Güncelleme Tarihi:
“Panter Emel’i özledim...” başlıklı yazısında, ”O, sırtında bir mont, elinde koca çantası ile hayvan haklarını kendi yöntemleriyle ekranlara taşıyan ilk insandı, bir tecilli mahkeme kararıyla susturuldu” diyor...
“Kocaman gözleri, kocaman çantası ve kocaman yüreğiyle onun ne kadar önemli olduğunu düşünüyorum.”
Kavgalar artık hayvanlardan çok kendileri için
EVET ne yazık ki, artık hayvanseverler, hayvanlar için olmaktan çok kendi aralarında mücadele veriyorlar.Kavgaları, artık hayvanlar için değil, kendileri için...
Yazışmalar, tartışmalar, mahkemeler, hakaret-iftira davaları birbirini izliyor... Ama sonuçta hayvanlar için elde edilen bir şey yok...
Hayvan Hakları Kanunu, hâlâ geçerli ve hâlâ yetersiz, hatta hayvanların zararına işliyor.
Belediyeler, Hasdal’da yapılan katliam gibi kuduzu bahane edip, çoğu yavru yüzlerce hayvanı yok edebiliyor.Kavgalar artık gerekli makamlarla değil, birbirleriyle... İnsan hemen her gün bir yenisi ortaya çıkan, adları sanları birbirine çok benzeyen bu derneklerin ne işe yaradığını soruyor ister istemez...
0Peki ya bu kavgalar ne için? Kimin tekerleğine çomak sokuluyor? Yoksa bu hayvan sevgisi örtüsü altında başka şeyler mi var? Bir rant kavgası mı sergileniyor?
BİR ZAMANLAR
ONLAR VARDI
Bir Süsen Erkuş vardı... Hayvanların yurtdışına bir bilinmeyene doğru gönderilmesini engellemek için havaalanlarına barikatlar kuran, bağırıp çağırarak koca koca adamlarla mücadele eden... Şimdi Gelibolu’ya sığındı... Hayvanlar ise hâlâ meçhule gönderiliyor...
Bir Nurten Akoral vardı... Sarıyer barınağını hayata geçiren ve Bodrum’daki orman yangınında kendini hayvanları için alevlerin arasına atabilecek yüreklilikte... Ruhu şad olsun.
Bir Gönül Hanım vardı, geçen yıl kaybettiğim sevgili dostum... Onunla birlikte ellerimizde süt ve ekmeklerle, az dağ tepe dolaşmadık, karda yağmurda çamurlara saplanıp tehlikeler atlatmadık... Evdeki köpekleri için komşularıyla öyle bir mücadele ederdi ki, kimsenin gıkı çıkmaz olmuştu... Ne yazık ki hayvan sevgisi yüzünden o da kalbine yenik düştü... Ve yıllardır içinde olduğum bu hayvanseverler arasında sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen, sadece üye aidatları ve bağışlarla hayvanların bakımlarını, tedavilerini zar zor yapabilen dernekler vardı. Pek çoğu da kendi ceplerini zorlardı bu mücadele için...
Yıllar önce Barınak adını bana ilk duyuran, hayatı belediye ekipleriyle mücadele ile geçen Suna Develioğlu vardı, başına gelmedik kalmayan...
Bir yanda Yedikule barınağı gibi binlerce hayvanı yaşatan örnek bir barınakta, ayağına çizmelerini geçirip ve sakat, hasta demeden hepsiyle birebir ilgilenen Mimar Meral Olcay var hâlâ... Üsküdar barınağını ayakta tutmaya çalışan, bu uğurda kendi ailesini, yakınlarını bile ihmal eden Asude Ustaoğlu var...
Ankara’da eşinden kendisine miras kalan HAYKOD barınağını, 74 yaşına rağmen hâlâ binbir mücadele ile ama dimdik ayakta olarak yıllardır yürüten Hayriye Erkök’ü sevgiyle selamlamamak mümkün mü?ASKOD; Aliağa Sokak Hayvanlarını Koruyanlar Derneği Başkanı Hülya Alpgiray gibi içten, sakin, saygılı ama yeri geldiğinde her türlü mücadeleye hazır bir başka dostumuzu da tabii...
Aklımda ve yüreğimde yer etmiş gerçek dostlar işte...
BEKİR COŞKUN HAKLI
Eski dostlarımı, ceplerindeki üç kuruşla hayvanlara bakmaya çalışan gerçek hayvanseverleri... Sanırım her şey gibi giderek onlar da yok oluyor hayatımızdan... Ve olan tabii yine dört ayaklı sevgili dostlarımıza oluyor.