Güncelleme Tarihi:
Başbakan Angela Merkel, tarihi konuşmasında yüzleştiğmiz acı gerçekleri dile getirdi: “Hiç kimse sizin eşinizi, babanızı, oğlunuzu veya kızınızı geri getiremez. Hiç kimse kederle ve yalnız geçirmek zorunda olduğunuz yılları silemez. Hiç kimse acıyı, öfkeyi ve kaygıyı yaşanmamış gibi yapamaz. Fakat bugün biz, hepimiz şunu açıkça gösterebiliriz: Üzüntünüzle artık yalnız kalmayacaksınız. Duygularınızı hissediyoruz. Acılarınızı paylaşıyoruz.”
İşte bu gün, aynı duyguları hissettiğimiz, aynı acıları paylaştığımız için hem bir dönüm noktası hem de tarihi bir gündü.
Bu gün; sadece Almanya tarihi için değil, yarım asırlık “ortak tarihimiz”için anlamlı bir gündü.
Bu gün; devlet, hükümet, halkın farklı kesimlerinin temsilcileri olarak Neonazi cinayetlerine kurban gidenleri anmak, anımsatmak ve kurbanlarımızın yakınları ile dayanışma içinde olmak için devletin çatısı altında toplandğımız bir gündü.
Bu gün; Başbakan Merkel’in Alman devleti, hükümeti ve halkı adına katledilenlerin yakınlarından “özür”dilediği bir gündü.
Bu gün; devlet ve halklar olarak teröre, ırkçılığa, yabancı düşmanlığına ve şiddete karşı birleşerek aynı tavrı sergilediğimiz bir gündü.
Bu gün; ırkçılığın ve ırkçı cinayetlerin sadece bireysel ve toplumsal vicdanımızda değil, kamu vicdanında da mahkum olduğu bir gündü.
Bu gün; göz yaşlarımızı yüzümüze değil, gönlümüze akıtarak insan onuru için aynı hassasiyeti gösterebildiğimiz bir gündü.
Bu gün; ortak gelecek ve ortak kader bilincinin güçlendiği bir gündü.
Bu gün; bütün farklılarımıza rağmen “çokluk içinde birlik”bilinciyle “Hepimiz Almanya’yız”ekseninde bütünleştiğimiz ve tek yürek olduğumuz, barış ve huzur içinde birlikte yaşama mesajı verdiğimiz bir gündü.
NELER YAPILMALI?
Ancak, 23 Şubat’ta sergilediğimiz dayanışma ruhunun, edindiğimiz evrensel insani kazanımlarımızın ve ortak değerlerimizin yeniden zedelenmemesi için yapılması gereken işler var:
Neoanazi cinayetleriyle halkın devlete ve emniyet güçlerine güveni derinden sarsılmıştır. Bu güvenin yeniden tesis edilmesi gerekiyor.
Sadece Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü tarafından işlenen seri cinayetler değil, diğer faili meçhul bütün cinayetler de aydınlatılmalıdır.
İsmail Yozgat, Anma Töreni’ndeki konuşmasında oğlunun isminin doğduğu ve öldürüldüğü caddeye verilmesini istedi. Bu haklı istemin yerine getirilmesi, oğlunu asla geri getirmeyecek, fakat en azından ismini yaşatarak bir nebze olsun evlat acısını hafifletmesine katkı sağlayaktır. Ayrıca, bütün terör kurbanlarının isimleri doğdukları veya yaşadıkları şehirlerde bir caddeye, kuruma veya kuruluşa verilmelidir.
Irkçılığa karşı daha kararlı ve etkin mücaadele edebilmek için Almanya Müslümanları Merkez Konseyi’nin (ZMD) de önerdiği “Federal Irkçılıkla Mücadele Dairesi”(Antirassismusstelle des Bundes) kurulmalıdır. Daire, çalışmalarını “Federal Irkçılıkla Mücadele Sorumlusu”nun (Antirassismusbeauftragte/r des Bundes) denetiminde yürütmeli ve bütün eyaletlerde şube açılmalıdır. Ayrıca, bütün sivil kitle kuruluışlarının bünyesinde mutlaka “Irkçılıkla Mücadele Birimi”oluşturulmalı ve ırkçılıktan kaynaklanan bütün eylem ve söylemler takip edilerek arşivlenmelidir.
Barışcıl bir ortak geleceğin inşası için eğitim kurumlarında, içeriğinde “Irkçılığa Karşı Eğitim”(Antirassistische Erziehung), “Kültürlerarası İki Dilli Eğitim”(Interkulturelle zweisprachige Erziehung), “Barış, İnsan Hakları ve Demokrasi Eğitimi”(Friedens-, Menschenrechts- und Demokratieerziehung) ve “Hoşgörü ve Kabul Kültürü Eğitimi”(Erziehung zur Toleranz- und Anerkennungskultur) gibi bölümlerin de yer aldığı “Kültürlerarası Eğitim”(Interkulturelle Erziehung) dersi okutulmalıdır.
4 Kasım; ırkçı cinayetlerin deşifre olduğu gündür. Eğer 4 Kasım’da deşifre olmasaydı, ırkçı cinayetleri ve bağlantılarını belki yıllarca, belki de hiçbir zaman öğrenemeyecektik.
4 Kasım; hem ırkçı cinayetlerin deşifre edilmesi hem de bütün yönleriyle aydınlığa kavuşturulması açısından bir başlangıçtır. Bunun için 4 Kasım, “Irkçılık Kurbanlarını Anma ve Anımsatma Günü”(Gedenk- und Erinnerungstag der Opfer des Rassismus) ilan edilmeli ve her yıl, hem ırkçılık kurbanları anılmalı hem de ırkçılığa karşı etkinlikler düzenlenerek halk ırkçılık illetine karşı bilinçlendirilmelidir. Bu konuda ilk girişimi sivil kitle kuruluşları başlatmalıdır.
Kısaca; hepimizin cevabını merakla beklediği tek ana soru(n) şudur: Bir terör örgütü, bu ülkede 12 yılı aşkın bir süre eylemlerini nasıl gerçekleştirebiliyor?
Bu konuda Başbakan Merkel’in Anma Töreni’nde verdiği sözü yerine getirmesini istiyoruz: “Federal Almanya Başbakanı olarak size söz veriyorum: Cinayetlerin aydınlatılması, yardakçılarının ve azmettiricilerinin ortaya çıkartılması ve bütün suçluların yargılanması konusunda ne gerekiyorsa yapacağız.”
Alman devletine, hükümetine ve güvenlik güçlerine sarsılan güvenin yeniden inşa edilmesi ve “Hepimiz Almanya’yız” aidiyet duygusunun özellikle Türk kökenliler tarafından özümsenerek benimsenmesi, tamamen tarihe not düşülen bu sözün yerine getirilmesine bağlıdır. İşte o zaman, Başbakan Merkel’in; “Biz, tek bir ülke ve tek bir toplumuz”mesajı gerçekleşebilir.