Güncelleme Tarihi:
ALMANYA’da eski usul hardal öğüten 6 taş değirmenden biri Köln’deki Hardal Müzesi’nde bulunuyor.
1810’da yapılan bu değirmende hâlâ günde 180 kilo hardal öğütülüyor. Hardal, Türk mutfağında baharatların gölgesinde kalsa da Avrupalılar için vazgeçilmez bir tat. Avrupalı için hardalsız sosis veya ızgara, pastırmayı çemensiz, kebabı soğansız yemek gibi bir şey.
Geçmişi 3 bin yıl öncesine dayandığı söylenen hardal kültürünü Avrupa’ya Sezar’ın Anadolu topraklarından getirdiği söyleniyor. O yüzden dünyada benzeri olmayan Köln’deki Hardal Müzesi’nin girişine ‘vefa gereği’ Sezar’ın bir büstü konulmuş.
HARDAL TUTKUNU BABANIN KIZI
Bize müzeyi gezdiren Aline Steffens, bir hardal tutkunu olan babası Wolfgang Steffens’den söz ederek konuşmasına başlıyor: “Babam hardalsız bir yaşam düşünemeyenlerden. Eskiden beri bit pazarlarından küçük hardal öğütme cihazları toplar. 1990’lı yılların ortasında kendi imkanlarıyla hardal öğütmeye başladı. Şu anda bu müzede bulunan 1810 yapımı ilkel değirmeni bir antikacıdan satın aldıktan sonra yıllarca uğraşıp işler hale getirdi. Değirmen yapıldığı zaman nasıl üretim yapıyorsa şu anda da aynı şekilde hardal öğütüyor. 525 kilo ağırlığındaki taş çark dönünce tohumlar öğütülüyor ve sıvı halde kazana dökülüyor. Babam müzeyi 2009’da kurdu. Müzeyi gezenler üretimi de görmüş oluyor.”
REÇELLİ HARDAL YAPIYORLAR
Hardalı 15. yüzyıldan kalma geleneksel tariflere göre hazırladıklarını belirten Aline Steffens, şöyle devam ediyor: “Bu tarifler bizim sırrımız. İçeriğini açıklamıyoruz. Ürettiğimiz saf hardala daha sonra reçel, şarap, bira gibi karışımlar ilave ederek, örneğin kayısılı hardal, çilekli hardal yapıyoruz. Dileyen bunları kahvaltıda ekmeklerine sürüp yiyebiliyor. Hardal içeren alkollü içecek karışımlarımız da var. Ama temel ürünümüz olan saf hardalda hiçbir karışım yok. Tamamen doğal. Hardallar toprak çömleklerde iki yıla kadar buzdolabına konulmadan muhafaza edilebiliyor.”