Güncelleme Tarihi:
Funda Tarhan Almanya'da yetişen başarılı Türk kızlarımızdan biri. Alanya'nın Esslingen kentinde doğdu. Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgede, klasik Türk işçi ailesi çevresinde büyüdü. Gününün büyük bir kısmı Türklerle iç içe geçti. Ailesi ile Türk komşularına gezmelere gitti. İlkokul ve liseyi yaşadığı bölgede tamamladı. Bir buçuk yıl Almanya'da öğrenim gördükten sonra Amerika'da öğrenimini tamamladı. Halen Frankfurt'ta (The Royal Bank of Scotland) bankasında pazarlama bölümünde görev yapıyor. Funda Tarhan Almanya'da ve Türkiye'de kendisini çok rahat hissettiğini belirterek, "Uyum tartışmalarını gülerek izliyorum. Almanya'da yaşayan Türlerin iki sandalye arasında yaşayan kişiler olarak tanımlanmasına ise kızıyorum. Ben Türk ve Alman sandalyesinden yeni bir sandalye yaparak üzerinde oturanlardanım. Ne Türklüğümden, nede Almanlığımdan vaz geçmem" diyor.
Genç yaşınıza rağmen bankacılık ibi erkeklerin baskın olduğu bir sektörde, üstelik Frankfurt gibi bankacılık alanında çok önemli olan bir kentde başarılı olmuş birisiniz. Bize kendinizi tanıtır mısınız?
"Ben ailemin üçüncü kuşak gurbetçilerindenim. Dedem 1960 yılında Almanya'ya çalışmaya gelmiş. Daha sonra babamı Almanya'da okutacağım sözü ile Almanya'ya gelmesine ikna etmiş. Ancak Çalışmaya başladığı için babamın okuma hevesi kursağına kalmış. Klasik bir Türk ortamında doğdum, büyüdüm. Gün boyu komşularımla Türkçe konuştum. Türk televizyonu izledim, akşamları da Türklere misafirliğe gittik, onlar bize geldi. Yüzde yüz klasik bir Türk işçi ailesinin kızıyım"
Genelde Türkçe konuşmanın, Türkçe televizyonunun ve Türk ortamında kalmanın uyumu engellediği yolunda açıklamalar yapılır durur. Siz bu açıklamalara ters düşmüyor musunuz?
"Açıklamalar yanlış. Ana dilimizi çok iyi öğrendik. Almanca'yı da bir o kadar iyi öğrendik. Türkçe konuşurken okulumuzu ihmal etmedik. Ailem çocuklarının okuması için ellerinden geleni yaptı. Bizlerden maddi manevi desteklerini esirgemedikleri gibi, en önemlisi bizlere güvendiklerini hissettirdiler. Bu yüzden bu toplum içinde hem kendi kültürümüzü koruduk, hemde bu bu yeni katıldığımız toplumla yüzde yüz kaynaştık. Ben bugüne kadar Almanya'da bir saniye olsun yabancı olduğumu hissetmedim. Bununla birlikte Türk olmaktan da her zaman gurur duydum. Bizleri iki kültürün zenginliklerine sahip güçlü donanımlı bireyleriz.Çok kültürlülüğün zenginliğini yaşıyoruz
Almanya'da doğdunuz ve üniversite yıllarına kadar hiç yurt dışına çıkmadınız.
"Doğru. Yatırım ekonomisi üzerine öğrenime başladım. Uluslararası bir okuldu. Bir buçuk yıl öğrenim gördükten sonra Amerika fırsatı doğdu. Hiç Almanya dışına çıkmamıştım. Gitmeye karar verdim. Ailem yüzde yüz destekledi. 'Kızım sen kendine güveniyorsan bize destek vermek düşer' dediler. Gidip öğrenimimi tamamladım. Öğrenim sonrası bir süre Londra'da çalıştıktan sonra Frankfurt'a geldim"
Almanya'da doğup büyüyen bir Türk kızı hakkında olmadık önyargılar vardır. Baskı görür, okutulmaz gibi önyargılar vardır. Bunlara ne diyorsunuz?
"Ben ve benim birçok arkadaşım şu anda çalıştıkları meslek alanlarında yönetici kadroya geldiler. Hepimiz bildiğiniz klasik Türk ortamında yetiştik. Bugün Stuttgart olsun, Berlin olsun yada ne bileyim Köln olsun, buralarda yaşayan Türk toplumu arasında bir farklılık yok. İnsanlar çocuklarını yetiştirmek, bir iş sahibi yapmak, evlendirmek ve torun sahibi olmayı hayal ederler. Bunda yanlış bir şey yok. Farklı kültürel özelliklerde olmak yabancı olmak anlamına gelmez. Varsayalım ki bir insanın kültürel yaşantısı, dini inancı, örf ve adetleri diğer insanlara göre çok farklı. Bu insana, 'Uyum sağlamamış' diyemezsiniz. Toplum buna daha hazır değil. Amerikada geleneksel kıyafetleri ile gezen, kendi örf ve adetlerine göre ibadet eden, üstelik İngilizceyi iyi bilmeyen birine, 'Sen nerelisin' diye sorduğuuzda size, 'Amerikalıyım' der. Buna ne kendisi, nede diğer insanlar şaşırmaz. Normaldir ve Amerikalıdır herkezin gözünde. Bizlerin de çok farklılıklarımız var. Beklenti, amaç, gelenek görenek, inanç, yaşam sevincimiz v.s. Ancak bu bizim iyi bir Alman olmamıza engel değildir. Bütün tartışmaları yetersiz buluyorum. Ben Türk olduğum kadar Almanım. İki sandalye arasında oturuyoruz tanımlamasına da katılmıyorum. Türk ve Alman sandalyelerinden kendime yep yeni bir sandalye yaptım, onun üzerinde oturuyorum. Bunun üzerinde de son derece rahatım. Türk olmanın getirdiği canlılığı ve neşeyi nasıl inkar ederim. Alman olmanın getirdiği disiplinli çalışmayı neden ret edeyim. Bizde ikisi de var"