Güncelleme Tarihi:
***
1969 yılı sonbaharında tıp öğrenimi yapmak için Fransa’nın yolunu tuttuğumda, vedalaşırken benim üzülmemi istemediği için tüm hüzünlerini ve acılarını yüreğine, gözyaşlarını da içine nasıl da gömdüğünü daha dünmüş gibi tüm canlılığıyla hatırlıyorum..
Düşündüğünü söyleyen, nerede olursa olsun, doğru bildiğini hiç çekinmeden dile getiren bir Anadolu kadınıydı annem.
O yüzden de yakınları ona Deli Hatça (Deli Hatice) derlerdi.
Yalnız tanıdıklara ve komşulara değil, herkese yardım eden bir Anadolu kadınıydı.
O zamanlar bizim oralarda çikolata yoktu.
Bakkaldan şeker veya bisküvi almaları için çocuklara para verirdi.
Yoldan geçen dilencileri hiç eli boş göndermezdi.
Otel olmadığı için köy odasında konaklayan yabancı konuklara yemek gönderirdi.
Gece gündüz çalışır, ama hiç de şikayet etmezdi.
Eşimin annesi, Berk Ömer’in “Ebe” dediği anneannesi, kayınvalidem-annem de öyleydi.
Yaşı 80’e dayandığı halde komşuları ona hala Gülgız Gelin derlerdi.
Mahalledeki çocuklar da Gülgız Ebe.
***
Gülgız ebeleri, bahçe kapısının önünde oynayan kızlı-erkekli çocuklara komşu bakkal dükkanından bir şeyler satın alıp yemeleri için para verirdi.
Severdi çocukları sevindirmeyi.
Komşulara karşı da eli çok açıktı.
Meyvesinden sebzesine, etinden yumurtasına her şeyi paylaşırdı.
Sokak köpeklerini doyururdu.
Her gün bahçeye açılan balkonun önünü dolduran komşu kedilerini de.
Evet, sizler yaşadığınız Anadolu’nun o küçük köylerinde anneler günü ne bilmezdiniz.
O yüzden kutlamazdınız da.
Evet, sizler bizden fiziksel olarak çok uzaklardasınız.
Ama her zaman yanımızdasınız.
Her zaman içimizdesiniz, kalbimizdesiniz.
Anneler gününüz kutlu olsun.
Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Not: Bu yazı geçen yılki anneler günü vesilesiyle 14 Mayıs 2018 tarihli Hürriyet’te hemen hemen aynı içerikle yayınlamıştı.