Güncelleme Tarihi:
UYUMDAN Sorumlu Devlet Bakanısınız. Bize görevinizin bir tanımını yapabilir misiniz?
Uyum, birlik içinde uyumlu bir biçimde yaşamaktır. Ülkemizde yaşayan tüm insanlara şans vermeliyiz. Ama insanlar da bu şanstan yararlanmak için kendileri de çaba göstermeli. Yedi yıllık görevim sırasında ilerleme kaydettiğimizi düşünüyorum. Bu iyi bir haberdir. Bu yolu biz birlikte alıyoruz, bu yolda birlikte yürüyoruz. El ele vererek uyumu daha ilerilere taşımalıyız. Özellikle göçmen kökenli genç nesillerdeki olumlu gelişmeler beni daha da memnun ediyor.
ZORLA OLMAZ
Yedi yılın bir bilançosunu çıkardığınızda nelerin gerçekleştiğini görüyorsunuz? Hiç gerçekleşmesini isteyip de hayata geçmesine imkan kılınmayan yasal düzenlemeler oldu mu bu dönem de?
Başladığımda bulduğum durumla başlamak istiyorum: Başladığım dönemde uyumla ilgili bir bütünlük yoktu. Her eyalet, her kent, her bölge istediği gibi uyuma dönük çalışmalar yapıyordu. Benim dönemimde bu diğer eyaletler içinde bağlayıcı bir hale getirildi, hem de daha etkili bir hale. Uyum Zirvesi ile başladık. Ulusal Uyum Planı’nı hayata geçirdik. Ulusal Eylem Planı’na dönüştürdük bunu. Uyumda ulaşılan başarıları ölçebiliyoruz artık. Nerede eksiklikler olduğunu, bu eksikliklerin nasıl giderileceğini saptıyoruz. Üç önemli unsur: Almancanın iyi bilinmesi. Eğitim ve meslek eğitim şansının iyi kullanılması. İş piyasasına katılım imkanı. Biz bir paradigma değişikliği istiyoruz. Her şeyden önce yeni bir ‘hoş geldin kültürü’ oluşturmalıyız. Bu emirle olmaz, bu içten gelmeli ve geliştirilmeli. Tabii bunun için bizler de gereken düzenlemeleri yapmalıyız. Benim için bunlar arasında en önemli şeylerden biri yurt dışında alınan diplomaların denkliğiydi. Bunun uygulanmasına başladık. Bu uyum politikasında bir dönüm noktasıdır. Bu göçmenler için bir sinyaldir. Bu yürekten hoş geldin demenin sinyalidir.
Biz bu ülkeyi, geleceğini birlikte şekillendireceğiz. Bunun böyle bilinmesini istiyoruz. Ortak değerlere birlikte sahip çıkmalıyız. Farklı kültürlere ve kimliklere rağmen birbirimize karşı saygılı ve hoşgörülü davranmalıyız. Almanya’da yaşayan herkes ‘Ben buraya aitim’ demeli, diyebilmeli.
KÖKEN DEĞİL YETENEK
İşverenlere kapılarını göçmen kökenlilere açma çağrısında bulundunuz. Göçmen kökenli gençlerin bu alanda hala isimleri, soy isimleri yüzünden dışlandıklarını düşünüyor musunuz?
Bu bir madalyonun iki yüzüdür. Birinci yüzünde hala bugün bile ismi veya adresi yüzünden başvuruda bulanan bazı gençlerin kabul edilme şansı olmadığını görüyoruz. Buna kesinlikle göz yumulmamalı. Köken değil, yetenek önemli. Meslek eğitimi yeri bulmanın ölçüsü bu olmalıdır. Diğer yüzü, işletmelerin büyük bir bölümü farklı kültürden, farklı ulustan, farklı kökenden insanların bir şans olduğunu görmektedir.
Yakın bir gelecekte Ali, Filiz, Ayşe gibilerin bu toplumda isimleri yüzünden dışlanılamayacağını göreceğimiz dönem yakın mı?
Umarım gelecek. Çünkü Gençlik Uyum Konferansı’na katılanlara baktığımda, hiç biri diğerinin nereden geldiğini, kökeninin ne olduğunu sormuyor. Bunun yerine, “Birlikte neler yapabiliriz? Aynı yolda nasıl birlikte yürüyebiliriz?” diye soruyorlar. İşte önemli olan nokta da budur.
Küreselleşen bir dünyada en iyi kafalara sahip olma yarışı var. Biz bu insanlara kendimiz sahip çıkmalıyız. Onların burada kalması için çaba göstermeliyiz.
Sünnet tartışmalarını nasıl buldunuz?
Benim için bir sürprizdi bu durum. Benim için Müslümanların ve Yahudilerin çocuklarını sünnet ettirmeleri çok doğal bir olguydu hep. Yüzyıllardır süregelen bir gelenekti bu. Hiç de sorun olmamıştı. Köln Mahkeme’sinin kararı bu tartışmaları başlattı. Ben hükümetin bu alanda derhal harekete geçip, yeni bir yasal düzenlemesinden çok memnunum.
Ya Kayıp kampanyası?
Radikalleşme eğilimli genç insanların tehlikeli örgütlerden uzak tutma girişimi yerindedir. Bu gençlere, onların ailelerine yardım etmek yerindedir, ve doğrudur. Bu alanda devlet anne-babalarla, göçmen kökenli örgütlerle birlikte hareket etmeli. Ama bu kampanya şekillendiğinde bazı tereddütlerim oldu. Fotoğraflı afişlerin hedefle bağdaşmayacağı şüphesi uyandı bende. Bu nedenle kampanyanın yeniden gözden geçirilmesini önerdim. Güncel tartışmalar nedeniyle bu kampanya durduruldu.
Kartpostal aksiyonunun devam ettirilmesine şaşırdım. Özellikle Köln’de saldırı yaşanan bir bölgede bu kartpostalların dağıtılması beni hayrete düşürdü. Çok duyarlı davranılmalı bu konuda.
TEK VATANDAŞLIK İLKESİ
YILLARDIR kanayan yaralar var. Çifte vatandaşlık, yerel seçim hakkı verilmesi ve opsiyon modeli’nin kaldırılması gibi. Bu alanda olumlu değişiklik mümkün mü?
Yeni bir broşür çıkardık opsiyon modeliyle ilgili. Biz insanları daha iyi bilgilendirmeliyiz bu konuda. Bu alanda gençlerin önemli bir karar vermeleri gerekmektedir. Bu gençlerin Alman vatandaşlığı var. Ben bu gençlerin Alman vatandaşlığını korumalarından yana karar vermelerini arzu ediyorum. Çünkü onlar bu ülkede doğdular, bu ülkede büyüdüler. Onlar bu ülkede yaşamayı sürdürecekler. Bu gençler bu ülkeye aitler. Yani Almanlar. Çoğu Alman vatandaşlığından yana veriyor bu kararlarını. Ama daha önümüzdeki yıllarda şekillenecek bu rakamlar. Bakıp göreceğiz.
Ya çifte vatandaşlık?
Her ülkede farklı gelenekler var. Almanya’da tek vatandaşlık geleneği var. Tabii uygulamada istisnalar olduğunu da biliyoruz. Alman vatandaşlığına geçenlerin yarından fazlası çifte vatandaş statüsünde...
Bazılarının kendi vatandaşlıklarını bırakmalarına izin verilmiyor. Türk tarafı mavi kart yoluyla Alman vatandaşlığına geçen insanların Türkiye’de haklarını kaybetmelerini engelledi. Onların Alman vatandaşlığına geçme kararı vermeleri kolaylaştı bu sayede. Bazı Türkler mavi kartın varlığından habersiz. Bu insanları aydınlatmalıyız. Alman vatandaşlığına geçmek isteyen yaşlı insanların durumu da beni yakından ilgilendiriyor. Çoğu Almanca bilmiyor. Ama vatandaşlık başvurusunda bulunduklarında kendilerinden Almanca bilmeleri isteniyor. İlgili makamlarda memurlar bu konuda esnek değil. Yaşlı insanların çoğu Almanca bilmiyor. Onlara daha esnek davranılmalı