Güncelleme Tarihi:
TÖRENDE konuşan Lehrte Belediye Başkanı Frank Prüsse “Göç anıtının yapılmasını ve ilçemize dikilmesini sağlayan Hasan Kurtuluş’a ve emeği geçen herkese teşekkür ederim. Bu anıt bizlerin bir arada barış ve huzur içinde yaşamaya devam etmemizin de sembolü olacak” dedi. Lehrte’ye küçük yaşta geldiğini belirten Hasan Kurtuluş ise şunları söyledi: “60 yılı aşkın süredir Almanya’nın değişik yerleşim yerlerinde ilk zamanlar işçi olarak daha sonraları ise yaşamın her alanında Alman toplumuyla beraber yaşamaktayız. Kaç kuşak oldu diye saymamıza da gerek yok. Hâlâ misafir gibi görülmemiz anlaşılır bir şey değil. Lehrte’de yaşıyorum, firmalarımın hemen hepsinin merkezi Lehrte. Lehrte’yi, Lehrte halkını seviyorum. Bu anıtın geçmişten geleceğe bir ışık tutacağına inanıyorum. Birlik ve beraberliğimizi pekiştireceği gibi yeni birlikteliklere de yol açacaktır.”
‘BERLİN LEHRTE’Yİ İZLİYOR’
Anıtın, Almanya’da bir benzerinin daha olmadığını belirten Başbakan Weil ise şöyle konuştu: “Bildiğim kadarıyla Wolsburg kentinde İtalyanların kendilerine ait bir anıtları var. Lehrte’de birazdan açılışını yapacağımız anıt, Almanya’ya ilk olarak işçi gönderen ülkelerden gelenleri kapsıyor ki, bu bir ilktir. Başka kentlerin yaptığı gibi Berlin de Lehrte’yi izliyor. Lehrte’nin neler yaptığını takip ediyor, görüyor. İnsan haysiyet ve onurunu göstermek için yapılmış bu anıtı gerçekleştiren başta Hasan Kurtuluş’a ve emeği geçenlere teşekkür ederim. Anıtın bir iş insanı tarafından yapılmış olması Lehrte’ye olan sevgisi ve saygısından kaynaklanıyor. Savaştan sonra Alman ekonomisinin işçi gücüne ihtiyacı oldu. Max Frisch’in söylediği bir söz var, ‘Biz işçi çağırdık, insan geldi’. Aslında bu söz genel olarak her şeyi anlatmaya yetiyor. Şunu kesinlikle söylemeliyim; Gelen işçilere hiç de iyi davranılmadı. Barakalarda, ilkel evlerde uzun süre yaşamak durumunda kaldılar. Aynı işi yapmalarına rağmen daha az ücret alarak çalıştırıldılar. Sürekli bir ön yargıyla yaklaşılıp toplumda dışlandılar. Almanya’nın çıkardığı İkinci Dünya Savaşı, savaşta yaşananlar ve bu göç hikâyesinde yapılan yanlışlardan hiçbir zaman memnunluk duymadım. Evet, burayı bilerek ve severek gelmediler. Bizim iş gücüne ihtiyacımız, gelenlerin de daha iyi yaşam sürebilmeleri için daha çok paraya ihtiyaçları vardı. Geriye dönüp ilk kuşağa nasıl davrandığımıza bakarsak, hiç de iyi şeyler yapmadığımızı göreceğiz. Entegrasyon sözcüğü 2000 yılına kadar dillendirilmiyordu. Ancak 2000’den sonra göçmen toplumunun da Almanya’nın bir parçası olduğu dillendirilmeye başlandı.”
‘HÂLÂ EŞİTLİĞİ SAĞLAYAMADIK’
İlkokulda bir İtalyan arkadaşının kendisini evine davet ettiğini söyleyen Weil, şöyle devam etti: “Ben o eve girdiğimde, yaşadığım ev ile kıyaslanmayacak kötü koşulları gördüm. İlk olarak yoksulluğun resmini o an anladım ve gördüm. Hâlâ tam olarak eşitlik sağlayamadık. Özdemir soyadlı birisiyle, Müller soyadlı biri işe alımda ne yazık ki eşit değil. Tamamen bunları yok edemedik. Oysa ki, Almanya kendi örneklerine baktığında göçmenlerin neler yaptığını, ekonomide, sporda, akademik ve bilim alanında nelerin yapıldığını görecek. En önemli örnek, bilimde Koronaviurüs aşısını bulan Prof. Dr. Şahin ve Dr. Türeci ise, iş insanı olarak da Hasan Kurtuluş’tur.”
‘BİRLİKTE YAŞAMI SEMBOLLEŞTİRİYOR’
Anıtın, Almanya’nın göç tarihini simgelediğini belirten Hannover Başkonsolosu Gül Özge Kaya ise şunları söyledi: “Savaş sonrası Almanya’ya gelen işçiler, Almanya’nın başta ekonomisine katkı sundukları gibi sonrasında burada okuyup yetişen genç nesil her alanda katkı sunmaya devam ediyor. Göçmenler, Almanya’yı çoğulcu bir toplum yaptı. Geçen sene eyaletimizin muhtelif yerleşim yerlerinde değişik aktivitelerle göçün 60’ıncı yılını kutladık. Bu geçen süre iki toplumu daha da kaynaştırdı. Burada yaşayan Türkiye kökenliler iş insanı olarak, sporda, bilimde, sanatta başarılı çalışmalar yapıp Almanya’ya katkı sunmaya devam ediyor. Bu nesil, her iki kültüre de sahip insanlardır ki, biri de bu anıtın yapılmasını sağlayan Hasan Kurtuluş’tur. Bu anıt sadece işçilerin ekonomiye sundukları katkı için değil, karşılıklı saygı, değer ve beraber yaşamı sembolleştiriyor. Almanya’da ırkçılık, İslam ve Yahudi ırkçılığı ne yazık ki hâlâ devam ediyor. Her türlü ırkçılığa karşı topyekûn birlikte karşı durmalıyız. Anıt, barış içinde yaşamamıza, kötülüklere karşı birlikte durmamızın da bir sembolüdür. Alman dostlarımızla iyi ilişkiler içindeyiz. Kendilerine ve bir kez daha anıtın yapılmasını sağlayan Kurtuluş’a teşekkür ederim.”
‘AYLARCA MEKTUP BEKLERDİK’
1963 yılında Lehrte kasabasının Arpke köyüne gelerek tuğla fabrikasında çalışmaya başlayan Artvinli Ömer Sağır ise, “İlk kuşak olarak o zamanlarda yaşadıklarımızı anlatsak, şimdiki gençlik bizi anlayamaz. Tren istasyonlarda buluşurduk ki, en fazla on kişiyi geçmezdi. Cuma, bayram namazlarını kılamazdık. Yiyecek bir şey yoktu. Barakalarda tek odada, ortak tuvalet ve mutfakları olan yerlerde senelerce yaşadık. Memleketten haber almak için aylarca gelmeyen mektupları beklerdik. Şimdi bu sıkıntılar yok. Çocuklarımız iyi yerlerde çok şükür, birlik ve beraberlik olursa, daha da iyi yerlere geliriz. Ben de Hasan Kurtuluş’a teşekkür ederim” diye konuştu.
Açılış sonrası Lehrte Lisesi’nin tiyatro salonunda öğretmen Ebru Melike İnce ve arkadaşlarının da katkılarıyla liseli öğrencileri tarafından göç hikâyesi pandomi şeklinde sahnelendi.
Anıtın açılışına ayrıca federal milletvekilleri Matthias Miersch (SPD), Tilmann Kubans (CDU) eyalet milletvekilleri Alptekin Kırcı (SPD), Thorniest Hanisch (SPD), Hans-Jurgen Licht (Lehrte SPD Başkanı), Bernward Schlossarek (CDU Region Başkanı), Göksel Güner (Komatsu Avrupa Sorumlusu) kilise, cami din görevlileri, eski okul müdürü Dr. Jürgen Teiwes ve vatandaşlar katıldı.