Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: dpa
Oluşturulma Tarihi: Ocak 22, 2020 10:02
Almanya, Avrupa Birliği’nin (AB) lokomotifi konumunda bir ülkedir. Almanya, gelişmiş bir sanayi ülkesidir. Almanya, farklı alanlarda güçlü bir Avrupa ülkesidir. Ama Nazi dönemindeki ‘kara tarihi’ nedeniyle genelde Alman politikacılar ve Alman devlet adamları, yüksek sesle konuşmamayı yeğlerler.
SESLERİNİ biraz yükseltenler ise farklı kesimlerden gelen yoğun tepki ve eleştiriler yüzünden hem şaşkınlık hem de hayal kırıklığı yaşarlar.
Nitekim bunun en bariz örneğine 2010 yılında tanık olduk.
Dönemin Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, 22 Mayıs 2010’da Afganistan’da konuşlandırılmış Alman askerlerini ziyaretten dönerken uçakta yapılan bir söyleşide, “Bizim gibi dış ticarete yönelik ve dış ticarete bağımlı büyük bir ülke, gerekirse çıkarlarımızı korumak, örneğin ticaret yollarını açık tutmak ve örneğin ticaret, iş yeri ve kazancı olumsuz yönde etkileyecek bölgesel istikrarsızlıkları önlemek için askeri müdahalenin kaçınılmaz olduğunu bilmelidir” dedi.
Almanya’nın 9’uncu Cumhurbaşkanı Köhler, bu yaklaşımı yüzünden adeta topa tutuldu.
Bu eleştiri ve tepkileri, “Cumhurbaşkanının makamına saygısızlık” olarak nitelendiren Köhler, 31 Mayıs 2010 tarihinde “Cumhurbaşkanlığından derhal istifa ettiğimi açıklıyorum” diyerek görevi bıraktı.
Almanya’nın 11’inci Cumhurbaşkanı Joachim Gauck da, Münih Güvenlik Konferansı’nda 31 Ocak 2014 tarihinde yaptığı konuşmasında, Almanya gibi bir ülkenin dış politikada daha aktif rol üstelenmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Gauck, “İnsan hakları ve hukuk devletinin korunması, Avrupa Birliği (AB), NATO ve Birleşmiş Milletler (
BM) ilkelerinin korunup şekillendirilmesi için Federal Almanya daha yoğun angajman göstermelidir” dedi.
“İnsan hakları ihlallerine, katliamlara, savaşlara ve etnik temizlik gibi insanlık suçlarına karşı Almanya ve müttefiklerinin diğerlerine yardıma koşması çok doğal olmalıdır” dedi.
Hatta dünya genelindeki gelişmeleri çok iyi değerlendirip Alman askerlerinin görev almaları kapısını da açık bıraktı.
Cumhurbaşkanı Gauck’un bu yaklaşımına da tepkiler yağdı.
Ancak eski bir papaz olan Cumhurbaşkanı Gauck, bu eleştirilere pek kulak asmadı.
*
Gauck’un Almanya’nın politik alanda daha yoğun angajman göstermesi çağrısına rağmen, 2005 yılından beri Almanya’nın başbakanlığını yapan Angela Merkel, uluslararası politikada hep ‘ön plana çıkmamayı’ yeğledi.
Son yıllarda ise bu alanda adeta sessizliğe gömüldü.
Yıllardır sürdürdüğü Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU Genel Başkanlığı görevini 2018 yılında bırakmak zorunda kaldığı gibi, ‘kardeş parti’ Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) ve Sosyal Demokrat Parti’den (
SPD) oluşan büyük koalisyon hükümetinde yaşanan sorunlar yüzünden uluslararası politikaya uzak duran Başbakan Merkel, nihayet geçen hafta yeniden sahneye çıktı.
Merkel, 2011 yılından beri Libya’da süregelmekte olan iç savaşın durdurulması için kararlı bir adım attı.
Başbakan Merkel’in girişimiyle geçtiğimiz pazar günü Berlin’de ‘Libya Konferansı’ düzenlendi.
Almanya’nın ev sahipliği yaptığı konferansa Güvenlik Konseyi Daimi Temsicileri Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’nın yanı sıra Türkiye, İtalya,
Birleşik Arap Emirliği (BAE), Kongo, Mısır, Cezayir ile Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği Komisyonu, Avrupa Konseyi, Afrika Birliği ve Arap Ligi temsilcileri katıldı.
Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Başbakanı Fayiz es Serrac ile Libya’da iktidarı ele geçirmek isteyen General Halife Hafter de Başbakan Merkel’in davetini kabul edip Berlin’e geldiler.
Merkel ve Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, geniş kapsamlı Libya Konferansı’na alınmayan Fayiz es Sarrac ve Hafter ile konferans öncesi ayrı ayrı bir araya geldi.
Konferans sonrası Başbakan Angela Merkel’in yüzü gülüyordu.
Her ne kadar Libya’daki ‘kardeş savaşının’ bugünden yarına bitmeyeceğini bilse de, kararlı tutumu sayesinde barış yolunda olumlu bir adım atılmıştı.
Hem yurtiçinden hem de yurtdışından övgüler yağdı Merkel’e.
Sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) ile Sol Parti’nin dışındaki tüm partilerden de.
“Merkel’e saygı duyuyoruz” diyen muhalif politikacılar vardı.
“Merkel’e teşekkür ediyoruz” diyenler de.
*
Evet, 2021 yılında yapılacak genel seçimlerde yeniden aday olmayacağını çoktan ilan eden Başbakan Angela Merkel, “Ben buradayım” diyerek yeniden politika sahnelerine çıktı.
Tüm gözlerin üzerine çevrilmesini başaran Merkel, bu çıkışıyla Almanya’nın dış politikasına damgasını vurdu ve prestijini de artırdı.