Güncelleme Tarihi:
*
Avusturya, Macaristan ve Polonya’nın Suriyeli ve Afgan sığınmacılara kapılarını 2015 yılında kapatmaları üzerine ‘Wir schaffen das’ “Beceririz, başarırız, üstesinden geliriz” diyerek Almanya’nın kapılarını sonuna kadar açarak Avrupa Birliği’nin (AB) prestijini kurtaran Almanya’nın o dönemdeki Başbakanı Angela Merkel’in partisi CDU da, ‘kardeş parti’ CSU da, Scholz hükümetine başvuruları geri çevrilen sığınmacıların sınır dışı edilmeleri için uzun süredir baskı yapmaktadır.
Scholz’un yerine göz diken CDU Genel Başkanı Friedrich Merz de, CSU Genel Başkanı Markus Söder de, ağır suç işleyen ve teröre destek veren yabancıların, sığınmacıların, başvuruları kabul edilmeyen sığınmacıların derhal sınır dışı edilmelerini istemekteler.
Afganistan ve Suriye’ye de.
Hatta CDU, Almanya’da Yahudi düşmanlığı yapanların, radikallerin Alman vatandaşlıkları olsa bile sınır dışı edilmelerini istemekte.
CDU ve CSU, Avrupa Birliği (AB) sınırlarında ‘Sığınmacı Merkezleri’ oluşturulmasını, sığınma başvurularının orada değerlendirilmesini de istemekte.
Daha da ileri giderek İngiltere’nin Ruanda ile anlaşıp ülkeye gelen sığınmacıları oraya gönderdiği gibi Almanya’nın da böyle bir yönteme başvurmasını bile öneriyorlar.
*
Kabulüyle 23 Mayıs 1949 tarihinde resmen kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti Anayasası’nın 16. maddesinde, “Siyasi nedenlerle kovuşturulanlar sığınma hakkına sahiptir” denilmektedir.
1993 yılında sığınmacı tartışmaları yüzden Anayasa’da yapılan değişikte bile bu ibare aynı şekilde kalmıştır.
Sığınma başvuruları kabul edilenler de, yıllardır bu ülkede yaşayan yabancılar da, göçmen kökenliler de artık bu ülkenin insanlardır.
Bu ülkenin yasaları onlar için de geçerlidir.
Geçerli yasalara göre, ağır suç işlemiş olsalar bile, onlar da herkes gibi bu ülkenin yasaları ışığında yargılanır ve cezalarını çektikten sonra bu ülkede yaşamaya devam ederler.
Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’nun 3. maddesinde, “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye veya cezaya tabi tutulamaz” denilmektedir.
Avrupa Adalet Divanı da, insanların işkenceye maruz kalacakları, kendilerine insanca davranılmayacağı, cezaya çarptırılacakları veya öldürülecekleri, idam edilecekleri tehlikesi durumunda böyle ülkelere sınır dışı edilmeleri yasağı getirmiştir.
Evet...
‘ÖLÜME SINIR DIŞI’
Münster Münster Yüksek İdare Mahkemesi, “Suriye’de siviller için artık ülke içi silahlı çatışmalardan kaynaklanan ve şahısların keyfi şiddet sonucu hayatını ve fiziksel dokunulmazlıklarını tehlikeye sokan ciddi bir durum olmadığı” yönünde bir karar verdi.
Hâlâ bazı bölümlerinde iç savaş yaşanan Suriye ve Taliban’ın söz sahibi olduğu Afganistan’ın “güvenli ülke” olduğuna Federal Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da, Federal Adalet Bakanı Marco Buschmann da inanmamaktadır.
Nasıl olur da böyle ülkelere insanlar bile bile “ölüme sınır dışı” edilir.
Bu tamamen “güvenli ülke masaldır”...
Bu nasıl bir hukuk devleti anlayışıdır?