Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraflar: Ahmet Külahçı, AFP
Oluşturulma Tarihi: Ocak 30, 2021 10:30
Nazilerin başlattığı İkinci Dünya Savaşı’nda 70 milyondan fazla insan yaşamını yitirdi. Nazilerin lideri Adolf Hitler’in çılgın ırkçılık politikası yüzenden 6 milyondan fazla Yahudi de can verdi. Çoğu nazilerin toplama kamplarındaki gaz odalarında diri diri yakılarak öldürüldü.
NAZİLERİN işgal ettiği Polonya sınırları içindeki Auschwitz-Birkenau Toplama Kampı’nda ölümü bekleyen tutsaklar, ‘Kızıl Ordu’ olarak bilinen Sovyet ordusu tarafından 27 Ocak 1945’te özgürlüğe kavuşturuldu.
Daha sonraki günlerde diğer ‘ölüm kampları’ndaki insanlar da.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 2005 yılında aldığı kararla 27 Ocak gününü ‘
Holokost Kurbanlarını Anma Uluslararası Günü’ ilan etti.
Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı Roman Herzog, 1996 yılında 27 Ocak’ı ‘Nasyonal Sosyalizmin Kurbanlarını Anma Günü’ ilan etmişti.
*
İşte Auschwitz-Birkenau’daki tutsakların özgürlüğe kavuşmalarının 76’ncı yıl dönümü vesilesiyle Federal Meclis’te (Alman Parlamentosu) 27 Ocak’ta 26’ncı kez anma töreni düzenlendi.
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ile Başbakan Angela Merkel de katıldı törene.
Anma töreninde Almanya Yahudiler Merkez Konseyi eski Başkanı ve Münih İsrail Kültür Cemaati Başkanı Charlotte Knobloch bir konuşma yaptı.
Hitler iktidara geldiğinde 3 yaşında olduğunu söyleyen 88 yaşındaki Charlotte Knobloch, konuşmasına, “Gururlu bir Alman olarak önünüzdeyim” diyerek başladı.
Henüz 9 yaşındayken ya kendisinin ya da büyükannesinin doğudaki toplama kampına gidecek trene binmesinin istendiğini söyledi.
Trene binen büyükannesi toplama kampında can verirken, kendisinin bir Alman ailenin sahip çıkması sayesinde hayatta kaldığını da.
Charlotte Knobloch’un konuşmasını Federal Meclis’teki basın tribününde dinlerken, Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in Auschwitz-Birkenau’da ölümü bekleyen çoğu Yahudi 7 bin insanın özgürlüğe kavuşturulmasının 75’inci yıl dönümünde Batı Kudüs’teki ‘Yad Vashem’ (Holokost Anma Yeri) müzesinde yaptığı konuşma aklıma geldi.
Steinmeier, “Şu anda sizlerin önünde büyük tarihi suç doluyum, suç yüklüyüm” demişti.
“Almanlar bu insanların insanlığını alıp onları numaralandırdı ve imha kamplarında her hatırayı silmek istediler, ama başaramadılar. Failler insandı. Onlar Almandı. Katiller, gardiyanlar, yardım edenler, yapılana inananlar... Onlar Alman’dı. 6 milyon Yahudi’nin öldürüldüğü endüstriyel toplu katliam, insan tarihinin en feci suçu, vatandaşlarım tarafından işlendi. 50 milyondan fazla insanın yaşamına mal olan bu zalim savaş benim ülkemden başlatıldı” demişti.
“Auschwitz’in kurtuluşundan 75 yıl sonra Alman Cumhurbaşkanı olarak burada, bu büyük tarihi suçu taşıyarak önünüzde duruyorum” demişti.
Margot FriedlaenderBasın tribününden anma törenini izlerken, annesi ile ağabeyi Auschwitz-Birkenau Toplama Kampı’nda öldürülen, uzun süre Berlin’deki Alman komşuları tarafından saklanan, ancak 1944 yılında bir kontrol sırasında yakalanıp Theresienstadt’taki ‘ölüm kampı’na gönderilen ve hayatta kalmayı başarıp İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) sığınan, 2010 yılından beri de yeniden 1921’de doğduğu Berlin’e yerleşen Margot Friedlaender’in “Asla bir daha Auschwtizler yaşanmasın!” sözleri aklıma geldi.
İlerlemiş yaşına rağmen haftanın üç günü başta Berlin olmak üzere Almanya’nın çeşitli kesimlerinde okullarda öğrencilere insanlıktan nasibini almamış nazilerin ‘kara tarihini’ anlatan Margot Friedlaender’i Berlin’de iki yıl önce tanımıştım.
“Almanlara kırgın değilim” diyordu.
Dostluk, insanlık, hoşgörü dağıtıyordu.
Nazi döneminde Hollanda’daki Yahudileri İsviçre’ye kaçırırken babasıyla birlikte yakalanıp Berlin yakınlarındaki Sachsenhausen Toplama Kampı’na getirilen ve orada babasını kaybeden, kendisi kurtulan annesi Alman, babası Hollandalı Peter Josef Snep’in anlattıkları da aklıma geldi.
2012 yılında Sachsenhausen Toplama Kampı’nda buluştuğumuz Peter Josef Snep, Almanya’daki yabancı medya mensuplarına orada yaşadıklarını anlatırken tıpkı o günleri yaşar gibiydi.
Bize, gözlerinin önünde insanların nasıl kurşunlanarak öldürüldüğünü, ‘köle işçilerin’ hangi koşullarda çalıştırıldığını anlatmıştı.
Tabii çocukların, gençlerin, yaşlıların, kadınların, erkeklerin gaz odalarında can vermelerini, kendisinin ve ölümü bekleyen diğer insanların çektikleri acıları da.
Peter Josef Snep de 2016 yılında 95 yaşındayken ölmeden önce Almanya’nın çeşitli kesimlerindeki okullarda öğrencilere yaşadıklarını, gördüklerini, çekilen acıları anlatıyordu.
“Barış, sevgi, hoşgörü dolu bir dünya yaratmak için el ele verelim” diyordu.