Güncelleme Tarihi:
AVRUPA’NIN TARİHİNİ DEĞİŞTİRDİ
Steinmeier’in Putin için “Tarihe asla kazanan olarak geçmeyecektir” söylemi beni 1980’li yılların ortalarına götürdü.
Dönemin Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) Komünist Partisi Genel Sekreteri olarak 1985 yılında ülkesinde dizginleri ele alan Mihail Gorbaçov’u eşi Raisa Gorbaçova ile beraber 12-13 Haziran 1989’da Almanya Federal Cumhuriyeti’nin o zamanki başkenti Bonn’a yaptıkları resmi ziyaret sırasında tanıdım ilk kez.
Bonn Belediyesi binasının bulunduğu ‘Marktplatz’ (Pazar Yeri) meydanında Almanlar “Gorbi”, “Gorbi”, “Gorbi” diyerek alkışla karşılamışlardı...
Gorbaçov, “Perestroyka” (Yeniden yapılanma) ve “Glasnost” (Saydamlık) politikasıyla SSCB’yi Batı’ya yönlendirirken, Avrupa’nın ve dünyanın tarihini de değiştirdi.
Doğu Blok olarak bilinen Varşova Paktı ülkelerinin kaderini değiştirdi.
Gorbaçov’un yolunu açtığı özgürlükler, Doğu Blok ülkelerini bağımsızlığa, halklarını da özgürlüğe kavuşturdu.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 7 Ekim 1949 tarihinde kurulan ve Doğu Almanya olarak bilinen Almanya Demokratik Cumhuriyeti (DDR) 40. yılını kutlamaya hazırlanırken halk sokaklara döküldü.
Sonradan ‘Pazartesi Gösterileri’ olarak tarihe geçen eylemler, gösteriler düzenleyen ‘demokrasi ve özgürlük sevdalıları’ gittikleri her yerde “Wir sind das Volk” (Biz halkız-Halk biziz) diye sloganlar atarak rejime isyan etti.
Dönemin DDR Devlet Başkanı Erich Honecker, 40’ıncı yıl kutlamalarında tüm umutlarını Mihail Gorbaçov’a bağladı.
Varşova Paktı ülkelerinin kendi yönetim biçimlerini kendilerinin belirlemesinden yana olan Gorbaçov, Honecker’e umduğu desteği vermedi.
Hatta “Geç kalanı (geleni) yaşam cezalandırır” uyarısında bile bulundu.
Nitekim çok geçmedi ve ‘yaşam Honecker’i cezalandırdı, özgürlüğü ödüllendirdi’.
Tam bir ay sonra 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı çöktü. İki Almanya da 3 Ekim 1990’da birleşti.
Mihail Gorbaçov da tarihe geçmeyi garantiledi.
BELKİ PUTİN’İ DE...
Ya Putin?
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra 1991 yılında kurulan Rusya Federasyonu’nda 2000 yılından beri Devlet Başkanı veya Başbakan olarak görev yapan Vladimir Putin, başlangıçta “Rusya, Avrupa kültürünün bir parçasıdır” dedi.
Rusya’nın Avrupa Evi’nin birlikte oluşturulmasından yana olduğunu, NATO ile iş birliğini geliştirmek istediğini söyledi.
25 Eylül 2001’de Federal Meclis’te Rusça başlayıp sonuna kadar Almanca olarak sürdürdüğü konuşmasında Alman-Rus dostluğunu vurguladı.
Eski Doğu Blok ülkelerinin NATO ve Avrupa Birliği (AB) üyesi olmalarında bir sakınca görmediğini söyledi.
Ama zamanla fikir değiştirip 2014 yılında Ukrayna’ya ait Kırım’ı işgal ve ilhak etti.
24 Şubat 2022’de de Ukrayna’da kanlı savaşı başlattı.
Hâlâ da sürdürmekte.
İşte bu nedenle Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in dediği gibi, “Putin tarihe asla kazanan olarak geçmeyecektir”.
Geçen yıl ağustos ayına yaşamını yitiren Mihail Gorbaçov’un cenaze törenine bile katılmayan Putin’i, “Savaşa son”, “Rus askerlerini geri çek” seslerine kulak asmadığı ve Honecker gibi geç kaldığı için belki de yaşam cezalandırır.