Güncelleme Tarihi:
Almanya’da iktidarı devralmaya hazırlanan Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Eş Başkanı Saskia Esken, önemli gelişmeler kaydedildiği halde uyum konusunda hâlâ arzu edilen düzeyde olunmadığını söyledi. Saskia Esken SPD Genel merkezi ‘Willy Brandt Evi’nde Hürriyet’in sorularını yanıtladı.
* Alman-Türk İşgücü Sözleşmesi bundan 60 yıl önce imzalandı. Bu Almanya Federal Cumhuriyeti için ne ifade ediyor?
Enteresan bir tesadüf, ben de 60 yaşındayım. Benim okul dönemimde 1. sınıfta iki Türk çocuk vardı. Başlangıçta Almanca öğrenmekte zorlanmışlardı. Bu alışılmamış bir durumdu. Benim ailem bu çocukları da severek davet edenlerdendi. Orada ikamet etmediğim için artık onlarla irtibatım yok. Ama birbirimizle münasebette ve desteğe ihtiyacı olanların uyumun nasıl gerçekleşeceği konusunda bu bir temel oluşturdu. Benim annem-babam sosyal demokrattı. Ben hep şunun altını çizerek söylerim: Uyum toplum olarak dışta kalanların uyumunu sağlamakla mümkündür. Benim temel prensibim, tutumum budur. Bu sözleşmenin imzalanmasından 60 yıl sonra artık üçüncü nesil Alman Türkler toplumumuzun bir parçasıdır, ama onların toplumuzun bir parçası olduğu hâlâ doğal görülmemektedir. Alman toplumu için bu yerine getirilmesi gereken büyük bir görevdir.
* Uyumdan bahsettiniz, ama yıllarca ‘Almanya bir göç ülkesi değildir’ denildi. Sizce bu durum zamanında ilgilenilmesi için uyum alanında bir hata değil miydi?
İki tarafın yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor bu. O zamanlar ‘misafir işçiler’ deniyordu. İki taraf da bunun geçici olduğundan hareket ediyordu. İki taraf da bunun geçici olduğunu düşündüğünden gerekli olduğu halde, uzun süreli uyum için çaba gösterilmedi. Bizim bir göç ülkesi olduğumuzun, olmak istediğimizin ve olmamız gerektiğinin bilincine daha son yıllarda varıldı. Bu nedenle daha katedilmesi gereken çok şey var.
* Yarısı Alman vatandaşı olmak üzere Almanya’da 3 milyon Türkiye kökenli insan yaşıyor. Birçok politikacı Türk-Alman ilişkilerinin iki taraf için de önemli olduğunu söylüyor. Ama son 5-6 yıla baktığımda ilişkilerde olumlu bir gelişme görmüyorum. SPD’nin ortak olduğu hükümet bu alanda ne gibi katkılarda bulunabilir?
Ben ilişkilerin kötüleştiğini düşünmüyorum. Olumlu görüşmeler sürdürüyoruz. Özellikle de NATO’da işbirliği ve uluslararası göç krizinin aşılması konularında. Almanya’daki Türk toplumu için sıkı ve iyi ilişkilerin korunarak sürdürülmesi çok önemlidir.
* Eski Başbakan Schröder, Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin geliştirilmesi ve Türkiye’nin AB’de yerini alması için yoğun çaba gösterdi. Türkiye’yi ‘imtiyazlı ortak’ değil, AB’de tam üye olarak görebilecek miyiz?
Uzun bir yol. Bu uzun yolun sonuna gelmedik daha. Bu yolda daha çalışmamız gerekiyor. AB’deki partnerlerimizle ilişkileri iyi tutmamız gerektiğinden önümüzdeki yıllarda bu alanda yeni adımlar atacağımıza inanıyorum. Bazen AB bünyesinde bu zor oluyor. Ama diyalogda kalıp ilişkilerimizi korumalıyız.
‘AŞIRI SAĞCILARIN KIŞKIRTMA KAMPANYALARI’
* Ne yazık iki Almanya’nın bazı kesimlerinde İslam düşmanlığı artıyor. Buna karşı gereken mücadele veriliyor mu sizce?
Bu çok acı verici bir olgu. Hangi ön yargılar hâkim oluyor, ne gibi kin ve nefret hissediliyor. Dışlanmaların engellenmesi için şu andakinden çok daha fazla şey yapmamız gerektiğine inanıyorum.
* Der Tagesspiegel gazetesi Aydan Özoğuz’un Federal Meclis Başkanı seçileceği yönünde bir haber yayınlayınca düşmanca tepkiler geldi. Ölümle tehdit edilen bir politikacı neler hisseder?
Hem utanç hem de öfke duyuyorum. Gelecek hükümette bu alanda önemli gelişmeler kaydedilmesine katkıda bulunmak istiyorum. Ama şurası da bir gerçek ki, sosyal medyadaki bu gibi yorumlar aşırı sağcılar tarafından yönlendirilmiş kışkırtma kampanyalarıdır. Bunlara kararlı bir biçimde karşı çıkmalıyız. Ama bu görevi hükümet tek başına yerine getiremez. Toplumun da desteğin gereksinim var.
* Irkçılığa karşı çok şey yapılması gerektiği konusunda hemfikiriz. Önümüzdeki 60 yıl içinde Almanya’daki Türk toplumunu nerede görüyorsunuz?
Bizim toplumumuzun doğal bir parçası olarak görüyorum. Ama 60 yılda değil çok daha önce insanların nereden geldiğine nereye gideceğine bakılmaksızın farklı davranışların yok olmasını istiyorum.
* Göçmen kotasına ne dersiniz?
Kotayla çalışmak kolay değil. Burada da hedefler belirlenmeli ve ona uyulmalı. Partilerde, parlamentolarda ve devlet dairelerinde toplumsal çeşitliliğin yansıtılmasına özen göstermeliyiz.