Hakkını savunamayan toplum

Güncelleme Tarihi:

Hakkını savunamayan toplum
Oluşturulma Tarihi: Nisan 22, 2011 00:00

Bir kaç hafta önce Federal Alman Meclisi Dilekçe Komisyonu ’na Krefeld şehrinde yaşayan vatandaşımız Mustafa Çelebi, Türk vatandaşlarına yönelik vize uygulamasının kaldırılmasını öngören bir dilekçe verdi. Çelebi kendisini dilekçe vermeye götüren nedenleri şöyle anlatıyor:

Haberin Devamı

“Geçtiğimiz yıl Krefeld ’de bir yakınımız hayatını kaybetti. Vasiyeti burada defnedilmekti. Cenazeye Türkiye ’den annesi de katılıp oğlunu son kez görmek istedi. Ancak Türkiye ’deki Alman makamları annesine vize vermedi. Bu olay beni çok etkiledi. Ne yapabileceğimi araştırdım ve sonucunda bu dilekçeyi yazmaya karar verdim ”.

Aslında hepimizin başına gelebilecek son derece üzücü bir olay. Mustafa bey de Federal Meclise dilekçeyi sunmakla son derece sağduyulu bir tutum sergilemiş. Dilekçenin kabul edilip Alman meclisinde ele alınabilmesi için 3 hafta içinde 50 bin imza toplanması gerekiyordu. Bu süre ise 13 Nisan 2011 tarihinde doldu ve ne yazık ki 3 milyona yakın insanımızın yaşadığı Almanyada sadece 16 bin civarında imza toplanılabildi.

Dilekçe başarısızlıkla sonuçlansa da öncelikle dilekçe sahibi Mustafa Çelebiye inisiyatifinden dolayı teşekkür borçluyuz. Kendilerini Almanyada yaşayan Türklerin temsilcisi olarak öne çıkaran bunca STK'ların vize konusundaki göstermediği duyarlılığı Mustafa bey birey olarak göstermiş ve anayasal hakkını insanlarımızın çıkarı yönünde somut bir adım atarak değerlendirmiştir.

Son aylarda buna benzer takdire layik nadir davranışlardan bir tanesi de UETD'nin YSK'nın yurt dışındaki Türklerin seçimlere katılmaması yönündeki kararını AİM'e taşımasıyla gerçekleştirildi.

3 milyona yakın Türk veya Türk kökenli insanımızın yaşadığı Almanyada hepimizi alakadar eden ve kanayan bir yaramız olan vize sorununa çözüm getirebilecek böyle bir inisiyatife, Türk basınında geniş yankı bulmasına rağmen, Türk STK'lar tarafından gereken destek sağlanmaması son derece düşündürücüdür. Oysa bu inisiyatifin başarılı olabilmesi için gereken elli bin imzayı dışarıdan desteğe gerek kalmadan sadece kendi üyeleri arasından toplayabilecek kadar üye sayısı yüksek Türk STK'larımız mevcut bu ülkede.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan da bir çok defa vize sorununa ehemmiyetle değinmiştir. STK temsilcilerinden bazıları sayın Başbakanın Köln, Düsseldorf, Strazburg ve Paris buluşmalarında vize konusundaki haklı taleplerini adeta ayakta alkışlarken icraata gelince bu yöndeki somut bir mücadeleye niye destek vermedikleri anlaşılması zor bir çelişki.

Aslında vize dilekçesine ilgisizlik bir acı gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır: Bizim sorunumuz sadece Almanyanın Türklere yönelik uyguladığı ayrımcı uygulamalar değil. Temel sorun bu dışlanmalara karşı gereken mücadele konusunda Türk STK'larin hepsinin aynı duyarlılığı veya hassasiyeti ortaya koy(a)maması.

Türk STK'ların Alman Devleti tarafından istenilen derecede ciddiye alınmamasının, şikayetlerine ve önerilerine kulak verilmemesinin ardında yatan kendi tutarsızlıkları mı sorgulanabilir.

Türklerin Almanyaya göçünün ellinci yıldönümü kutlanırken vize, çifte vatandaşlık, okullarda Türkçe dil ve islam din eğitimi gibi insanlarımızın çözüm beklediği kanayan yaralarından sadece küçük bir bölümüdür. Bunlardan halen tek bir tanesi bile çözüme ulaştırılamamış ise, bunun için gereken lobi oluşturulmadıysa, herkes kendini üzerindeki sorumluluk derecesine göre ciddi bir vicdan muhasebesinden geçirmesi kaçınılmaz.

Sadece kendi kendimizi Türklerin veya Müslümanların temsilcisi olarak ilan etmemiz yetmiyor, insanlarımızın temsili icin icraatlar sergilememiz fırsatları değerlendirmemiz gerekiyor. Boş sözlerin devri bitmiştir artık. At binen kılıç kuşananındır. Insanlarımız yıllardır yığılmış sorunlarına kültürü ve inancı yönünde adil ve kalıcı çözümler bekliyor, somut sonuçlar bekliyor,

Zararın neresinden dönülürse kârdır. Almanyadaki halkımızın sorunlarını tek bir STK yalnız başına çözemeyeceği aşikardır. Buna rağmen yinede STK'lar arasında halen ciddi bir ittifak arayışı olduğu söylenemez. STK'larımız Alman kuruluşları ile ortak çalışabilmelerine rağmen kendi aralarında ittifak kur(a)mamalarını anlamak mümkün değil. Eğer söz konusu şahsi menfaatlar değil de Almanya'da yaşayan Türklerin sorunlarına çözüm üretmek ise, hiç kimse eleştiriden ve bir olabilmek için gereken tavizlerden kaçınmamalı .

NOT: Yukarıdaki yorumumuzun yanısıra, elbette Almanyada faydalı hizmetlerde bulunan STK'larımızın da mevcut olduğunu vurgulamamız gerekir

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!