Güncelleme Tarihi:
Eftal ya cezaevine girecek ya da sorunlu gençleri topluma yeniden kazandırmak için terapi çalışmaları yapan Münih yakınlarındaki Taufkirchen kasabasında Work and Box adlı Company’e gidecek. İkinci alternatifi seçen Eftal, Work and Box Company’de eğitilir. Kuruluşun sorunlu gençlerle çalışmalarını yansıtan ve 22 yaşındaki Eftal’i ağırlıklı olarak konu alan Friedensschlag (Barış Yumruğu) adlı belgesel film bu gençlerin iç dünyasını anlatıyor. Almanya’da tüm büyük kentlerde vizyona giren belgesel film çok olumlu eleştiriler aldı. Eftal’e geçmişi ve geleceğe yönelik amaçlarını, yaptıklarından pişman olup olmadığını sorduk:
Kaç suç işledin?
Çok. Saymadım.
Ne tür suçlar bunlar?
Daha çok kavga ve adam yaralama. Bir örnek verecek olursam, 50 suçtan yüzde 35’i kavga.
Neuperlach’ta eskiden bir de Muhlis vardı. Tanıyor musun?
Aman ağbi, bizim mahallede hiç sevilmez o. Çünkü anne babasını dövmüş.
İlk suçu ne zaman işledin sen Eftal?
13 yaşında. Bir okul arkadaşıyla birlikte bizim okuldan birini dövdük. Gözü morardı. Polis ifademizi aldı. 14 yaşından küçük olduğumuz için ceza almadık.
Sonra?
“Kurz und Fündig” adlı ilan dergisi var. Bu dergide 100 Euro’ya bir ford escord araba satışı ilanı vardı. Sahibi kadındı. Arayıp arabayı satın almak istediğimi söyledim ve gidip aldım. Kadın da verdi. Yaşımı sordu, 19 dedim. Arabayı alıp gittim.
12’sinde araba kullandı
Nasıl yani, arabaya binip hemen kullanabildin mi?
Ben 12 yaşında araba kullanmaya başladım ağbi. Bir arkadaşın annesinin arabası vardı. Annesi gündüz arabayla işe gidiyordu. Gece arabayı biz kullanıyorduk. Akşam arkadaşın annesi yatınca, yedek anahtarı alıp arabayla çıkıyorduk. Gece arabayla dolaştıktan sonra, annesi işe gitmek için kalkmadan arabayı geri getirip yerine bırakıyorduk. Anlamasın diye de ona göre benzin alıyorduk. Bir keresinde benzin alırken ayarı kaçırmışız, çok almışız benzini. Sabaha kadar sürdük, ama ibre annesinin akşam bıraktığı yere inmedi. Ama o gün anne hastalanıp işe gitmedi. Biz arabayı yine kullanıp ibreyi düşürdük. Fakat bugün düşünüce, keşke annesi o gün hasta olmayıp da bizi yakalasaydı diyorum. Çünkü daha sonra polise yakalandık.
Nasıl oldu?
15 yaşındaydım, arabayla gezerken, polis durdurdu. Ehliyet ve arabanın kağıdını istedi. Ben de “ikisi de yok bizde” dedim. Polise götürdüler. Mahkeme 18 yaşından itibaren 3 yıl ehliyet yapma yasağı koydu. Bu yasak gerçi bitti ama, şimdi de param yok ehliyet yapmak için.
İlk cezaevi
İlk hangi suçtan cezaevine düştün?
Gasp suçundan. Bizim mahallede bir Alman çocuk mal satıyordu. Uyuşturucu yani senin anlayacağın. Biz mahallemizde böyle şeylere iyi gözle bakmıyoruz ağbi. Bir gün 8, 9 arkadaş bir olup bunun evini bastık. Evde 3 veya dört kişilerdi. Bunların elini kolunu bağlayıp paraları aldık. Ama çıktıktan sonra polisi de arayıp haber verdik.
Ne diye?
Ağbi, çocukları sıkı sıkı bağladık. Eve kimse gelmezse, açlık ve susuzluktan ölürler. O nedenle polisi arayıp adresi verdik ve içerde birkaç kişinin bağlı olduğunu söyledik. Polis eve girince mal da bulmuş. İyi oldu. Beni birisi gördüğü için yakalandım ve 2 ay cezaevinde kaldım. Sonra şartlı salıverildim. Bir bakıcı verdiler, benimle ilgilenmesi için. Ama yine suç işledim.
Bu sefer ne yaptın?
Bir Arap arkadaşla diskoya gittik. Birkaç kişi ona sataştı. Kavga çıktı. Yabancılar Dairesi beni sınırdışı etmeyi düşündü, ama yasalar izin vermediği için vazgeçmişler. Son şans olarak Work and Box kuruluşuna gönderdiler, 2007 yılında. Ya cezaevine gireceksin ya da orda bir yıl çalışacaksın dediler.
Diskodaki kavgadan sonra bana ya cezaevi ya da wor and box kuruluşuna gideceksin dediler. Cezaevine kim girmek ister? Ben de Work and Box’u seçtim. Ama ilk üç ay gitmedim. Çünkü ben zaten kavga ediyorum, bana niye boks öğretiyorlar. O zaman daha çok kavga ederim diye düşündüm. Ama benimle ilgilenen Jürgen Zenkel peşimi bırakmadı. Her gün benim yanıma gelip ikna etmeye çalıştı. O zaman ben de bir düşünme dönemi başladı. Gverçi eskiden de düşünüyordum, bu zor durumdan nasıl çıkarım diye ama, bir yol bulamıyordum. Fakat bu adam üç aydır benimle ilgileniyor. İstemiyorum dememe rağmen geliyordu. Yavaş yavaş Work and Box kuruluşuna gitmeye başladım, ama başlangıçta pek istekle değil. İlk başta depresyona girdim, daha agresif oldum. Box beni hiç ilgilendirmiyordu, ama boks yaparken kurallara uymak gerektiğini gördüm. Yani yumruk yeyince, tekme tokat girelemeyeceğimi, kurallara uymak zorunda olduğumu öğrendim. Böylece kendimi disipline etmeye başladım. Hatta ilk başta yumruk yeyince, bakıcım Jürgen’i yumrukladım. Ama o beni ertesi gün yine eve gelip aldı. Bu ülkede çok Jürgenlere ihtiyaç var ağbi.
Şiddet gördüm
Hep boks mu çalıştın?
Hayır. Orda ayrıca çalışmayı da öğretiyorlar. Sabahları ormana gidip ağaç kesiyorduk. Elbette konuşmalar da oluyordu. Buraya sadece sorunlu gençler geliyor. Karşılıklı birbirimizi provoke ediyorduk. Böylece stresle yaşamayı, stresi ve agresyonları kontrol altına almayı öğreniyorsun. Eskiden ufak bir şeyde hemen kavgaya dalıyordum. Çünkü başka türlü öğrenmedim. Ama burda sinirlerime hakim olmayı öğrendim. Çok güzel bir şey, insanın kendi öfkesini ve kendini kontrol altına alması. Yaklaşık bir yıl gittim buraya. Şimdi halen bir sorunum olduğu zaman arayıp soruyorum. Hiçbir zaman geri çevirmiyorlar. Yarı yolda bırakmıyorlar.
Eftal evde şiddete uğradın mı?
Pek sayılmaz. Ama dışarda gördüm. Okulda çok sorun yaşadım. Öğretmenler veli görüşmelerinde hep velilere çocuklarını benden uzak tutmalarını söylüyordu. Beni kazanmak yerine daha da dışladılar. Zaten derslere hiç konsantre olmuyordum. En arkada oturuyordum ve hiç dersle ilgilenmiyordum. Öğretmenler zaten beni sevmiyor, o zaman niye ilgileneyim, niye ders çalışayım ki? Hepsi, “bu zaten başaramaz” diyordu. Yani okulda beni içindeki durumdan kurtaracak yardım eli görmedim, bir yardım eksikliği yaşadım.
Peki evde?
Evde de hiç ders çalışmıyordum. Annem ders çalış diyordu ama, dinlemiyordum. Okulu hiç sevmiyordum. Okul beni hiç ilgilendirmedi. Sadece aerkadaşlar için, onlarla beraber olmak, eğlenceli anlar yaşamak için okula gidiyordum.
Annen baban ne iş yapıyor
Babam İzmirli, annem Antepli. Babam daha sonra Almanya’ya gelmiş. Türkiye’de boksörlük yapmış. Burda belediyede çalışıyordu. Şimdi erken emekli. Annem ev kadını.
Yaptıklarından pişman mısın?
Şöyle söyleyim, gurur duymuyorum. Pişman olduklarım var, olmadıklarım var. Ama şimdi akıllandım diyebilirim.
Neyden pişmanlık duymuyorsun?
Mal satan Alman çocuğun evini basıp ona ceza verme olayından.
İdolüm Fatih Akın
Şimdi ne yapıyorsun?
Work and Box Company’den ayrıldıktan sonra Rewe şirketinde tezgahtarlığa başladım, ama 8 ay sonra bıraktım. Şimdi parke döşüyorum. 3.5 aydır çalışıyorum. Ustamın gözüne girdim. Burda meslek eğitimi yapmak istiyorum. Ustanın da desteğiyle meslek eğitimi sözleşmesi yapacağız.
Senin topluma nasıl kazanıldığını anlatan “Friedensschlag” adlı belgesel film istediğin gibi mi?
Film çok güzel, süper bir film. Ben filmden para filan almadım. Ama filmi göstermek için Berlinale’ye gittik. Sinema dünyası beni büyüledi, çok heyecanlı. Filmin vizyona girmesiyle tüm büyük kentlere gittim. Ben aslında film dalında çalışmak istiyorum ağbi. Oyuncu olarak. Filmden sonra fotomedellik teklifleri geldi. Film beni farklı bir dünyaya açtı. Fatih Akın’la da görüşme fırsatı doğacak. Onunla görüşmeyi çok istiyorum. Benim hayatımda onun hayatından benzerlikler var. O da zor bir ortamda yetişmiş. Önce üç kısa film çevirmiş, ondan sonra teklifler almış.
Nerden biliyorsun?
Öğrendim.
Nasıl oyuncu olacaksın?
Tiyatro okuluna gitmek istiyorum. 3.5 yıl sürüyor, ama çok pahalı. Eğer burs alırsam, tiyatro okuluna gideceğim.
Boş zamanlarında ne yapıyorsun?
Rap yapıyorum. Bizim bir grubumuz var. Bir Yunanlı arkadaşımızın babasının stüdyosu var. O stüdyoda buluşup çalışıyoruz, rap yapıyoruz. Şimdiye kadar çok parçalar yaptık.
Sen ne yapıyorsun grupta?
Şarkı söylüyorum. Kendi yazdığım şarkıları.
Türkçe mi Almanca mı?
Almanca.
Ne tarzda?
Ben daha çok hüzünlü söylüyorum ağbi.