Güncelleme Tarihi:
Konferansın ilk gününde bir konuşma yapan ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, Münih Güvenlik Konferansı organizatörlerine, daha doğrusu yöneticilerine sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) solcu Birlik Sahra Wagenknecht (BSW) partili politikacıları davet etmedikleri için eleştiriler yağdırdı. “Görüşlerine katılmasanız da, en azından fikirlerini duymalısınız” dedi. J.D. Vance, Avrupa’da demokrasi ve düşünceyi ifade özgürlüğü kaybı yaşandığını ileri sürdü. Buna örnek olarak da Avrupa Birliği’nin bazı sosyal medya platformlarını yasaklamasını, İsveç’te ve İngiltere’de gözlenen Hıristiyan karşıtı tutumları ve Romanya’da seçimlerin iptal edilmesini gösterdi. Vance, Avrupa’nın Batı ve ABD ile paylaştığı ifade özgürlüğü ve demokrasi gibi ortak değerlerden uzaklaşmakta olduğunu ileri sürerek, ”Ne yazık ki bugün Avrupa’ya baktığımda, Soğuk Savaş’ın galiplerinin başına ne geldiğini bazen anlamakta zorlanıyorum” dedi.
Ve “Bizim Avrupa için en çok endişe ettiğimiz tehdit; Rusya, Çin veya başka bir dış aktör değil, içerden geliyor” dedi.
Evet...
J.D Vance, Avrupa’da düşünceyi ifade özgürlüğü kaybı yaşandığını söyledi.
Ama ABD’de olup bitenlerden hiç bahsetmedi.
DEMOKRATİK İLKELERLE BAĞDAŞMIYOR
Donald Trump’ın 2017-2021 yıllarında ABD’nin 45. Başkanı olarak görev yaptığı dönemde, eleştirisel soruları nedeniyle bazı medya mensuplarına söz vermediğine, hatta Beyaz Saray’a girmelerini yasakladığına değinmedi.
Donald Trump’ın seçimleri kaybettiği için taraftarlarını Kongre’yi basmaya yönlendirdiğini tamamen unutuverdi.
J.D. Vance, isim vermeden Almanya’da AfD’ye yaklaşımı kast ederek, sağ popülistlerin dışlanmasının demokratik ilkelerle bağdaşmadığını da söyledi.
Milyonlarca seçmene, onların düşüncelerinin, endişelerinin, umutlarının, yardım taleplerinin geçersiz olduğunu söyleyerek demokrasinin kurtarılamayacağını da vurguladı.
“Demokrasiyi yok etmenin en iyi yöntemi halkı susturmaktır” dedi.
“Güven-yangın duvarına yer yok” diyerek Almanya’da köklü partilerin yanı sıra diğer partilerin de AfD’le iş birliği yapmama kararlarını eleştirdi.
Hatta konuşmasından önce Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesine verdiği röportajda, Alman siyasi partilere AfD ile işbirliği yapmalarını önerdi.
Yani bir yerde CDU/CSU’nun başbakan adayı Friedrich Merz’e seçimlerden sonra AfD ile işbirliği yapma çağrısında bulundu.
AVRUPA’YA SALDIRI
Vance’in konuşması Alman politikacılar tarafından eleştirildi.
Aynı zamanda CDU Genel Başkanı olan Merz, Vance’in konuşmasını “Avrupa’ya saldırı” olarak niteledi.
“Kardeş Parti” CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Markus Söder, “Kiminle koalisyon oluşturacağımıza ABD değil, Alman seçmenler karar verir, biz karar veririz” dedi.
SPD’li Şansölye Scholz da, “Nasyonal Sosyalizm dönemindeki tecrübeler ışığında haklı olarak Almanya’daki demokratik partilerin aşırı sağcılarla iş birliği yapmama kararı aldıklarını hatırlattı ve Vance’in açıklamalarını eleştirdi.
Hatta bu tür söylemlerin Avrupa’nın ve Almanya’nın iç politikası açısından “alışılmamış” olduğunu da vurguladı.
‘AMERİKA’YI YENİDEN HARİKA YAP’
SPD’li Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius da, “Kendisini doğru anladıysam, Avrupa’da bazı bölgelerdeki durumu, bazı otoriter rejimlerdeki durumlarla karşılaştırıyor. Bayanlar ve baylar, bu kabul edilemez. Bu benim içinde yaşadığım ve şu anda uğruna kampanya yürüttüğüm Avrupa ve demokrasi değil” açıklamasında bulundu.
Yeşillerli yılların politikacısı Jürgen Trittin de “Bu demokrasiden, kuvvetler ayrılığından, hukuğun üstünlüğünden nefret eden bir inanç savaşçısının konuşmasıydı” dedi.
FDP Genel Başkanı Christian Lindner, Vance ile ABD’li milyarder Elon Musk’ın “Make America great again” (Amerika’yı yeniden harika yap” hareketinin savunucuları olduğunu belirterek, bu hareketin Alman ekonomik çıkarlarının karşında olduğunu söyledi.
AfD Eş Başkanı Alice Weidel ile BSW Eş Başkanı Sahra Wagenknecht ise Vance’e övgüler yağdırdı.
‘KURALSIZLIK, DÜNYADA YENİ DÜZENE MODEL OLMAMALIDIR’
Vance’den önce Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşma yapan Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Amerikan yönetiminin kendilerinden çok daha farklı dünya görüşüne sahip olduğunu vurgularken, “Yerleşik kurallara, ortaklıklara ve tesis edilmiş güvene saygı duymayan bir dünya görüşü. Bunu değiştiremeyiz. Bunu kabul etmeliyiz ve bununla baş etmeliyiz. Ama bu dünya görüşünün hakim paradigma haline gelmesinin uluslararası toplumun çıkarına olmadığına inanıyorum. Kuralsızlık, dünyada yeni düzene model olmamalıdır” dedi.
Evet...
Bu bir “Güvenlik Konferansı değil, adeta bir Suçlama Konferansı” idi.