Hayallerini söndürdüler

Güncelleme Tarihi:

Hayallerini söndürdüler
Oluşturulma Tarihi: Aralık 01, 2014 13:06

TUĞÇE, Almanya’da doğdu.Almanya’da büyüdü.İlk ve orta öğrenimini Almanya’da yaptı.

Haberin Devamı

Üniversiteli oldu.
Hayalleri vardı...
Öğretmen olmak istiyordu.
Topluma yararlı genç nesiller yetiştirilmesine katkıda bulunmayı düşlüyordu.
Hayalleri vardı...
Evlenmeyi, anne olmayı düşlüyordu.
Ama ‘erkeğiz’, ‘insanız’ diye geçinen yaratıklar, Tuğçe’nin hayallerini söndürdüler.
Bir doğum günü partisinden sonra yemek yemek için gittikleri bir lokantada iki genç kıza sataşan üç ‘erkekten’ biri, Tuğçe’nin kendilerine müdahale etmesini, belli ki hiç olmayan o gururuna yediremedi.

* * *

İşini bitirdikten sonra evine giden Tuğçe’yi sokak ortasında yumrukladı.
Tuğçe, yediği yumruk darbesiyle yere düşerken kafasını taşa vurdu.
Orada kendisini kaybedip yığılıp kaldı.
Ameliyat edildi, ama kurtarılamadı.
Yaşama tutunmak, hayallerini gerçekleştirmek için direndi.
Ama olmadı.
Beyin ölümü gerçekleşti.
Aygıtlara bağlandı.
Yetmedi.
Ve ailesinin de onayı ile aygıtlar durduruldu.
Tuğçe’nin kalbi de durdu.
Ve 23’üncü yaş günü Tuğçe’nin ölüm günü oldu.

* * *

Ve aslında her insanın yapması gerekeni yaptığı, yani medeni cesaret gösterip savunmasız iki genç kıza yardıma koştuğu için Tuğçe yaşamını yitirdi.
Frankfurt yakınlarındaki Offenbach’ta bir klinikte Tuğçe ölüm döşeğinde yatarken, tanıyanlar da tanımayanlar da ‘onun yanındaydı’.
Ellerinde “Bugün hepimiz Tuğçe’yiz” yazılı afişler vardı.
Ellerinde “Tuğçe bizi bırakıp gitme” yazılı pankartlar vardı.
Ellerinde Tuğçe’nin kararan dünyasını aydınlatacak ışıklar vardı.

* * *

6-7 yaşlarında bir erkek çocuk gördüm orada.
Muhtemelen Tuğçe’yi hayatında hiç görmemişti.
Tuğçe’nin anısına mum yakıyordu.
“Tuğçe abla bizi yalnız bırakma” yazılı bir afiş taşıyan küçük bir kız çocuğu vardı.
‘Erkeğiz’, ‘insanız’ diye geçinen yaratıklar Tuğçe’nin hayallerini söndürürken, işte bu çocuklar, orada olan gençler ve diğerleri adeta bir ‘insanlık dersi’ veriyordu.
Facebook’a 6 Ocak 2011 tarihinde “Cennet bahçesine ayaklarla değil, kaple girilir” sözcüklerini yazan Tuğçe için dua ediyordu farklı dinden, farklı dilden, farklı ulustan, farklı kültürden insanlar.

* * *

Benzer bir olayı 2009 yılında da yaşamıştı Almanya.
Dominik Burunner isimli 50 yaşında bir Alman menajer, Münih’te bir banliyö tren istasyonunda 4 genci korumak için iki saldırgan Alman’ın önüne durdu.
Onlarca kişi “Bana ne” deyip geçerken, medeni cesaret gösterip ‘insanlık sergileyen’ Dominik Brunner, kendilerini ‘insan sanan’ bu iki yaratığın saldırısına uğradı.
Dominik Brunner kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi.
Dönemin Cumhurbaşkanı Horst Köhler, ölümünden 3 hafta sonra Dominik Brunner’i gösterdiği medeni cesaretten dolayı gıyabında ‘birinci derece Liyakat Nişanı’ ile ödüllendirdi.
Şimdi de onbinlerce kişi Tuğçe’nin de ‘Alman Liyakat Nişanı’ ile ödüllendirilmesini istemektedir.
Tuğçe’nin ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileyen, onların acılarını paylaşan Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, duyarlı bir şahsiyettir.
O bir özgürlük sevdalısı, ‘insanlık öğretmenidir’.
Bu öneriyi şüphesiz değerlendirecektir.
Verilecek bir liyakat nişanı, şüphesiz Tuğçe’yi geri getirmeyecektir.
Ama sergilediği medeni cesaret ve gösterdiği insanlık, başkalarını cesaretlendirecektir.
Belki o yaratıklar da bundan ‘ders alacaktır’.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!