Güncelleme Tarihi:
SON çaremsin ablacığım; yazılarını hemen hemen 10 yıldan beri hiç kaçırmadan takip ederim. Verdiğin akılları her zaman dikkate almışımdır.
Ben, 26 yaşında üniversiteyi bitirmiş, askerliğini yapmış hali vakti yerinde birisiyim. Şu an hayatımda bir kız var ve çok iyi anlaşıyoruz. Kendisi de üniversiteyi bitirmiş ve çalışan birisi. Ancak birlikte aramızda bazı sorunlar var.
Biz hemen hemen 2 yıldır birlikteyiz ama işte ona göre henüz düzgün bir ilişkimiz yokmuş. Oysa ben onu çok seviyorum o da beni sevdiğini söylüyor, ki gerçekten seviyor inanıyorum. Yıllardır aynı çevrede yaşıyoruz. Daha önce de tanışıyorduk. Ancak ben askerden geldiğimde samimi olduk.
Benim askerlikten önce çok hareketli bir hayatım vardı ve her gün bir başka kızla beraberdim. Zamanla bu kızlardan sıkıldığım için, hepsinden vazgeçtim. Artık düzgün bir hayata başlamak istiyordum. Bu nedenle hayatımda sadece bu kız arkadaşımla olmak istedim.
Birbirimize karşı çok dürüstüz, ona seninle ileride evliliği düşünüyorum dedim. O ise “Ben henüz böyle bir şey düşünemem” dedi. Tabi şaşırsam da belli etmedim ve ona “seni beklerim” gibilerden bir şeyler söyledim. Onu mutlu etmeye çalışıyorum. Ama hissediyorum ki, beni hep kuşkuyla izliyor. Çünkü eski hayatımı iyi biliyor.
Ben hiç bu kadar zorlanmadım, çünkü hiç kimseyi bu kadar sevemedim... Ne yapmam gerekiyor ablacığım bana akıl ver.
RUMUZ: SABIRSIZ
Elbette bu genç kız senin eski çapkınlık öykülerini duymuştur ve sana güvenmiyordur. Bu durumu ağırdan alması bunun bir göstergesi. Ancak düşünüyorum da böyle senin gibi gençliğinde aşırı çapkınlık yapan erkekler, bir süre sonra bütün bunların ne kadar boş olduğunun bilincine varıp, evlendiği kadına dört elle sarılırlar. Umarım sen de böyle olacaksın. Ama biraz sabırlı ol. Onun bir an önce güvenini kazanmaya bak...
Yaradılıştaki sırları öğrenmemek hayatımızda kim bilir nelere mâl oluyor
Ne var ki, okulların açılma zamanı gelip çatmıştı. Yavru sincabımı bırakıp gitmeye gönlüm razı olmadı, onu da yanımda götürmeye karar verdim. Sincap, yol boyunca pantolon cebimde uyuyarak, mola verilen yerlerde yiyip içerek, salimen Konya’ya ulaştı ve okuldaki dolabımın bir köşesine yerleşti.
Her şey çok iyi gidiyordu. Teneffüs zamanları, dolabımı açtığımda, sincap omzuma atlıyor, benimle lavaboya kadar gidip, avucumdan su içiyordu. Cevizim ise onun yiyip bitiremeyeceği kadar boldu. Zamanla okul arkadaşlarım da sincaba alışmaya ve onu sevmeye başladılar. Bahçede onunla oynuyor, onu koşturuyor, üstümüze tırmandırıyorduk.
Günler geçmiş, Konya’nın şiddetli kışı başlamıştı. Okul binasının soba yanan dershaneler dışındaki yerleri tabii bu arada dolapları da soğuk oluyordu. Bir sabah sincabımı dolapta büzüşüp kalmış buldum. Ne her zamanki gibi omzuma atladı ne de herhangi bir hareket yaptı. Birkaç gün bekleyip durumun değişmediğini görünce, öldüğüne kanaat getirip, onu yakındaki bir çöplüğe atıverdim. Hayretimi uyandıran, vücudunun hâlâ soğumamış olmasıydı. Bilgisiz çocuk kafamla daha fazlasını düşünememiştim.
Sincaplarla hep yaz aylarında uğraşır, onların kışın ne yaptığını, nasıl yaşadığını bilmezdik. Seneler sonra, bir biyoloji kitabından öğrendim ki, sincaplar mevsimi geldiği zaman kış uykusuna yatarmış. Benim zavallı sincabım da kış uykusuna yattığı halde, ben onu öldü sanıp çöplüğe atmışım. Gerçeği öğrenince nasıl üzüldüğümü bilemezsiniz. Bugün bile hatırladıkça üzüntü duyar, sincabı beslemeye başlamadan önce, onun yaşayışını tam olarak öğrenmediğime hayıflanırım.
Allah’ın yaradılıştaki sırlarını öğrenmemek hayatımızda kim bilir nelere mâl oluyor.
Melahat Destan