Güncelleme Tarihi:
ALMANYA’ya Türk işçi göçünde 60 yılı geride bıraktık. Genel bir değerlendirme yapacak olursanız 60 yılı nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiyeliler “Yarın döneceğiz” düşüncesinden iş insanı, bakan, senatör, hâkim oldu, milletvekili oldu. Artık her yerdeler. Ben çoğunluk toplumuyla böyle tartışmalarda hep diyorum ki, “Bu bir başarı öyküsüdür”. Ama çoğunluk toplumun gerçekçi olmayan beklentilerden dolayı böyle, işte, “Uyum istiyorlar mı istemiyorlar mı?” gibi abuk sabuk tartışmalar oluyor. Yani her insan topluluğunda okuyanı vardır okumayanı vardır, hırlısı vardır hırsızı vardır. “Göçmenlerin iyi insan olması gerekir” diye bir kural yok ama çoğunluk toplumunun öyle bir beklentisi var. Bence 60 yıllık göç, çok büyük bir başarı öyküsü. Üstelik bu başarılı insanlar yanlış politikalara rağmen başarmışlardır. Yani politikanın desteğiyle değil, engeline rağmen başarılı oldular.
Peki Almanya nasıl değişti?
Belli bir normalleşme var. Yani özellikle toplumun her yerinde, devletin içinde, politikada, bürokraside, sayısı yeterli olmasa bile göçmen kökenli insanlar var. Bence en çok değişen yemek yeme alışkanlıkları oldu. Gerçekten insan böyle biraz gülüyor ama yalnız lokantaları açısından değil, yani bugün normal bir markette satılan sebze ve meyvelere bakınca bile değişimi görüyorsunuz. 1967’de geldiğimde Almanya’da olmayan, bilinmeyen bir sürü sebze-meyve var. Bu, göçmen yahut o zamanki adıyla ‘konuk işçiler’ üzerinden Almanya’ya geldi ve insanların severek aldığı yiyeceklere dönüştü.
UYUM ZİRVESİ HİÇBİR ŞEY GETİRMEDİ
Uyum zirveleri bunun bir parçası mıydı ya da bir adım mıydı?
Orada göçmen örgütlerin getirdikleri ne denli uygulanıyor, o da ayrı mesele. Çünkü bu uyum zirveleri başladıktan sonraki yıllarda gerek oturum hakkı, gerek vatandaşlığa geçme hakkı giderek sertleşti. Yani aslında bu Safter Çınar olarak kişisel görüşüm. Bu politika olduğu sürece göçmen örgütlerinin Uyum Zirvesi’ne gitmemesi lazım. Çünkü hem oturma izni, sınır dışı edilme ayağı hem vatandaşlığa geçmek o kadar sertleşti ki, bunu adım adım yaptılar. Onun için ‘Uyum Zirvesi’, konuşmak her zaman iyidir ama bence hiçbir pozitif sonuç getirmedi. Geçirilen negatif olumsuz sonuçları da engellemedi ve fazla bir tepki de olmadı.
Daha çok göstermelik mi yapıldı o zaman?
Bence biraz öyle. Bizler açısından saydığım noktalardan dolayı hiçbir şey getirmedi.
‘MEHMET DAHA ZOR EV BULUYOR’
Almanya’da yaşanan ırkçılık olaylarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Göçmen kökenli insanların bir kendine özgü sorunları var bir de genel sorunlardan daha fazla etkilenmeleri var. İkincisinden başlarsak, bütün Almanya’da bir konut sorunu var ama adın ‘Helmut’ değil de ‘Mehmet’ ise daha da zor ev buluyorsun. Yani genel konut sorununun içinde göçmen kökenli olunca sorun daha da büyüyor. Belli göçmen kökenli toplulukları daha fazla etkiliyor. Aynı şey işsizlikte de söz konusu. Yani ‘Hans’ olarak başvurduğunda “Gel konuşalım” diyorlar, ‘Murat’ olarak başvurduğunda “Maalesef doldurduk” diyorlar. Kirada da aynı şey var. Eğitimde de aynı şey. Sadece göçmen kökenlilerle ilgili ırkçılık var dışlanma var. İkisi aynı şey değil. Irkçılık derken, olay şiddete, cinayetlere kadar geliyor. Şimdi Ukraynalılara bakıyoruz. Onlarla ilgili önlemlerin hepsi doğrudur bence ama Suriyelilere veya diğer göçmenlere bunlar yapılmadı. Bu da bir anlamda ırkçılıktır. Yani ‘beyaz’, Hıristiyan’san “Hoş geldin, her şeyi yaparız”. ‘Kara kafa’, Müslüman’san öyle o kadar değil. Belki bilinçli yapılmıyor ama bilinç altındaki ırkçı yaklaşımının bir sonucu.
EKONOMİ KÖTÜ GİDERSE IRKÇILIK ARTAR
ALMANYA’nın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bazen şöyle şeyler duymaya başladım. Özellikle bizim Türkler arasında. “20 yıl, 30 yıl sonra ekonomi kötüye gidecek olursa biz burada yaşayamayız” gibi. Ekonominin kötüye gitmesine paralel olarak sosyal yaşamın da kötüye gitmesi ırkçılığı her alanda artırır. İşte AfD bunun en iyi örneği. O bakımdan tehlike söz konusu. Nasıl önlenir onu da tam söylemek mümkün değil.
“Türkiye kökenlilerde seçime katılım konusunda bir eksiklik görüyor musun?
Bu konuda elde bir veri yok, tahminler var. Çünkü Alman vatandaşlığına geçip seçim hakkı kazandıktan sonra geldiği köken çifte vatandaş da olsa devreden çıktığı için bilinemiyor. Seçim döneminde medyadan izlemeye çalışıyorum. Hani belli araştırmalarda benim bildiğim yok. O bakımdan katılım oranı ne kadar yüksek onu bilemeyeceğim ama bizim her dönem yaptığımız gibi bu sefer de belli kampanyalarla “Seçime gidin”, “Oy kullanın” diye insanları teşvik etmeye çalışacağız.