Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: Arşiv
Oluşturulma Tarihi: Nisan 08, 2020 09:50
Her şey tamamen kontrolümüzde. Sadece Çin’den gelen bir kişide görüldü (22 Ocak 2020). Çin’den gelen bu şeyi hemen hemen devre dışı bıraktık. (2 Şubat 2020). Nisan ayında sona ereceğe benziyor. Sıcaklar başlayınca mucizevi bir biçimde def olup gidecek. (10 Şubat 2020). 15 vaka var. Birkaç gün içinde bunu sıfıra düşüreceğiz. (26 Şubat 2020).
Hem yalan
haber medyası hem de partnerleri
Demokrat Parti,
koronavirüs durumunu olduğundan çok daha tehlikeli gösteriyorlar. (9 Mart 2020).
Çok hazırlıklıyız ve çok iyi iş çıkarıyoruz. Defolup gidecek. Rahat olun, defolup gidecek. (10 Mart 2020).
Erken önlem aldığımız için Amerika’da Avrupa’dakinden daha az virüs vakası görüyoruz. (11 Mart 2020).
Ülkeyi Paskalya yortusu öncesi yeniden açmak istiyorum. Kiliseler tıklım tıklım dolu olsa ne kadar da güzel olur. (24 Mart 2020).
Şayet 100-200 bin ölümüz olursa hep birlikte çok iyi iş çıkarmış oluruz. (29 Mart 2020).
Hiç bir şey yapmasaydık 2 milyon 200 bin kişi Covid-19’dan ölecekti. Ölenlerin sayısının kaç olacağını ben de bilmiyorum. Ama bu rakamın çok küçük bir parçası olacaktır. Yani çok iyi iş çıkarıyoruz. (30 Mart 2020).
Evet...
İşte Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın koronavirüs salgınıyla ilgili yaptığı açıklamalar.
Ancak ülke genelinde doğru dürüst önlem alınmadı.
Trump, haftalarca önlem almak yerine laf ebeliği yaptı.
New York’ta her gün onlarca kişi yaşamını yitirirken bile 21 Mart’a kadar sokağa çıkma yasağı uygulanmadı.
Trump’ın haftalarca hiç de ciddiye almadığı koronavirüs, şimdiye kadar ABD’de 370 bin kişiye bulaştı.
11 binden fazla kişi yaşamını yitirdi.
*
İngiltere Başbakanı Boris Johnson da, baştan koronavirüs belasını ciddiye almadı.
Hatta ülke nüfusunun yüzde 60’ına virüsün bulaşması yoluyla toplumsal bağışıklık kazanılacağı gibi çılgın bir strateji izledi.
Uzmanların, “Bu yöntem yanlış” uyarılarına kulak asmadı.
Her türlü etkinliklere eskisi gibi devam edildi.
Ama ülkede ölü sayısının artması üzerine mart ayı sonlarına doğru sokağa çıkma yasağı uyguladı.
Okullar, yuvalar, gece kulüpleri, sinemalar, tiyatrolar, barlar kapatıldı.
Ve koronavirüs Başbakan Johnson’ı da buldu.
Birkaç gün evinde karantinaya çekildiği halde, fenalaşınca hastaneye kaldırılıp yoğun bakıma bile kaldırıldı.
*
İsveç’te de öyle.
Danimarka, Norveç ve Finlandiya gibi İskandinav ülkeleri okulları ve üniversiteleri tatil ederken, çocuk yuvalarını, barları, lokantaları, gece kulüplerini, kahvehaneleri, yüzme havuzlarını kapatırken, toplu yürüyüşleri ve buluşmaları yasaklarken, İsveç’te yaşam eskisi gibi devam etti.
Ancak İsveç Başbakanı
Stefan Löfven’in bu yanlış stratejisi koronavirüs kurbanlarının sayısının artmasına yol açtı.
7 bin 500’e yakın kişi Kovid-19’a yakalandı.
500’den fazla kişi de yaşamını yitirdi.
Koronavirüs belasının gidici olmadığını nihayet anlayan Başbakan Löfven ve İsveç hükümeti uyanmaya başladı.
Alışveriş merkezlerinin, gece kulüplerinin, spor salonlarının, hatta havaalanlarının kapatılmasının haftaya parlamentoda görüşülmesi kararlaştırıldı.
İtalya, İspanya, Fransa, Belçika, Avusturya başta olmak üzere birçok ülke haftalar önce sokağa çıkma yasağı uygularken, Almanya gibi bazı ülkeler lokantaları, kafeleri, barları, spor salonlarını, yuvaları, okulları, üniversiteleri kapatıp, sokağa çıkmayı büyük ölçüde sınırlarken, İsveç’in bu vurdumduymazlığını anlamak mümkün değildir.
Tarihe karışan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) reformist lideri Mihail Gorbaçov, yaklaşık bir yıl sonra tarihe karışan eski Doğu Almanya olarak bilinen Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) Devlet Başkanı Erich Honecker’e, 6 Ekim 1989’da başkent Doğu Berlin’e yaptığı resmi ziyareti sırasında, ‘özgürlük gösterileriyle’ ilgili olarak, “Çok geç geleni yaşam cezalandırır” uyarısında bulunmuştu.
Nitekim 12 gün sonra Honecker koltuğundan oldu ve 9 Kasım 1989’da da ‘utanç duvarları’ çöktü.
İşte ABD, İngiltere ve İsveç’in koronavirüs belasına yaklaşımlarına da üzülerek, “Geç kalanı yaşam cezalandırır” diyebiliyoruz.