Ahmet KÜLAHÇI
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2015 09:39
Almanya’da akredite yabancı medya mensupları geçen hafta Berlin’de sığınmacılara kucak açan birkaç Almanla bir araya geldi.
Katılımcılar arasında Hıristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Federal Meclis milletvekili Martin Patzelt de vardı.
Martin Patzelt, eski Doğu Almanya sınırları içinde kalan Polonya sınırındaki Frankfurt/ Oder kentinde dünyaya gelmiş.
Ortaokuldan sonra beton işçisi olarak çalışmış.
O alanda ustalaşmış da.
Sonradan liseyi bitirip sosyal-pedagoji öğrenimi yapmış.
Çocuk ve gençlik yurtlarında hem eğitmen olarak çalışmış hem de yöneticilik yapmış.
Eski Doğu Almanya’nın çöküş döneminde önce Yeni Forum ve sonraları da Demokratik Açılım adı altında sokaklara dökülen halk hareketinde yer almış.
2002-2010 yılları arasında doğup büyüdüğü Frankfurt/ Oder’in Anekent Belediye Başkanı olarak görev yapmış.
2013 yılından beri de Federal Meclis milletvekili.
* * *
Martin Patzelt, bundan tam bir yıl önce açık mektup yayınlayıp, Almanlara evlerindeki boş odalarını sığınmacılara açma çağrısında bulundu.
Yalnız çağrıda bulunmakla kalmayıp kendi evinin kapılarını Eritreli
sığınmacı iki genç insana açtı.
Martin Patzelt, toplantının başında yaptığı kısa konuşmasında, “Onlardan çok şey öğrendik. İnsanlar farklı kültürden insanları tanıdıktan sonra yaklaşımları da değişiyor. Eşim ve çocuklarım, komşularımız bu insanları çok sevdik. Yani evimize, çevremize bu iki genç insanla birlikte renk geldi. İnsani ilişkiler ve insani duygularımıza da” dedi.
Tabii, yayınladığı açık mektuptan sonra çeşitli kesimlerden tehdit içiren elektronik posta aldığını da söyledi.
Ben kendisine, “Evinizi ve kalbinizi bu iki sığınmacıya açmanız yakınlarınız, akrabalarınız, arkadaşlarınız tarafından nasıl karşılandı?” diye sordum.
“Bana ‘Deli misin sen?’ diyenler oldu. Ama destekleyenler de” yanıtını verdi.
Parti arkadaşlarının ise sesiz kaldıklarını söylemekle yetindi.
* * *
İşte o anda, son dönemlerde televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler aklıma geldi.
Yeni bir yaşama başlayabilmek için ölümü bile göze alıp,kırık dökük gemi ve teknelerle Akdeniz’i aşmaya ve kendilerini karaya atmaya çalışan insanlar.
Suya gömülen gemi ve teknelerde yaşamlarını yitiren insanlar.
İtalya’da, Yunanistan’da, Sırbistan’da, Türkiye’de başka ülkelere gidebilmek için sokaklarda, parklarda, ağaç altlarında yatıp kalkan, yaşam mücadelesi veren insanlar.
Kendimi tutamayıp, “Keşke herkes gibi sizin gibi deli olsa” deyiverdim.
Gerçekten de öyle...
Toplantıya 3 Alman genç kadın da katılmıştı.
Bunlardan biri Mareike Geiling’di. İnsan İnsan İnsan Derneği (Verein Mesch Mensch Mensch) yöneticisi.
“Sığınmacılar hoş geldiniz” sloganıyla Almanya genelinde insanları özel konutlarının kapılarını sığınmacılara açmaları için çaba gösteren bir derneğin genç yöneticisi.
Sığınmacıların ailevi ortamda daha kolay kabul göreceğini savunuyordu.
Haklıydı da...
Sığınmacı gençlere staj, ve meslek eğitimi yeri bulmak için gece gündüz demeden didinen Arrivo
Berlin Projesi’nin genç koordinatörleri Franziska Hartmann ile Emily Kuck da yaşadıkları zorlukları anlattılar.
Ancak Berlin Sanatkarlar Odası’nın da katkısı ve yardımıyla birçok sığınmacı gencin umudu olduklarını ve bu durumun da kendilerini mutlu ettiğini söylediler.
Onlar da tıpkı milletvekili Martin Patzelt gibi kendilerine “Deli misiniz siz?” diyenler olduğunu da söylediler.
Evet, iyi şeyler yapabilmek için bazen deli olmak gerekiyor.
Keşke Almanya’da onlar gibi delilerin sayısı daha da artsa...