Güncelleme Tarihi:
HER şeyden önce şunun altını çok açık bir biçimde çizelim:
Biz, her türlü şiddete karşıyız...
Aile içi şiddete de...
Dışarıda girişilen şiddete de...
Göçmen kökenliler tarafından girişilin şiddet eylemlerine de...
Yerliler tarafından girişilen şiddete de...
Biz, Almanya'da yaşayan herkesin bu ülkenin temel değerlerini kabullenmeleri gerektiğini savunuyoruz.
Biz, etnik kökeni ne olursa olsun, bu ülkede yaşayan herkesin bu ülkenin Anayasası'na ve yasalarına saygı göstermelerini istiyor ve bunu sonuna kadar savunuyoruz.
Ama ne yazık ki, Almanya'da ne zaman göçmen kökenlilerin adının karıştığı bir şiddet eylemi yaşansa, Alman politikacıların akılına gelen ilk şey şu oluyor:
Sınırdışı edelim...
Oysa ki, “sınırı dışı edelim” dedikleri gençler bu ülkede doğmuşlar.
Bu ülkede sosyalizasyonlarını almışlar...
Bu ülkede okula gitmişler...
Bu ülkede eğitim görmüşler...
Bu ülkede mesleki eğitim yapmışlar. Veya yapmamışlar...
Bu ülkede kriminel olmuşlar...
Bu ülkede suç işleyen herkes, etnik kökenine bakılmaksızın, geçerli yasalarda öngörülen cezaya çarptırılmalıdır.
Doğru olanı budur...
Buna kimsenin itirazı olmamalıdır...
Olamaz da...
Ancak Alman politikacılar, suç işleyen Türk kökenlileri “iki kez” cezalandırmak istemektedir.
Önce cezasına çeksinler, sonra da sınır dışı edilsinler..
Örneğin Muhlis Arı...
1984 yılında Münih'te doğan ve Alman medyasında “Mehmet” olarak ünlenen Muhlis Arı, hırsızlık, soygun, adam yaralama, şantaj gibi suçlardan 1998 yılında, yani henüz 14 yaşındayken 12 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Oturma izni uzatılmadığı için cezasını çektikten sonra Türkiye'ye sınırdışı edildi.
Hem de sadece tatil döneminde gördüğü Türkiye'ye...
Yani Muhlis Arı “iki kez” cezalandırıldı...
Aynı tartışma 2007 yılı sonlarına doğru da yaşandı.
Münih metrosunda Alman emekli öğretmene dayak atan 20 yaşındaki Serkan A.'nın “derhal sınırdışı edilmesi” istendi.
Suç ortağı Yunan asıllı 17 yaşındaki Spiridon L.'nin ise Avrupa Birliği (AB) üye ülke vatandaşı olduğu için sınır dışı edilmesini kimse gündeme getirdi.
Alman medyası da, Alman politikacılar da, haftalarca “göçmen kökenliler tarafından girişilen şiddet”le yatıp, onunla kalktı.
Hıristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Hessen Eyalet Başbakanı Roland Koch, “ülkede çok sayıda yabancı kökenli kriminel insan var” diyerek yangına körükle gitmeyi yeğledi.
Tabii diğerleri de...
İşte şimdi yine “o kafa” ortaya çıktı...
Hamburg'un aynı partili İçişleri Senatörü Christoph Ahlhaus, da o bilinen “türküyü” söyleyiverdi..
Yani, “ya uy, ya da terk et!” dedi...
Almanya gibi demokratik bir hukuk devletinde, bu ve benzer anlayışlara yer olmamalıdır.
Ayrıca, Alman politikacaların aklına tek çözüm yolu olarak sistematik bir biçimde “sınır dışının” gelmesi şaşırtıcıdır.
Hatta ürkütücüdür...