Hep aynı türkü

Güncelleme Tarihi:

Hep aynı türkü
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2011 00:00

ALMANYA'DA koalisyon hükümetinin büyük kanadı Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) Federal Meclis Grup Başkanı Volker Kauder, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Almanya'ya ayağını basmadan önce, yine Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyeliğini gündeme getirdi.

Haberin Devamı

Kauder, Rheinische Post gazetesine verdiği demecinde, “Türkiye'de din özgürlüğü tam olarak gerçekleşmeden AB ile Türkiye arasında sürdürülen müzakereler durdurulmalı” açıklamasında bulundu.

Kauder'in din ve inanç özgürlüğünü savunmasının yanlış bir yönü yoktur.

Haklıdır da...

Ancak belli ki Volker Kauder, dini azınlıklara dönük Türkiye'de yaşanan olumlu gelişmelerden habersizdir.

Daha doğrusu haberdar olmak da istemiyor...

Ayrıca, madem Kauder din ve ibadet özgürlüğüne bu kadar önem vermektedir, o halde kendi ülkesinde veya bazı komşu ülkelerde Müslümanlara dönük olumsuz gelişmelere niye göz yummaktadır?

Komşu ülkede İsviçre'de Müslümanların minareli cami inşa etmeleri referandumla yasaklanmıştır.

Fransa'nın ve Hollanda'nın bazı bölgelerinde de aynı yönde kararlar alınmıştır.

Almanya'nın bazı kentlerinde de Müslümanların cami ve İslam Kültür merkezleri inşa etmelerine karşı ciddi tepkiler vardır.

Türkiye'deki Hıristiyanlara ve diğer dinsel azınlıklara özgürlüğü haklı olarak savunan Kauder, acaba Avrupa'daki bu “yasakçı zihniyete” karşı niye tepkisiz kalmaktadır?

Belli ki, CDU'lu Volker Kauder ve onun gibilerin niyeti “üzüm yemek değil, bağcı dövmektir”.

Kaldı ki, CDU/CSU'nun hem daha önceki Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile oluşturduğu büyük koalisyon hükümetinin hem de şu andaki Hür Demokrat Parti (FDP) ile sürdürdükleri koalisyon hükümetinin protokolünde çok açık bir biçimde Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin ucu açık olarak sürdürülmesi yer almaktadır.

İşte Kauder ve onun gibi düşünen muhafazakar politikacılar, kendi attıkları imzanın bile arkasında durmayan “omurgasız” bir tutum sergilemektedir.

Aynı durum “kardeş parti” CSU için de geçerlidir.

CSU Genel Sekreteri Alexander Dobrindt, Başbakan Erdoğan'ın Düsseldorf'ta yaptığı konuşmasında, Türk hükümetinin hem Almanya'daki hem de Libya'daki Türk vatandaşlarının yanında olduğu söylemini çarpıtarak, “Biz Erdoğan'ın bizi Libya ile kıyaslamasına izin vermeyiz” demektedir.

Tabii bununla da yetinmeyip, Türkiye'nin Berlin Büyükelçisinin Federal Dışişleri Bakanlığı'na çağrılıp, Almanya'nın “memnuniyetsizliğin” kendisine iletilmesini de istemektedir.

Başta CSU ve CDU'lu politikacılar olmak üzere Almanya'da her kesimden politikacılar akıllarına estiğinde Türkiye'ye verip veriştirmektedir.

Almanya'da yaşayan Türkler çeşitli alanlarda dışlanmaktadır.

Bu durum ciddi Alman kurumları tarafından yapılan araştırmalarda da ortaya çıkmaktadır.

Belli ki, Alexander Dobrindt, Türkiye'ye dönük her “karalamadan”, bu ülkedeki Türk vatandaşlarına dönük her dışlama ve ırkçı yaklaşımdan sonra Almanya'nın Türkiye'deki Büyükelçisi Türk Dışişleri Bakanlığına çağrılsa nasıl bir tablo ortaya çıkacağından habersiz gözükmektedir.

Böyle bir durumda Almanya'nın Ankara'daki Büyükelçisi'nin iki günde bir Türk Dışişleri Bakanlığı'nın “kapısında yatması” kaçınılmaz olur.

Bunu Kauder'in de, Dobrindt'in de, onlar gibi düşünenlerin de kafalarına çok iyi sokmaları ve hep aynı türküyü söylemekten vazgeçmeleri hepimizin yararınadır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!