Gündemdeki sorunlar:NRW eyaletinde anadili eğitimi

Güncelleme Tarihi:

Gündemdeki sorunlar:NRW eyaletinde anadili eğitimi
Oluşturulma Tarihi: Mart 07, 2011 00:00

25 Şubat 2009 günü NRW Veli Dernekleri Federasyonu (FÖTEV), Almanya Veli Dernekleri Federasyonu (FÖTED), Almanya Türk Öğretmenler Derneği (ATÖF) öncülüğünde, Ruhr Veliler Birliği (EVR) ile Ruhr Öğretmenler Derneği (LVR)’nin ev sahipliğinde ve değişik sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla NRW’deki son okul yasasındaki yapılan değişiklikler ve özellikle de anadili yönetmeliğinin uygulamasında yaşanan sorunlar ele alınmıştır.

Haberin Devamı

Toplantının maksadı bu bağlamda yaşanan mevcut sorunları dile getirmek, konuyla ilgilenen kişi, kurum ve kuruluşlarla istişare ederek görüşlerini almak ve ortak bir akılla doğru adımları atabilmek ve alınan kararlar doğrultusunda ilgili kurumlara rapor halinde sunmak ve takip etmektir.


Toplantıya katılan veya katılamayıp da önceden bize konuyla ilgili görüşlerini ileten sivil toplum örgütlerine (NRW Veli Dernekleri Federasyonu, Almanya Veli Dernekleri Federasyonu, Ruhr Veliler Birliği, Almanya Türk Öğretmenleri Federasyonu, Ruhr Öğretmenler Derneği, NRW Halk Dernekleri Federasyonu, Bochum Veliler Birliği, Dinslaken Veli Derneği, Bottrop Veli Girişimi, SPD-Projektgruppe Migration, Interkulturelle Kommunikation und Beratung Center UG, Die GASTE), basından HÜRRİYET, SABAH ve Anadolu ajansı temsilcilerine göstermiş oldukları toplumsal duyarlıklarından ötürü Almanya Türk toplumu adına candan teşekkür ediyorum.

Haberin Devamı

Toplantıda ilk önce NRW eyaleti okul yasasında 2011 yılından itibaren geçerli olan değişikliler değerlendirildi. Okul yasasında yapılan ve göçmenleri de önemli ölçüde ilgilendiren bu değişiklikleri ana başlıklarla şu şekilde sıralayabiliriz. (1) "Kopfnoten" denen hal ve gidişat veya kanaat notlarının kaldırılmış olması. (2) İlkokul sonrası okul seçiminde velilerin daha çok söz sahibi olması. (3) Okul bölge sınırlarının kısmen de olsa tekrar uygulanacak olması. (4) Veli ve öğrenci temsilcilerinin okul konferansındaki temsil oranının artacak olması. (5) Ortak eğitim sunan karma okulların (Gemeinschaftsschulen) oluşturulacak olması.


Yapılan değerlendirmenin akabinde toplantının asıl maksadı olan 2010 yılı başında yürürlüğe girmiş olan anadili yönetmeliğinin pratikte uygulanmasında mevcut sorunlara değinildi. Katılımcılar tarafından bu bağlamda özellikle şu sorunlar dile getirildi: (1) Anadili derslerinin ilgili okul veya eğtim müdürleri nezdindeki olumsuz imajı. (2) Okul idarelerinin velileri anadili dersleri konusunda hiç veya yeterli bilgilendirmemesi. (3) Okulunda anadili dersi verilmesini isteyen velilerin önüne kimi zaman aşılması çok zor şartların konması; örneğin eğitim müdürlüklerine yapılacak müracatlar; anadili öğretmeninin veliler tarafından bulunması gibi. (4) Velilerin bu konuda imza toplama aşamasında yaşadıkları sorunlar; örneğin okul müdürlerinin çoğu kez okullarda imza toplanmasına karşı tavır koymaları; velilerin listesi verilmemesi, konuyla ilgili uğraşan velilere okul müdürleri tarafından olumsuz yaklaşımlar gibi. (5) Anadili derslerinin uygulamada gerek zaman, gerekse nitelik açısından olumsuz olması.

Haberin Devamı

Son madde olarak aynı yönetmelikte belirtilmiş anadili dersi öğretmenlerinin istihdamı konusundaki maddeler ele alındı. Bu bağlamda ilgili 7’inci maddeyi ve alt maddeleri tekrar anımsamamızda fayda olduğunu düşünüyorum.


Madde 7.1


Köken dil dersini ve köken dil dersinin yerine ikinci veya üçüncü zorunlu yabancı dil dersini esasen, Alman hukuku uyarınca, köken dili dersinde bir öğretmenlik görevini (Lehramt) icra etme yeteneğine sahip olan eğitim görevlileri verir.


Madde 7.2


Öğretmenlik görevini (Lehramt) icra etme yeteneğine sahip olan, ancak ilan edilen köken dilindeki dersi verme yeteneğinin yerine, Avrupa Konseyi’nin "Öğrenmek, öğretmek, değerlendirmek" adlı Dillere Yönelik Ortak Avrupa Referans Çerçevesi’nin C1 yetki seviyesinde dil bilgisini belgeleyip Ortaöğretim I. aşamada ilkokullar ve okullarda ek eğitimi seminerine yönelik 27.04.2004 tarihli (BASS 20-22 No: 8 Ek 1 Nr.IX ) genelgesi uyarınca, yazılı olarak bağlayıcı şekilde okul dışı öğretmen ek eğitim seminerlerine katılmaya hazır olduklarını beyan eden eğitim görevlilerinden de bu dersler için yararlanılabilir. Eğer öğretmen adayı yabancı dil verme yeterliliğine sahip ise, meslek içi eğitim kurslarına katılma zorunluluğu kalkar. Öğretmenler atandıkları branşta hem normal derslere hem de köken dil derslerine girebilirler. Şayet madde 7.1 ve 7.2 ‘deki koşullara göre öğretmen bulunamamışsa;

Haberin Devamı

Madde 7.3


Köken dili dersinin ilgili yabancı öğretmenlik sınavına hak kazananlar veya köken dil dersinin ilgili Alman veya Yabancı Yüksek okul mezuniyeti olanlar. Madde 7.2’de belirtildiği gibi ek eğitimi seminerine yönelik yazılı olarak bağlayıcı şekilde ek eğitim seminerlerine katılmaya hazır olduklarını beyan etmek zorundadırlar. Özellikle madde 7.3 çerçevesinde işe alınacak öğretmen adaylarından yeterli düzeyde dersi yürütebilecek seviyede Almanca bildiklerini ispatlamak zorunluluğu getirilmiştir. Bunun ispatı için istenen belgeler: a) Almanya’da Üniversite okuyabilecek seviyede olduğunu gösterir belge veya b) Goethe Enstitüsü’nden alınan en az “iyi” derecede dil diploması veya c) Eyalet Sınav Dairesi tarafından öğretmenler için okullarda yapılan sözlü sınavının (Kolokyum) 1. bölümünün başarılması veya d) Eğitim Bakanlığı tarafından tanınan dil bilme ispatı.

Haberin Devamı

Bu bağlamda yaşanan sorunlara gelince:
(1) Genelde madde 7.1 deki koşulları yerine getiren öğretmenler (Essen üniversitesi Türkçe öğretmenlik bölümünden mezun olanlar) anadili dersleri için müracaat etmemektedirler. Zira bunlar ortaokul öğretmenleridir ve normal şartlarda ilkokullarda görev yapamazlar. Ayrıca kadro bakımından anadili derslerini veren öğretmen kadrolarının maaş dereceleri diğer öğretmen kadrolarına göre 2-3 derece daha düşüktür. Bunun dışında anadili derslerinin uygulanışta pek prestiji yoktur. Tüm bu olumsuz koşullar nedeniyle madde 7.1 veya madde 7.2’de (Almanya’da türkçe dışında bir branşta öğretmen eğitimi almış kişiler) aranan şartlara sahip olanlar anadili dersi kadrolarına haklı olarak başvurmuyorlar. (2) Bunun dışında anadili öğretmenliği kadrolarını doldurmak için tek olanak Türkiye’den gelmiş öğretmenlerin atanmasıyla mümkün oluyor. Fakat ilgili eğitim müdürleri bu bağlamda madde 7.1 veya 7.2 deki kriterlerde ısrarcı oluyorlar. Açılan kadrolara 7.1 veya 7.2 maddelerine uygun adayların başvurusu olmayınca “kriterleri yerine getiren öğretmen adayı yok” diyerek boş olan kadroları doldurmuyorlar. Bu bağlamda başvuruda bulunan velilerin istekleri de bu yönde bir açıklamayla geçiştiriliyor. Son olarak da madde 7.3’e uygun adaylardan istenen Almanca yeterlilik konusu oldukça muğlak bırakıldığı için kimi eğitim müdürleri anadili dersini verecek adaylardan en üst düzeyde Almanca seviye belgesi talep ediyorlar.


NRW eyaleti okul yasasında yapılan ve 2012/2013 eğitim yılından itibaren yürürlüğe girecek değişikliğe göre okullarda Islam din dersleri müfredata sınıf geçmeye etkili ders olarak okutulacaktır. Bu önemli ve olumlu bir gelişmedir. Fakat verilecek olan İslam din dersleri nedeniyle anadili derslerinin olumsuz etkilenecek olmasını öngörmek için kahin olmaya gerek yoktur sanırım. Türk toplumu genelde ve veliler özelde bu konuda kesin tavır koymadıkları durumda İslam din dersiyle anadili dersleri kesin çakışacaklardır. Mevcut durumda anadili dersleri genelde din derslerine paralel veriliyordu. Islam din derslerinin yaygınlaşması durumunda okul idareleri bu dersleri diğer din derslerine paralel vereceklerdir. Bu durumda velilere “ya İslam din dersi ya da anadili dersi” seçeneğini getireceklerdir. Bu bağlamda şimdiden ilgili kurumları ve velilerimizi uyarmakta fayda vardır diye düşünüyorum.


Sonuç olarak değerlendirecek olursak:

Haberin Devamı

İlgili yönetmeliğin girişinde bakanlığın şu sözleri bizlerin ruhunu okşamış ve gözlerimizi yaşartmış olabilir. „Göçmen çocuklar ve gençler için beraberinde getirdikleri köken dilleri ve geldikleri ülkelerin kültürleri kimliklerinin bir parçası olup, çocukların kişiliklerinin gelişmesinde önemlidir. Ayrıca, çok dillilik giderek birleşen bir dünyada bir kültürel zenginliktir. Bu nedenle, Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki genel eğitim okullarında en çok konuşulan köken dillerinde bu ders verilmektedir.“ Kasım 2010 yılında federal eğitim bakanı Schavan’dan benzeri şeyleri duymuştuk: „Tüm okullarda göçmen çocukların anadili derslerindeki yeterliliklerini kanıtlayacak imkanı sağlamalıyız.“ Bu sözler sanki rüya gibiydi. Alman toplumu nihayetinde biz Türkleri dilimizle, kültürümüzle, dinimizle kabul mu ediyordu? Inanılması güç bir şeydi bu, binbir masallarındaki gibi. Oysa eğitim ve okul müdürlerinin tavırları bizi çok çabuk gerçeklere döndürmüştü bile. Birden, güzel sözleriyle elmalı şekerle Pamuk prensesi kandıran cadı kadına benzeyiverdi bakan Schavan.


Evet anadili dersleri, özellikle de Türkçe konusunda Alman toplumunda ciddi olarak karşı bir direniş vardır. Bu direnişe karşı Almanya Türk toplumu adına tüm kesimlerin birlikte hareket etmesi gerekmekte olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda özellikle eğitimde sıkça kullanılan “kişisel destek” (individuelle Förderung) yani çocukların kişisel kabiliyetlerine göre desteklenmeleri ve „çokdillilik bir zenginliktir” (Mehrsprachigkleit ist ein Reichtum) kavramlarını argümanlarımızda kullanmalıyız. Kişisel destek demek çocukları getirmiş oldukları değerlerle beraber bulunduğu yerden almak ve desteklemektir. Göçmenlerin yakın çevresinde konuşulan ve kaçınılmaz olarak sosyalleşmesine hakim olan dil ise anadilidir. Bilimsel veriler kesin olarak anadilin ikinci ve üçüncü dillerin öğrenilmesindeki olumlu katkısını göstermektedir. Çocukların anadillerini desteklememek genel dilsel gelişimi köreltmekte ve bu ciddi sorunları da beraberinde getirmektedir. Çocukların genel zihinsel ve dil gelişimi birbirine bağlı olduğu için bu durumda hem dil, hem de zihinsel gelişme olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle çocuklar dil gelişim sürecinin sonuna denk gelen 9-12 yaşına kadar anadili öğreniminde kesin olarak desteklenmelidir. Göçmenleri dilleri, kültürleri ve dinleriyle kabul etmek ve gerekirse desteklemek olumlu ve karşılıklı güvene dayanan bir ortam hazırlar. Karşılıklı güvenin arttığı ortamlarda ise insanlar arasındaki iletişim de gelişir. Bu da hem Almanca öğrenimini, hem de uyum çabalarını güçlendirir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!