Güncelleme Tarihi:
Bu vakıflar, yakın oldukları partilerin temel değerlerini içeren politikaları doğrultusunda faaliyetlerde bulunurlar.
Yani onların politik değerlerini pazarlarlar.
Friedrich Ebret Vakfı (FES), Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD) yakındır.
Konrad Adenauer Vakfı, Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’ne (CDU).
Hanns-Seidel Vakfı, Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’ne (CSU).
Heinrich Böll Vakfı, Yeşiller Partisi’ne.
Rosa-Luxemburg Vakfı, Sol Parti’ye.
Friderich Naumann Vakfı da, Hür Demokrat Parti’ye (FDP).
Hepsi de devlet tarafından finanse edilir.
Federal Maliye Bakanlığı, Federal Dışişleri Bakanlığı, Federal Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı ile Federal Çevre Bakanlığı’nın bütçesinden pay alırlar.
* * *
Önceki hafta SPD güdümlü Friedrich Ebert Vakfı’nın 90’ıncı kuruluş yılı kutlandı.
Friedrich Ebert, Weimar Cumhuriyeti’nin seçimlerle gelen ilk başkanıydı.
Hem de “Demokrasinin demokratlara ihtiyacı vardır” ilkesine sahip çıkan bir Başkan.
1925 yılında öldükten birkaç hafta sonra vasiyeti üzerine FES kuruldu.
Amaç, işçi çocuklarının eğitimine destek vermekti.
Nitekim 1926 yılında işçi çocuğu 54 gence burs verildi.
Günümüzde FES kızlı-erkekli 2 bin 700 civarında gence burs vermektedir.
Bunlar arasında göçmen kökenli gençler de vardır.
Berlin’deki FES’in merkezinde düzenlenen kutlamalara Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck da katıldı.
Gauck, Hitler döneminde Nasyonal Sosyalistler tarafından kapatılan FES’in İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden kurulduğunu hatırlatırken, yaşamını demokrasi mücadelesine adamış Friedrich Ebert anısına kurulmuş bu vakfın kutlamalarına katılmaktan gerçekten gurur duygunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Gauck, Friedrich Ebert’in devrimin ve demokratik Alman devletinin bir sembolü olduğunu da hatırlattı.
FES’in yaptığı çalışmalarla Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerdeki diktatörlüklerin yok edilmesinde etkin rol oydağına da dikkati çekti.
Eski Doğu Almanya vatandaşı olarak diktatörlükten demokrasiye geçinin ne denli zor, ama önemli olduğunu en iyi bilenlerden biri olduğunu da vurguladı.
Tabii Federal Meclis’te grupları bulunan tüm partilere yakınlıklarıyla bilinen vakıfların demokrasinin yerleşmesi ve korunması için çok önemli bir işlevi yerine getirdiklerini de söyledi.
* * *
Berlin’deki etkinlikte Polonya’nın eski Devlet Başkanı Alexander Kwasniewski de bir konuşma yaptı.
Kwazniewski, Alman politik vakıfların eski Doğu Avrupa ülkelerinde demokrasinin yerleşmesine çok önemli katkılarda bulunduğunun altını çizdi.
Aynı zamanda, Alman-Polonya Gençlik Yapıtı (Deutsche-Polnische Jugendwerk) sayesinde iki ülke arasındaki ilişkilerin çok daha iyi geliştiğine, iki ülkenin genç insanlarının birbirlerini, kültürlerini daha yakından tanıma imkanı bulduklarına da dikkati çekti.
Aslında benzer bir girişim ilk kez Fransa ile Almanya arasında 1963 yılında başlatıldı.
Dönemin Fransa Devlet Başkanı Charles de Gaulle ile Almanya Başbakanı Konrad Adenauer’in hayata geçirdiği Alman-Fransız Gençlik Yapıtı’nın hedefi, iki ülke gençleri arasındaki bağları güçlendirmek, birbirleri arasında karşılıklı anlayışı geliştirmek, gençlik buluşmalarını gerçekleştirmek ve iki ülkenin kültürlerini karşılıklı olarak daha iyi tanımak, tanıtmaktı.
* * *
İşte Polanya’nın eski Devlet Başkanı Kwazniewski, Polonya ile Almanya arasında 1991 yılında hayata geçirilen bu projeden bahsediyordu.
Alexander Kwazniewski’nin bu söylediklerini dinlerken aklıma Türkiye ile Almanya arasında da benzer bir projenin hayata geçirilmesi için sürdürülen pazarlıklar geldi.
Alman taraf nedense Türkiye ile Almanya arasında Fransa, Polonya ve bazı başka ülkelerle olduğu gibi bir Jugendwerk (Gençlik Yapıtı) projesinin hayata geçirilmesine pek sıcak bakmıyor.
Alman tarafı Gençlik Köprüsü (Jugenbrücke) kurulmasını istiyor.
Yani ikinci sınıf bir proje.
Niye Jugenwerk değil de Jugendbrücke?
Niye?