Güncelleme Tarihi:
Alman Anayasası’nın 3. meddesinde “Bütün insanlar yasa önünde eşittir. Erkek ve kadınlar eşit haklara sahiptir... Cinsiyeti, soyu, ırkı, dili, yurdu ve kökeni, inancı, dini veya siyasi görüşleri dolayısıyla hiç kimse mağdur edilemez ve hiç kimseye imtiyaz tanınmaz” denilmektedir.
Ama bu çoğu zaman ve çeşitli alanlarda sadece kağıt üzerinde kalmaktadır.
* * *
80 milyon 600 bin nüfuslu Almanya’da 41 milyon 210 binin üzerinde kadın yaşamaktadır.
Yani, ülke nüfusunun yarıdan fazlası kadındır.
Resmi verilere göre kadınların eğitim düzeyi Almanya’daki erkeklerden daha yüksektir.
Ancak büyük işletmelerin yönetim kadrosuna bakıldığında kadın oranının çok düşük olduğu görülmektedir.
Örneğin, Volkswagen’in (VW) denetim kurulundaki kadın üye oranı yüzde 15, BMW, Daimler ve Simenes’de yüzde 25, Allianz’da yüzde 33, Detusche Telekom ile Detusche Post’ta yüzde 35 civarındadır.
Borsada işlem görmeyen şirketlerin çoğunda ise bu oran, yüzde 10’u bile bulmamaktadır.
* * *
Almanya’da iktidarlar şimdiye kadar büyük şirketlerin yönetiminde daha fazla kadına görev verilmesinin ‘gönüllülük prensibi’ çerçevesinde gerçekleşmesini umdular ve bu yüzden yasal düzenlemeye yanaşmadılar.
Dönemin Sosyal Demokrat Partili (SPD) Federal Aile Bakanı Christine Bergmann, bu işin yasal düzenleme olmadan gerçekleşmeyeceğini bildiği için 2001 yılında ‘kadın kotası’ içeren bir yasa tasarısı hazırladı.
Ancak bu tasarı, Federal Meclis’te kabul edilmedi.
Bu alanda yasal düzenlemenin gerçekleşmesi için Almanya tam 14 yıl kaybetti.
Geçen hafta ‘büyük koalisyon hükümetini’ oluşturan Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ve SPD’nin onayı ile Federal Meclis’te 2016 yılı itibariyle borsada işlem gören şirketlerin denetleme kurulunda kadın oranın en az yüzde 30 olması karara bağlandı.
Türkçemizde, ‘Görünen köy kılavuz istemez’ diye bir özdeyiş vardır.
Bu Almanya için de geçerlidir.
Çünkü bunun yasal düzenleme olmadan gerçekleşmeyeceği bal gibi biliniyordu.
Zira daha önceki yıllardaki rakamlara bakıldığında bu çok net bir biçimde görülüyordu.
* * *
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte 1949 yılında yapılan ilk genel seçimlerde 410 sandalyeli Federal Meclis’e sadece 28 kadın milletvekili girimiştir.
Yani kadın parlamenter oranı yüzde 6.8’de kalmıştır.
Bu oran yıllarca yüzde 10’u geçmemiştir.
İlk kez 1987 yılındaki genel esçimlerde parlamentoya giren kadın milletvekili oranı yüzde 15.4’ü bulmuştur.
Ama bu orana ulaşılmasında Yeşiller Partisi’nin 1979 yılı itibariyle uygulamaya koyduğu en az yüzde 50’li ‘kadın kotası’ etkin bir rol oynamıştır.
SPD, önce yüzde 33, 1998 yılı itibariyle de yüzde 40 ‘kadın kotasını’ hayata geçirmiştir. Sol Parti de yüzde 50 ‘kadın kotası’ uygulamaktadır.
Genel başkanlığını Almanya’nın ilk kadın Başbakanı Angela Merkel’in yaptığı CDU da son yıllarda adayların 1/3’ünün kadın olmasını içeren ‘esnek kadın kotası’ uygulamaktadır.
‘Kardeş parti’ CSU da 2010 yılında ‘kadın kotası’nı yüzde 40 olarak hedeflemiştir.
2013 yılında yapılan genel seçimlerde 631 sandalyeli Federal Meclis’e 230 kadın parlamenter girmiştir.
Yani toplam parlamenterlerin yüzde 36.5’i kadındır.
Sol Parti’de kadın milletvekili oranı yüzde 56.3, Yeşiller’de yüzde 55.6, SPD’de yüzde 42.2, CDU/CSU’da ise yüzde 24.8’dir.
Bu orana ‘gönüllülük çerçevesinde’ değil, ancak yasal düzenleme sayesinde ulaşılmıştır. Bunu Almanya’da sorumluluk taşıyan politikacılar da bilmektedir.
Ancak bile bile yıllarca ‘kadınlara haksızlık’ edilmiştir.
Nihayet geçen hafta bu hatadan dönülmüş ve Almanya’da borsada işlem gören 200’e yakın büyük şirket ile 3 bine yakın orta ölçekli şirkette gelecek yıl itibariyle denetleme kurulu üyelerinin en az yüzde 30’unun kadın olması karara bağlanmıştır.
Devletin ortak olduğu şirketlerde bu oranın 2018 yılı itibariyle yüzde 40’a yükseltilmesi de kararlaştırılmıştır.
Bu gelişmeyi SPD’li Federal Aile Bakanı Manuela Schwesig ‘tarihi bir adım’ olarak nitelemiştir.
Erkek ve kadın başka politikacılar da.
Gerçekten de öyledir.
Ama en az 14 yıl geç kalınmış ‘tarihi bir adımdır’ bu.