Güncelleme Tarihi:
SPD Genel Başkanı olan Federal Ekonomi ve Enerji Bakanı Sigmar Gabriel, 2017 yılında yapılacak genel seçimlerde hedeflerinin, “Başbakanlığı ele geçirmek” olduğunu söyledi.
Bu hedefe ulaşmanın yolunun da ‘orta’dan geçtiğinin altını çizdi.
* * *
‘Mitte’ politikası sayesinde SPD, 1982 yılına kadar iktidarda kalmayı başardı.
Küçük ortak Hür Demokrat Parti’nin (FDP) ‘cephe değiştirmesiyle’ Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) 1982 yılında iktidarı devraldı.
Helmut Kohl, aralıksız olarak 16 yıl boyunca başbakanlık koltuğunu bırakmadı.
SPD’nin o dönemdeki başbakan adayı Gerhard Schröder, 1998 yılındaki genel seçimler öncesi ‘Yeni Orta’ (Neue Mitte) politikasını gündeme getirdi.
Kimdi bu Schröder’in ‘Yeni Orta’ olarak hedefledikleri?
Kalifiye elemanlar, ustalar, sözleşmeli memurlar, aileleri, orta gelirliler, kasaplar, polisler, öğretmenler, genç işverenler.
Yani toplumda ‘orta sınıfı’ oluşturan herkesi kucaklamak istedi Schröder.
Başarılı da oldu.
* * *
SPD, 27 Eylül 1998 tarihinde yapılan genel seçimlerde toplam oyların yüzde 40.9’unu alarak en güçlü parti konumuna yükseldi.
Yüzde 6.7 oranında oy toplayan Yeşiller’i de yanına alarak Gerhard Schröder başbakanlık koltuğuna oturdu.
Hem de ‘Yeni Orta’ politikası sayesinde.
Schröder, ülkenin yararına, ancak kedisinin ‘zararına’ olan sosyal
reformlar yüzünden 2005 yılında
görevi CDU Lideri Angela Merkel’e devretmek zorunda kaldı.
* * *
İşte SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel, 2017 yılında yapılacak genel seçimlerden sonra -kendisi veya başka bir sosyal demokrat adayın- başbakanlık koltuğuna oturması için yine gözünü ‘orta’ya dikti.
Kurultayda, “Modern bir parti olarak SPD politikasını toplumun ortasına yönlendirmelidir” dedi.
Ancak özellikle SPD Gençlik
Teşkilatı (Jusos), yani Genç
Sosyalistler buna karşı çıktı.
SPD’li gençler, partinin ‘soldan uzaklaşmasına tepkilerini’
oylamada gösterdi.
614 delegeden sadece 456’sı genel başkanlık koltuğu için ‘tek aday’ olan Sigmar Gabriel’e destek verdi.
139 delege “Hayır” derken, 19 delege çekimser oy kullandı.
Aslında bu tam bir yenilgiydi.
Ama yalnız Sigmar Gabriel’in değil, Alman sosyal demokratların yenilgisi.
Çünkü bu hiç de olumlu bir sinyal değildi iki yıl sonra yapıacak genel seçim için.
* * *
SPD’nin tarihine bakıyorum.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden politika sahnelerine çıkan ‘yeni’ SPD’nin ilk Genel Başkanı Kurt Schumacher, 1947 yılında delegelerin yüzde 99.7’sinin desteğini almış.
Erik Ollenhauer, 1952 yılında delegelerin yüzde 98.3’ünün desteğiyle koltuğuna oturmuş.
Willy Brandt, 1966 yılında delegelerin yüzde 99.4’ünün desteğini almış.
Hans-Jochen Vogel delegelerin yüzde 98.8’inin, Gerhard Schröder yüzde 88.6’sının, Matthias Platzeck yüzde 99.4’ünün, Kurt Beck yüzde 95.5’inin desteğini almış.
2009 yılında delegelerin yüzde 95.5’inin desteklediği Sigmar Gabriel’e destek geçen hafta yüzde 74.3’e düştü.
Yani her 4 delegeden biri Gabriel’e “Hayır” dedi.
Bu SPD tarihinde bir genel başkanın aldığı en kötü ikinci sonuçtu.
Daha az oranda oyu 1995 yılında yüzde 62.6’yla Oskar Lafontaine almıştı.