmalarından pek de memnun değil.
Ama şu da bir gerçek ki, Şansölye Scholz’un işi hiç de kolay değildir.
Çünkü hükümet ortakları Yeşiller ile FDP arasında ciddi görüş ayrılıkları vardır.
İşte o nedenle de Scholz, “İki cami arasında kalmış beynamaz” konumundadır.
Şansölye Scholz ortaklığı bozsa, Helmut Kohl ve Angela Merkel dönemlerinde de SPD’nin en az bir 16 yıl daha iktidar yüzü görmeyeceğini bal gibi bilmektedir.