Güncelleme Tarihi:
ALMANYA'nın Duisburg Essen Üniversitesi'ndeki "Göçmenleri Anadili Sorunu ve Çözüm Önerileri" sempozyuma katılan Hürriyet Yayın Danışmanı Doğan Hızlan, Almanya'daki Türk kökenli yazarların eserleri ile çeviri yayınları hakkında bildiri sundu. "Göçmen Edebiyatı, çift dilli yayınlar ve çeviri yayınları" adı altındaki bildirisinde Hızlan, Almanya'daki Türk kökenli yazarların eserlerini Göçmen ya da İşçi Edebiyatı olarak tanımlamanın yüzeysel olduğunu söyledi. Hızlan, bu eserlerin Türk Edebiyatı'nın da bir öğesi olarak görülmesi gerektiğini belirtti.
İki kültürlüler
Almanya'daki Türklerin durumlarını ve sorunlarını "Göçmen Edebiyatı" olarak adlandırılan Aras Ören, Fakir Baykurt ve Yüksel Pazarkaya gibi yazarların eserlerinden öğrendiklerini hatırlatan Hızlan, bu eserlerin Türkiye'de de yeterince incelenip değerlendirilmediğini söyledi. Her dilin bir kültürü de olduğunu vurgulayan Hızlan, "İki dillilik, aynı zamanda iki kültürlülük demektir. Buradaki Türk kökenli yazarlar bu niteliklere sahipler. Ben sentez kavramını pek sevmem, ama bu yazarlar doğu ile batı arasında bir bileşim sağlayabilirler" dedi.
Patlama olmadı
Konuşmasının ikinci bölümünde Türk Edebiyatı'nın tanıtımı ve eserlerinin çevirisi hakkında konuşan Hızlan, Orhan Pamuk'un Nobel'i almasının ardından Türk Edebiyatı için dünya çapında bir ilgi patlaması gerçekleşmediğini söyledi. Birkaç yazarın eserlerine ilginin yeterli olmadığını belirten Hızlan, bunun için geniş çaplı bir çeviri projesi gerektiğini vurguladı. Türkiye'de devletin bu alanda bir projesi olduğunu hatırlatan Hızlan, "Devlet çeviri basarsa pek okunmaz. Genel olarak dünyada devletin çevirilerine belli bir mesafe vardır. Bunun bence ajanslar aracılığıyla yapılması gerekir. Müthiş bir çeviri edebiyatı lazım" görüşünü savundu.
Türkçe'ye büyük önem veriyoruz
Hürriyet Yurtdışı Yayınları Müdürü Bülent Mumay, anadilde süreli yayınlar konulu panele katıldı. Mumay, Türkçe yayımlanan bir gazete olarak Türkçe öğretilmesine ve derslerinin yaygınlaştırılmasına büyük önem verdiklerini söyledi. Mumay, Türkçe'nin geleceği konusunda iyimser olduğunu vurguladı. Türkçe'nin kendileri için hayati önem taşıdığını belirten Mumay, Türk çocuklarının kusursuz Almanca öğrenmesi gerektiğini özellikle vurguladı. Hürriyet olarak "Güzel Türkçe" eki ve bu alanda yapılan çalışmaları destekleyerek Türkçe'ye destek verdiklerini belirten Mumay, Almanca Young ekiyle de Almanca'ya verdikleri desteği ortaya koyduklarını bildirdi. Mumay, "Burada katıldığım bir toplantıda, burada yetişmiş bir bilim adamı Türkçe'yi gazetelerden öğrendiğini söyledi. Bu beni sevindirdi, ancak Türkçe sadece gazetelerden değil, okullarda öğrenilmeli" diye konuştu.
50 yılda bir ilerleme yok
Sempozyumun ikinci gününde konuşan Almanya Türk Öğretmen Dernekleri Federasyonu Başkanı Mete Atay, Türkçe konusunda Almanya'da 50 yıl içinde bir ilerleme olmadığı gibi gerileme olduğunu ileri sürdü. Atay, "Dersin bir adı yok. Ders mi, kurs mu, kuş mu beli değil" dedi. Anadili öğretmenlerinin sayılarının 3 binlerden 1500'e kadar düştüğünü, derslere katılımın çok az olduğunu ve derslerin kalitesinin sürekli düştüğünü söyledi. Böyle giderse öğretmen sayısının yarıya ineceğini ileri süren Atay, Türkçe derslerinde durumun böyle süremeyeceğini söyledi. Almanya'nın Türkçe derslerine kayıtsız kaldığını ve önceliği Almanca'ya verdiğini savunan Atay, bu konuda Türkiye'ye de eleştirilerde bulundu. Türkiye'nin her defasında öğretmen göndermeye hazır olduğunu bildirdiğini hatırlatan Atay, "Öğretmen göndereceksin, ama nereye göndereceksin. Türkçe dersi için bir altyapı yok, dersin nasıl verileceğinin yöntemi yok, malzemesi yok" dedi.
Velilere ve öğretmenlere eleştiri
Essen Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Yusuf Terzi ise, Türkçe konusunda veliler ile öğretmenlerin duyarsızlığından şikayet etti. Her şeyi devletten beklemenin doğru olmadığını belirten Terzi, "20 yıl önce de aynı konuları tartışıyorduk. Böyle giderse 30 yıl sonra da aynı konuları tartışırız. Sünnet düğünlerine gidiyorlar, ama eğitim toplantılarında kimseyi bulamıyoruz. Görüşlerimiz farklı olabilir, ama ortak noktalarda birleşmemiz gerekiyor" dedi. Anadili sempozyumu, anadili öğretiminde tiyatronun yeri ve bir tiyatro gösterisiyle sona erdi.