Güncelleme Tarihi:
İLK SEÇİMDE BARAJA TAKILDILAR
Evet...
Friedrich Merz’in liderlik hayali gerçekleşti...
Ya “AfD’yi yarıya indireceğim” vaadi?
Merz’in, CDU/CSU’ya eskiden destek veren seçmenleri yeniden kazanarak yarıya indirmek istediği AfD’nin oy oranı o dönemde yüzde 13 civarındaydı.
2013 yılı başlarında Avrupa Birliği (AB) karşıtı olarak politik sahnelere çıkan ve aynı yıl yapılan genel seçimlerde yüzde 4.7 oy alarak yüzde 5 barajına takılan AfD, sığınmacı ve yabancı düşmanlığı sayesinde 2017’deki genel seçimlerde yüzde 12.6’ya yükseltmişti.
AfD, 26 Eylül 2021’de yapılan genel seçimlerde toplam oyların yüzde 10.3’ünü almıştı.
Son dönemlerdeki verilere bakıyorum.
Daha 10 gün önce yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, Almanya’da o hafta sonu genel seçim olsa AfD’nin toplam oyların yüzde 18’ini alarak iktidarın büyük kanadı SPD’yi yakalayacağından hareket ediliyordu.
Geçen haftaki anketler de AfD’nin oy oranın yüzde 19’a yükseldiğini gösteriyordu.
SPD’nin de öyle.
Aynı kamuoyu yoklamaları sağ popülist AfD’nin eski Doğu Almanya sınırları içinde oluşturulan yeni eyaletlerde yüzde 30’a yakın destek bularak ‘en güçlü parti’ olacağını gösteriyor.
Özellikle de 55-59 yaş grubunda AfD’ye desteğin ülke genelinde yüzde 28’e ulaştığı görülüyor.
Yani Almanya’da ‘tehlike çanları’ çalıyor.
Demokrasi düşmanı sağ popülistler “Geliyoruz!” diye bangır bangır bağırıyor.
PEKİ MERZ NE YAPIYOR?
İyi de hayal kırıklığına uğrayan ve köklü partilere küsen seçmenleri yeniden kazanıp AfD’yi yarıya indirmek isteyen Friedrich Merz ne yapıyor?
Hem CDU lideri lideri Merz hem de aynı zamanda Bavyera Eyalet Başbakanı olan ‘kardeş parti’ CSU Genel Başkanı Markus Söder, AfD’de yükselişin tüm suçunu koalisyon hükümetini oluşturan SPD, Yeşiller ve FDP’ye yüklüyor.
“AfD’yi yarıya indireceğim” diyen Merz, işin kolayına kaçıp iktidarı suçluyor.
CDU/CSU’lu diğer politikacılar da öyle.
AfD’nin SPD ile yarışır düzeye gelmesinde, SPD’yi de sollayıp, pardon ‘sağlayıp’, nerdeyse ‘Almanya’da ikinci güçlü parti’ konumuna yükselmesinde hiç şüphesiz iktidar ortaklarının da ‘suçu’ vardır.
Almanya’da halkın çok büyük bir bölümü karşı çıktığı halde hükümet ortağı Yeşiller’in bastırması üzerine yaşanan enerji krizine rağmen ülkedeki son üç nükleer santralın kapatılması AfD’ye desteği artırmıştır.
Hükümet ortakları arasında ‘Kalorifer Yasası’ yüzünden yaşanan ve adeta kavgaya dönüşen görüş ayrılığının AfD’nin işine yaradığı da doğrudur.
“Sığınmacılara da kaçak göçe de hayır” diyerek tam bir popülist tutum sergileyen AfD’nin puan topladığı da doğrudur.
*
Evet...
Ülkelerdeki gelişmelerden ilk planda iktidardaki parti veya partiler sorumludur.
Ama CDU ve CSU’nun yaptığı gibi ‘tüm suçu’ iktidar ortaklarına atıp ‘seyirci kalması’ Almanya’da demokrasinin geleceği açısından tehlikelidir.
Tedirgin edicidir.
Bu ülkede yaşayan demokrasi sevdalıları zaman kaybetmeden ayağa kalkıp, ülkenin geleceğine sahip çıkmalıdır.