Hem utanç hem öfke duyuyorum

Güncelleme Tarihi:

Hem utanç hem öfke duyuyorum
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2021 11:32

Hürriyet’e özel demeç veren SPD Eş Başkanı Saskia Esken, Der Tagesspiegel gazetesinin Aydan Özoğuz’un Federal Meclis Başkanı seçileceği yönünde bir haber yapmasına gelen düşmanca tepkilere, “Hem utanç hem de öfke duyuyorum. Gelecek hükümette bu alanda önemli gelişmeler kaydedilmesine katkıda bulunmak istiyorum” değerlendirmesini yaptı.

Haberin Devamı

 Almanya’da iktidarı devralmaya hazırlanan Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Eş Başkanı Saskia Esken, önemli gelişmeler kaydedildiği halde uyum konusunda hâlâ arzu edilen düzeyde olunmadığını söyledi. Saskia Esken SPD Genel merkezi ‘Willy Brandt Evi’nde Hürriyet’in sorularını yanıtladı.

* Alman-Türk İşgücü Sözleşmesi bundan 60 yıl önce imzalandı. Bu Almanya Federal Cumhuriyeti için ne ifade ediyor?
Enteresan bir tesadüf, ben de 60 yaşındayım. Benim okul dönemimde 1. sınıfta iki Türk çocuk vardı. Başlangıçta Almanca öğrenmekte zorlanmışlardı. Bu alışılmamış bir durumdu. Benim ailem bu çocukları da severek davet edenlerdendi. Orada ikamet etmediğim için artık onlarla irtibatım yok. Ama birbirimizle münasebette ve desteğe ihtiyacı olanların uyumun nasıl gerçekleşeceği konusunda bu bir temel oluşturdu. Benim annem-babam sosyal demokrattı. Ben hep şunun altını çizerek söylerim: Uyum toplum olarak dışta kalanların uyumunu sağlamakla mümkündür. Benim temel prensibim, tutumum budur. Bu sözleşmenin imzalanmasından 60 yıl sonra artık üçüncü nesil Alman Türkler toplumumuzun bir parçasıdır, ama onların toplumuzun bir parçası olduğu hâlâ doğal görülmemektedir. Alman toplumu için bu yerine getirilmesi gereken büyük bir görevdir.

* Uyumdan bahsettiniz, ama yıllarca ‘Almanya bir göç ülkesi değildir’ denildi. Sizce bu durum zamanında ilgilenilmesi için uyum alanında bir hata değil miydi?
İki tarafın yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor bu. O zamanlar ‘misafir işçiler’ deniyordu. İki taraf da bunun geçici olduğundan hareket ediyordu. İki taraf da bunun geçici olduğunu düşündüğünden gerekli olduğu halde, uzun süreli uyum için çaba gösterilmedi. Bizim bir göç ülkesi olduğumuzun, olmak istediğimizin ve olmamız gerektiğinin bilincine daha son yıllarda varıldı. Bu nedenle daha katedilmesi gereken çok şey var.

Hem utanç hem öfke duyuyorum

‘YAPMAMIZ GEREKEN ÇOK ŞEY VAR’
* Sınıfınızda Türkiye kökenli çocukların olduğunu söylediniz. Bugün Türkiye kökenli insanlar konum olarak nerede? Hâlâ eksiklikler var mı?
Benim seçim bölgemde müstakil itfaiyeler var. Bu kültürün önemli bir parçası. Orada Alman kökenli olmayan sadece bir yönetici (komutan) var. Bu da bizim hâlâ daha olmamız gereken yerde olmadığımızın açık bir işaretidir. Kültürel olarak toplumsal yapılaşmada, politik, ekonomik alanlarda hâlâ daha yapmamız gereken çok şey olduğunu sanıyorum. Ben, benimle birlikte okulda Türk çocukları olduğunu söyledim, ama o çocuklar benimle birlikte lisede değillerdi. Bizim okul sistemimiz ebeveynlerin eğitim durumlarına ve sosyal konumlarına odaklı. Bu alanda da yeni yapılanmalar gerekli.

* Eğitimden bahsettiniz, Federal hükümetin ilk Yabancılar Sorumlusu Heinz Kühn, 1979 yılında ‘Kühn Memorandum’da göçmen kökenli çocukların eğitimine ve meslek eğitimine önem ve destek verilmesini önerdi. Nerede ne gibi yanlışlar yapıldı da hâlâ bu alanda eksiklikler var?
Çocukların öğleden sonra desteklenmesi alanında. SPD bu nedenle tam gün okul sisteminin savunucusudur. Böyle bir uygulama hem aile-meslek ilişkisini iyileştirecek hem de çocukların daha fazla destek almalarına katkıda bulunacaktır. Bu aynı zamanda çocukların bireysel yetileriyle daha iyi ilgilenme imkânı da yaratacaktır. Ama yarı gün okul sistemi Alman okul sistemine iyice oturmuş durumdadır.
Hem utanç hem öfke duyuyorum

* Heinz Kühn, taa o zaman Almanya’da 5-8 yıl yaşayan göçmen kökenlilere en azından yerel seçimlere katılma hakkı verilmesini önerdi. Ama bugün 50 yıldır burada yaşanan ‘misafir işçiler’ bile bundan yoksun. Bu niye gerçekleşmiyor bir türlü?
Yerel, Eyalet ve federal düzeyde katılım, insanların kendilerini toplumun bir parçası olarak hissetmesi için önemli bir olgudur. Bunu desteklemeliyiz. Bu bağlamda vatandaşlık hakkı alanında da bazı adımlar atmamız gerektiğini düşünüyorum. Muhafazakâr kanatla ‘çifte vatandaşlık’ konusunu defalarca konuştuk.

‘MUHAFAZAKÂRLARIN DESTEĞİNE İHTİYAÇ VAR’
* Ama birinci nesile hâlâ böyle bir hak tanınmıyor. SPD iktidarında bu değişecek mi? Bay Schröder (SPD’li eski Başbakan) daha önceleri bunu denemişti.
Şu andaki koalisyon görüşmelerinde de vatandaşlık hakkının modernleşmesinden yana görüş belirttik. Bunun gerçekleşmesi için çaba göstermeliyiz. Koalisyon ortakları bu konuda hemfikir. Yerel seçimlerde oy konusunda ise Federal Meclis ve Eyaletler Meclisi’nde mutlak çoğunluğu sağlamak ne yazık ki yetmiyor. Anayasada değişiklik için gerekli olan üçte iki çoğunluk şartı için muhafazakârların desteğine ihtiyaç var. Bu vesile ile muhafazakarlara da direnç göstermekten vazgeçip, çeşitliliğe imkan vermeleri çağrısında bulunuyorum.

Haberin Devamı

* Yarısı Alman vatandaşı olmak üzere Almanya’da 3 milyon Türkiye kökenli insan yaşıyor. Birçok politikacı Türk-Alman ilişkilerinin iki taraf için de önemli olduğunu söylüyor. Ama son 5-6 yıla baktığımda ilişkilerde olumlu bir gelişme görmüyorum. SPD’nin ortak olduğu hükümet bu alanda ne gibi katkılarda bulunabilir?
Ben ilişkilerin kötüleştiğini düşünmüyorum. Olumlu görüşmeler sürdürüyoruz. Özellikle de NATO’da işbirliği ve uluslararası göç krizinin aşılması konularında. Almanya’daki Türk toplumu için sıkı ve iyi ilişkilerin korunarak sürdürülmesi çok önemlidir.

* Eski Başbakan Schröder, Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin geliştirilmesi ve Türkiye’nin AB’de yerini alması için yoğun çaba gösterdi. Türkiye’yi ‘imtiyazlı ortak’ değil, AB’de tam üye olarak görebilecek miyiz?
Uzun bir yol. Bu uzun yolun sonuna gelmedik daha. Bu yolda daha çalışmamız gerekiyor. AB’deki partnerlerimizle ilişkileri iyi tutmamız gerektiğinden önümüzdeki yıllarda bu alanda yeni adımlar atacağımıza inanıyorum. Bazen AB bünyesinde bu zor oluyor. Ama diyalogda kalıp ilişkilerimizi korumalıyız.

Hem utanç hem öfke duyuyorum

* Hiç Türkiye’ye gittiniz mi?
Hayır

Haberin Devamı

‘AŞIRI SAĞCILARIN KIŞKIRTMA KAMPANYALARI’
* Ne yazık iki Almanya’nın bazı kesimlerinde İslam düşmanlığı artıyor. Buna karşı gereken mücadele veriliyor mu sizce?
Bu çok acı verici bir olgu. Hangi ön yargılar hâkim oluyor, ne gibi kin ve nefret hissediliyor. Dışlanmaların engellenmesi için şu andakinden çok daha fazla şey yapmamız gerektiğine inanıyorum.

* Der Tagesspiegel gazetesi Aydan Özoğuz’un Federal Meclis Başkanı seçileceği yönünde bir haber yayınlayınca düşmanca tepkiler geldi. Ölümle tehdit edilen bir politikacı neler hisseder?
Hem utanç hem de öfke duyuyorum. Gelecek hükümette bu alanda önemli gelişmeler kaydedilmesine katkıda bulunmak istiyorum. Ama şurası da bir gerçek ki, sosyal medyadaki bu gibi yorumlar aşırı sağcılar tarafından yönlendirilmiş kışkırtma kampanyalarıdır. Bunlara kararlı bir biçimde karşı çıkmalıyız. Ama bu görevi hükümet tek başına yerine getiremez. Toplumun da desteğin gereksinim var.

* Irkçılığa karşı çok şey yapılması gerektiği konusunda hemfikiriz. Önümüzdeki 60 yıl içinde Almanya’daki Türk toplumunu nerede görüyorsunuz?
Bizim toplumumuzun doğal bir parçası olarak görüyorum. Ama 60 yılda değil çok daha önce insanların nereden geldiğine nereye gideceğine bakılmaksızın farklı davranışların yok olmasını istiyorum.

Hem utanç hem öfke duyuyorum
‘TÜM VATANDAŞLARI AŞI OLMAYA ÇAĞIRIYORUM’
* Bir politikacı olarak Türkiye kökenli insanlara ne tavsiye edersiniz?
Her alanda katılım ve iş birliği. Sivil toplumda da, politikada da. Eğitimde de, iş yaşamında da. Toplumumuzun doğal bir parçası olma ve bunu dışa yansıtarak kendilerine birlikte hareket edecekleri kişileri arama. Ayrıca korona pandemisi hepimizi çok etkiledi ve şu an itibariyle 4. dalga ile karşı karşıya kalmış durumdayız. Bu nedenle, hangi pasaporta sahip olursa olsun, hangi ana dili konuşuyor olursa olsun, Almanya’da yaşayan tüm vatandaşları aşı olmaya çağırıyorum. Ancak bu yolla tekrar eski normal günlerimize dönebilir, dünyanın diğer ülkelerine ve tabii ki Türkiye’ye de seyahat etmeyi kolaylaştırabiliriz.

* Toplumun bir parçası olmak. Ama politikada da göçmenler dışarda kalmakta. Buna karşı ne yapılabilir?
Buna dikkat etmek partilerin görevidir. Biz SPD olarak toplumun her kesiminin eşit şekilde katılımından yanayız. Bunu hedef olarak belirlemek ve yerine getirmek bizim arzumuzdur. Biz çeşitlendik, hedefimiz de buydu zaten.

Haberin Devamı

* Göçmen kotasına ne dersiniz?
Kotayla çalışmak kolay değil. Burada da hedefler belirlenmeli ve ona uyulmalı. Partilerde, parlamentolarda ve devlet dairelerinde toplumsal çeşitliliğin yansıtılmasına özen göstermeliyiz.

 

BAKMADAN GEÇME!