Güncelleme Tarihi:
İKİNCİ Dünya Savaşı, Almanya ile Polonya arasında bir sınır kavgası gibi başladı. Nazi basını haftalarca Polonya’ya karşı kışkırtıcı manşetler atıyordu. Silezya bölgesinde, Polonya sınırı yanındaki Gleiwitz kentinde 31 Ağustos gecesi, saat 22.30’da bir Alman radyo istasyonuna ateş açıldı. Oysa olay önceden planlanmıştı. Ateş açanlar Polonya üniforması giymiş, Hitler’in koruma muhafızları silahlı SS militanlarıydı. Toplama kamplarından cesetler getirilerek, ‘kurbanlar’ diye gösterildi.
Hitler, bu olayı bahane ederek 1 Eylül 1939 sabahı Polonya’ya saldırı emri verdi. Zaten hazır bekleyen Alman savaş uçakları, sabah saat 04.40’da Polonya’nın Wielun kentini bombalamaya başladı. Ardından ‘Schleswig Holstein’ gemisi Danzig’teki Polonya askerini topa tuttu. 6 yıl sürecek ve Avrupa’da taş üstünde taş bırakmayacak İkinci Dünya Savaşı böyle başlad
55 MİLYONDAN FAZLA İNSAN ÖLDÜ
1.5 milyon Alman askeri Polonya sınırlarından içeri girdi. Yıldırım hızıyla ilerleyen Alman ordusu, iki hafta sonra Varşova kapılarındaydı. Savaş uçakları Varşova’yı havadan bomba yağmuru altına aldı.
2 Eylül 1945’te Japonya’nın kayıtsız şartsız teslimine kadar 55 milyonu aşkın insan bu savaşta hayatını kaybetti. 6 milyon Yahudi toplama kampları ve gaz odalarında öldürüldü. 6.3 milyon Alman savaşta, 3 milyon Sovyet askeri esir kamplarında can verdi.
Dünyanın yüzünü değiştiren İkinci Dünya Savaşı önlenemez miydi? Nazi lideri Hitler, durdurulamaz mıydı? Savaşın başlamasının üzerinden 80 yıl sonra bu soruya cevap vermek çok daha kolay. Yanlış değerlendirmeler, Hitler’in aldatmaca manevraları, Batılı güçlerin Hitler’i durduramamış olmasında önemli rol oynadı.
ASKER GÜCÜNÜ 550 BİNE ÇIKARDI
Birinci Dünya Savaşı’nda yenilen Almanya, topraklarının yüzde 13’ünü kaybetmişti. Ama ‘Hitler Almanyası’ Birinci Dünya Savaşı yenilgisini kabul etmek istemiyordu. Nazi lideri, 1933’te iktidara gelir gelmez savaş için hızla hazırlıklara başladı. Hitler, bunun işaretlerini çok daha önceden, ‘Kavgam’ adlı kitabında, “Almanya’ya yeni bir yaşam alanı” talebiyle verdi.
İmparatorluğun başbakanı koltuğuna oturan Hitler, önce Versay Barış Anlaşması’nı adım adım feshetti. Anlaşmaya aykırı olarak mecburi askerlik yasasını yeniden getirdi. Ordunun asker gücünü 550 bine çıkardı.
HİTLER’İ 250 BİN KİŞİ KARŞILADI
İngiltere, Fransa ve İtalya bu adımlardan dolayı Almanya’ya sadece tepki göstermekle yetindi. Ama buna karşı somut yaptırımlara gitmedi. Batılı güçlerin kararsız tavrı, Hitler’i daha da cesaretlendirdi. Mart 1938’de Alman orduları hiçbir direnişle karşılaşmadan Avusturya’ya girdi. Hitler’i, Viyana’da 250 bin kişi karşıladı. Bir yıl sonra 15 Mart 1939’da Alman ordusu Çek topraklarını işgal etti.
Batılı güçler Hitler’in bu manevralarının arkasında yatan “Topyekün Savaş” planını halen anlamamıştı.
16 MADDELİK BARIŞ PLANI
Hitler, iki cephede savaşmamak ve kamuoyunu savaşa mecbur kaldığına inandırmak için hep barıştan yanaymış gibi davranıyor, ikili oynuyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcı olan Polonya’ya saldırı öncesi 16 maddelik bir barış planı açıkladı. Barış planında Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda özgür kent statüsüyle Polonya ve İngiltere’nin himayesine verilen Danzig’in tekrar Alman topraklarına katılması, ama buna karşılık Gdingen kentinin Polonya’da kalabileceği teklif ediliyordu. Bu, Hitler’in aldatmaca bir manevrasıydı. Tercümanı Paul Schmidt’in anılarında yazdığına göre Hitler, “Ben, barışı koruma isteğime özellikle Alman kamuoyunu inandırmalıyım. Bunun için bir bahaneye ihtiyacım var. O nedenle böyle bir cömert teklifte bulundum” dedi.
POLONYA TEKLİFİ REDDETTİ
İngilizler, Danzig için Almanya’yla bir savaşa girmek istemiyordu. İngiliz diplomatlar Hitler’in teklifini kabul etmesi için Polonya’yı iknaya çalıştı. Ama Polonya teklifi reddetti. Hitler’in Gdingen’e karşı Danzig teklifinin asıl hedefi, İngiltere’yi savaşın dışında tutarak önce Doğu cephesinde ilerlemekti. Polonya’nın karşı durması sonucu Hitler’in tek cephe planı tutmadı. Fransa, Almanya’nın Polonya’ya saldırısı üzerine 3 Eylül 1939’da savaş ilan etti. Fransa’yı İngiltere izledi.
SAVAŞ TEHLİKESİ BİTTİ Mİ?
İkinci Dünya Savaşı sonunda refahın savaşla değil, barışla geleceğini kavrayan Avrupa, bir barış projesi olarak Avrupa Birliği’ni kurdu. Avrupa Birliği projesi sayesinde 75 yıldır Avrupa’da barış hakim oldu. Silahlar sustu. Ama iki dünya savaşında birbirini boğazlayan Avrupa kıtasında silahlar ebediyen susar mı?
Kıtadaki yeni gelişmeler, Avrupa’da ulusların tarihe karışacağı, onun yerini bir Avrupa kimliğinin alacağı tahminlerini tersine çevirdi. Tarihin ibresi geriye döndü. Mikro milliyetçi radikal akımlar ve partiler Avrupa’da yeniden güçlenmeye, iktidarın kapılarını zorlamaya başladı. Kıtadaki son gelişmeler, Avrupa’da barışın öyle sanıldığı gibi ebediyen kalıcı olmadığını, bir daha savaş felaketi yaşanmaması için barışın her gün yeniden kazanılması gerektiğini gösteriyor.