Güncelleme Tarihi:
Bir kilise ya da havraya yönelik saldırı düzenlendiğinde hem hükümetten hem de toplumun her kesiminden çok sert tepkiler geldiğini belirten Yeneroğlu, hedef Müslümanlar olunca Almanya’daki ırkçı ya da siyasi motivasyonlu saldırılara ciddi tepki olmadığını söyledi. Alman kamuoyunda Türkiye aleyhtarı güçlü bir algı olduğunu ifade eden Yeneroğlu, şunları söyledi:
“Türkiye’ye karşı bu olumsuz algılar yazık ki bu olaylar karşısında hem Alman toplumunun hem de hükümetin sessiz ve tepkisiz kalmasına neden oluyor. Oysa Almanya iç istihbaratı, son birkaç haftada saldırıların arkasında olduğu düşünülen PKK’nın eylemlerini yakından takip ediyor. PKK, 1993 yılından beri Almanya’da yasaklı. Buna rağmen son dönemlerde faaliyetleri artarak devam ediyor. Almanya’da yaşananlar yeni bir durum değil. PKK, Almanya’da yasaklı olmasına rağmen, belki de örgüt bugüne kadar hiç bu kadar güçlü olmamıştı. PKK, zaten yüzlerce paravan örgüt üzerinden Kürt toplumunu devamlı olarak terörize ediyor. Bağış altında zorla haraç toplama, militan devşirme, kendinden olmayan Kürtlere baskı yapma gibi yöntemleri biliniyor.”
‘MEŞRUİYET KAZANMAK İSTİYOR’
“PKK, başta Almanya’daki Sol Parti olmak üzere birçok grup üzerinden meşruiyet kazanma girişimlerinde son yıllarda ciddi manada zemin buldu. Kendilerine sempati duyan gazeteciler üzerinden ve yine mecliste temsil edilen Sol Parti aracılığıyla yoğun propaganda faaliyetleri içindeler. PKK/PYD unsurları DEAŞ’a karşı savaşan kahramanlar olarak lanse ediliyor. DEAŞ barbarlarına karşı ‘Batıyı koruyan, Kuzey Suriye’de özgürlükçü ve eşitlikçi bir sistem inşa etmeye çalışan demokratlar’ olarak kendilerini pazarlıyorlar. Sol kesim nezdinde ciddi sempatileri var. Kamuoyundaki genel Türkiye karşıtı hava da eklenince, Türkiye aleyhinde birçok kesim buluşabiliyor. Ancak lehinde pozisyon almak isteyen yok.”
‘DAHA BÜYÜK OLAYLAR OLABİLİR’
Alman federal hükümetinin ya da devlet kademesinin konuya dair yorumuna gelirsek, açık bir şekilde söylenmese de saldırılar hakkında, saldırıya uğrayan cami ya da kurumların hedef olmalarını doğal kabul eden bir tavra sahipler. Çok basit bir şekilde ‘Türkiye Suriye’ye girmeseydi, bunlar da olmazdı’ gibi, saldırıları meşrulaştırmaya çalışan bir yaklaşım var adeta. Dahası, ‘Bunlar Türk-Kürt çatışması, fazla oralı olmayalım’ gibi bir kanaat hakim. Oysa bu yaklaşımın ve tepkisizliğin, PKK/PYD oluşumunu daha fazla cesaretlendirdiğinin farkında değiller. Daha büyük olaylar olabilir, insan hayatına mal olan eylemler gerçekleşebilir. Bu yaklaşım, çok büyük bir sorumsuzluk örneği.”
‘BATAKLIK KURUTULMALI’
Almanya’nın bir süre önce PKK/PYD eylemlerine yönelik bir takım kısıtlamaları göz boyama niteliğinde. Sadece yasaklı olan flamalara müdahale edilmesi, Almanya’nın kendi iddialarıyla çelişiyor. Söz konusu kitlesel eylemleri organize eden, izni alan örgüt, zaten PKK’nın bilinen Almanya şubesi. Dolayısıyla esas olan bu yedek örgütün propaganda eylemlerine izin verilmesi değil, yakalanması. Bu Alman hukukunun da gereği. PKK’nın şubesine eylem izni verirseniz o da çıkar örgütün flamalarını taşır. Mesele flamaları toplamak değil. Sineklerle uğraşmak, göstermelik bir iş, bataklığı kurutmak gerek.”
‘BAZI ADIMLAR ATILDI AMA...’
Türk Dışişleri Bakanlığının gerek Türk-Alman ilişkileri bağlamında gerekse ülkede yaşayan 3 milyon Türkiye vatandaşının huzurunu dikkate alarak kararlı adımlar atacağını belirten Yeneroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Almanya son zamanlarda bazı adımlar attı. Ancak bunlar ilk adımlar. Somut olarak Almanya’dan terörle mücadelede daha net bir duruş sergilemesini bekliyoruz. PYD temsilciliğinin kapatılması, propaganda aktivitelerine son verilmesi, örgütün Kürt vatandaşlarımıza baskı yapmasına, haraç toplamasına ve militan devşirmesine karşı etkin girişimlerde bulunulması, örgütün sadece üst düzey değil, orta düzey yöneticilerine de baskının arttırılması, paravan örgütlerine karşı hukukun gereğinin ötelemeden uygulanması ve yayın organlarının yasaklanması gibi adım atılmamış birçok konu. Almanya bu adımları atmamakla Türkiye’nin istikrarını zedeliyor, buna hiçbir ülkenin hakkı yok, müttefikliğin gereğinin çok uzağında bir yaklaşım.”