Güncelleme Tarihi:
ALMANYA Türk Psikoterapistler Birliği'nin Frankfurt'ta düzenlediği sempozyumun açış konuşmasını yapan Bad Nauheim Pitzer Kliniği Başhekimi Dr. Seçil Akıncı, Avrupalı Türklerde depresyonun her geçen gün fazlalaştığını söyledi. "Göç, insanları daha çok depresif yapıyor" diyen Dr. Akıncı 1 Ağustos 2004-1 Ağustos 2006 tarihleri arasında doktora tezi olarak Türkiye ve Almanya'da yaptığı çalışmalarındaki bilgileri aktardı. Almanya'daki Türkler'de depresyon hastalığının çok yaygın olduğunu doktora çalışmasında bilimsel olarak kanıtladığını belirten Dr. Seçil Akıncı, "Depresyon bir çok nedene bağlı olarak ortaya çıkıyor. İlk başta göçe bağlı zorlukların da etkisi olduğunu gözlemliyoruz. Vatanından uzaklaşma süresi artınca kişilerde ruh hali bozukluğu daha da fazlalaşıyor. Vatan hasreti çekmeyenlerde depresyon daha az görülüyor. Depresyondan başka ayrıca eklem, kas, sırt ve baş ağrıları, yüksek tansiyon, kan yağlarının yüksekliği, mide ve bağırsak sorunları, fazla kilolar da Türkler'de çok sık gözlemlediğimiz şikayetler arasında" dedi
Türkler doktora geç gidiyor
600'ü Almanya, 300'ü Türkiye'de olmak üzere 900 kişi üzerindeki anketlerden özellikle Türk kadınlarında daha çok göçe bağlı psikolojik sıkıntılar olduğunun tespit edildiğini vurgulayan Dr. Akıncı şunları söyledi: "Türk hastalarımız genel olarak doktora geç gidiyorlar. Almanya'daki sağlık hizmetlerinden yeteri kadar faydalanmıyorlar. Dil ve anlaşma zorlukları, utanma ve çekinme doktora başvurmayı engelliyor. Bu nedenlerle doktora geç gelen Türk hastalarımızda iyileşme oranı daha düşük oluyor" dedi.
Erken evlilik büyük sorun
Psikolog Dr. İlhami Atabay, “2. Nesil Türk kökenli göçmenlerin aile yapısı” üzerine bir konferans verdi. İkinci nesil Türk kökenli göçmenlerde üç değişik aile tipi mevcut olduğuna dikkat çeken Atabay, bu konuda şunları söyledi: Bunlardan ilki dini geleneklerine bağlı olan aileler, ikincisi gelenek ve modern yaşam arasında kalan aileler, üçüncüsü ise modern aileler. Bunlardan ilkinde gençlerin erken yaşlarda evlendirildikleri ve bu gençlerin evliliğe hazır olmadığı göze çarpıyor. 18-20 yaşında evlendirilen bu gençler uzun bir müddet ailelerinin yanında veya kontrolü altında kalıyorlar. Bu yüzden de çiftler arasındaki ilişkinin gelişmesi mümkün olmuyor. Ayrıca erkekler evlenmeyle kadının kullanma hakkını aldıklarını sanıyorlar. İkinci tip ailelerde ise gençler genellikle birbirlerini kendileri buluyorlar. Evlenmeye karar verdikten sonra hemen çocuk yapmak istiyorlar. Birçok Türk ailesinde 'Çocuk ilişkiyi kurtarır' düşüncesi hala yaygın. Eğer bir ilişki iyi gitmiyorsa, çocuk yaparak ilişkiyi kurtarmak mümkün olamaz. Modern aile tipinde ise, çiftlerin ikisi de çalıştığı için hürriyetlerini kısıtlamaya gelemiyorlar. İlişkiyi anında bitirebiliyorlar.” Sempozyumda daha sonra söz alan Essen LVR Üniversite Kliniği'nin Psikoterapi Bölümü Başhekimi Dr. Eşim Erim, “İslami inancın hastalara yansıması” hakkında bilgi verdi. Dr. Erim, Müslüman hastalar arasındaki kadın-erkek arasındaki cinsiyet ayrılığı, kadınların örtünmesi ve kadın erkek arasındaki dokunma yasağı konularını irdeledi.