Fenerbahçe'nin Serkan İnan'ı

Güncelleme Tarihi:

Fenerbahçenin Serkan İnanı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2008 15:16

İsveç'ten Fenerbahçe'ye 18 yaşında transfer olan Türk basketbolcu Serkan İnan, 2 sezon formasını giydiği Fenerbahçe'den sonra bu sene eski adıyla Ülker yeni adıyla Alpella'da başarılı bir sezon geçirdi.

Haberin Devamı

Fenerbahçe’den Alpella’ya bir sezonluğuna kiralanan Serkan İnan, gelecek yıl Fenerbahçe A Basketbol Takımı formasını giyerek terini akıtacak. İsveç Milli Takım formasını da giyen Serkan İnan, İsveç ile Türkiye arasında spor alanında köprü kuran sporcular arasında yer alıyor.

Fenerbahçe A Basketbol Takımının 3 yıl önce İsveç’ten keşfettiği basketbolcu Serkan İnan, 2 yıl giydiği Fenerbahçe A Takım formasına gelecek sezon tekrar kavuşuyor. Bu yıl bir sezon için kiralandığı Ülker Alpella Basketbol A takımında forma giyen Serkan İnan, 27 maçta 143 sayı atarak maç ortalamasında 5,30 sayı ile dikkatleri üzerine toplayan basketbolcu oldu.

İsveç’te Solna Viking kulübünün alt yapısında yetişen ve 3 yıl önce 18 yaşında Fenerbahçe A Basketbol Takımına transfer olan 1.97 boyundaki Serkan İnan, Ülkerspor’un koçu Ergin Ataman’ın kendisini keşfetmesi ve Fenerbahçe’nin ve Türk A Milli Basketbol Milli Takımının koçu ve ünlü eski basketbolcu Aydın Örs tarafından Fenerbahçe’ye 2005 yılında transfer edilen Serkan İnan, İsveç’te başlayan Fenerbahçe’ye kadar uzanan basketbol yaşantısını, Türkiye’de geçen 3 yılını değerlendirdi:

İsveç’te basketbola nasıl başladın?

-İsveç’te 6 yaşından beri futbol oynuyordum. Basketbol hiç oynamıyordum ve ilgimi çekmiyordu. 10 yaşıma geldiğimde arkadaşlarım basketbol oynuyor ve bende nasıl bir spor diye çok merak ediyordum. Basketbola bu şekilde 10 yaşında başlamış oldum. İlk idmanda basketbola aşık oldum ve ilk gördüğümde daha çekici bir spor olduğunu ayrıca performansın yanı sıra fizik ve beyin gücününde gerektiğini zaman içersinde öğrendim.

İlerleyen zaman sürecinde iki spordan birini profesyonel olarak seçmem gerektiğini fark ettim ve 13 yaşında futbola tamamiyle veda ederek basketbol hayatıma büyük bir adım atmış oldum.Geleceğimi basketbola adadığımı o zamanlarda karara bağlamış ve kendimi bulmuştum. İsveç’te Solna Vikings adlı kulübün alt yapısında yetiştim. Yıllar çabuk geçti. 16 yaşına geldiğimde ilk imzamı Solna Vikings'te A-Takıma çıkarak attım.

İki sene İsveç birinci liginde oynadım bu dönemlerde birinci ligde tecrübe kazanarak kendimi geliştirdim. Çalıştığım antrenörlerim yeteneğimi gördüklerinden dolayı oldukça üzerime düştüler ve bir çok teknik öğrettiler. Basketbol bilgimin temelini dolaysı ile İsveç’te aldım. Basketbolcu olmayı çok istiyor ve çok çalışıyordum. Her genç sporcunun istediğinden daha fazla isteyerek bu kombinasyon ile bugünkü sınıfıma geldim.

Fenerbahçe’ye nasıl transfer oldun?

-İsveç Milli Takım formasını giydiğim süre zarfında 18 yaşının altındaki Almanya’daki bir mini dünya kupası turnuvasında Türk Milli Takımı Basketbolcuları beni beğenerek o zamanın Ülkerspor’un koçu Ergin Ataman’a söylüyorlar. Daha sonra da sanıyorum Ergin Ataman yolu ile Fenerbahçe’nin koçu Aydın Örs devreye girerek benimle ilişkiye giriyor ve taraftarı olduğum Fenerbahçe’ye 2005 yılında transfer oldum. Bu transferim hem ailemi, hem çevremi sevindirmenin yanı sıra ilk kez ailemin yanından ayrı bir ülkede yeni bir hayata, daha doğrusu profesyonelliğe ilk adımımı atmış oldum.

Fenerbahçe’ye transfer olmak nasıl bir duygu?

-Fenerbahçeli oyuncu olmak benim için ayrı bir mutluluk vermenin yanı sıra hem onurlu, hem şerefli bir maziye sahip olan bir camianın parçası olarak beni gerçekten gururlandırıyor. Özellikle Fenerbahçe taraftarı olmamda bunda büyük rol oynadı. Böyle bir büyük klüpte böylesine onurlu, gururlu ve tarihi başarılarla dolu Türkiye’nin en büyük takımında oynamak eminim ki, her sporcunun hayalidir. Benimde bu hayalim 2005 yılında gerçek oldu.

Türkiye’de uyum sorunu yaşadın mı?

-Türkiye’ye geldiğimde uyum sorunu hiç yaşamadım burada hiç kimseyi tanımıyor olmama ve hiç akrabam olmaması rağmen Fenerbahçe'nin oyuncuları, yöneticileri, başkan ve bütün çalışanları bana ağabeylik yaptılar, kucak açtılar. Sanki yıllardır Türkiye’de yaşıyormuşçasına rahat ve huzurlu olmamamı sağladılar. Kendimi Türkiye’ye daha yakın görüyorum ama doğup büyüdüğüm ekmeğini yediğim ikinci ülkem olan İsveçe’de riyakarlık asla yapamam. Orası da benim ikinci anavatanımdır.

Türkiye’de kendi başıma yaşamayı, kendi başımın çaresine bakmayı öğrendim daha doğrusu hayata atıldım. Türkiye basketboluma, kişiliğime, yaşam tarzıma elbette olumlu şeyler kattı. Özellikle kendi örf ve adetlerimi burada tanıyarak adapte oldum. Özetlemek gerekirse, Ben Türkiye'de büyüdüm ve olgunlaştım.

Gelecek için umutların ve hedeflerin de neler var?

- Ne kadar iyi olabileceksem daha da iyisini olmak istiyorum. Açıkçası büyük paralara büyük transferler yapmak, Avrupa’nın sayılı forvetlerinden biri olmak, Hidayet Türkoğlu gibi NBA'de oynamak ve başarılı olmak istiyorum.. Fakat Fenerbahçe gibi bir büyük ve önemli bir klüpte kariyerimi sürdürmek başarıdan başarıya koşmak ve kariyerimi Türkiye’de Fenerbahçe’de bitirmek yani buradan emekli olmak istiyorum.

Türkiye´de ünlendin, özellikle Kadıköy’de dolaşırken sana ilgi nasıl?

-Evet Türkiye’de ünlendim. İsveç’te olduğumdan daha iyi bir konumdayım. Ama bu benim büyük bir oyuncu olduğum anlamına gelmez. Elbette şan şöhret değil, başarı dolu ödüller kazanılan maçlar benim ilgi alanım. İnsanların benim ünümle değilde, beni oynadığım basketbolumla klübümle tanımaları çok hoşuma gidiyor. Kadıköy’de ilgi gerçekten çok güzel.

İnsanların sizi tanıması Serkan İnan, Fenerbahçeli basketbolcu demesi bir tebessüm etmesi bile beni çok mutlu ediyor. Hele ki basketbolumu konuşmaları daha da sevindirici birşey. Türkiye’de basketbolada ilgi ve merak İsveç’ten daha yüksek. Bu yüzden kendimi şanslı hissediyorum. kulübüm ve çalışmalarım sonucunda bu konuma geldim. Daha yolun başındayım. Daha ünlü, daha başarılı olacağımın teminatı limitsiz çalışmalarımdır...

Türkiye’de yaşarken en fazla neya alışamadın? İsveç’i aradığın anlar oluyor mu?

-Türkiye’deki kalabalığa ve trafiğe henüz 3 yıl geçmesine rağmen alışamadım. Buna rağmen İstanbul gibi bir metropol şehirde, Türkiye’nin kalbinin attığı bir şehirde yaşadığım için, açıkçası bunlar çokta etkilemiyor. İsveç’i aradığım anlar elbette oluyor. Çünkü ailem ve çocukluk arkadaşlarım İsveç’te ve sürekli görme şansım yok. Ailemi ve onları özlüyorum. Ailem İstanbul’a sık sık gelmeye çalışıyor. Ama yinede birlikte yaşamak gibi olmuyor.

Türk basketbolu sana göre ne aşamada?

-Türkiye Basketbol ligi Avrupa’nın ilk 5 liginden biri. Özellikle savunmanın çok başarılı ve önde olduğu hücumunda bir okadar ön planda tutulduğu bir basketbol ligi var. Basketbol son 4 senede Türkiye’de çok ilerledi. Zaten bu sezonki ligin zorluğu da bunu gösteriyor. Basketbola burada ailelerden gençlerden olsun çok büyük ilgi var.

Tabiki basketbol fanatikleri de unutmamak gerekir. İsveç, bu açılardan malesef Türkiye’nin çok gerisinde kalıyor. Bu konuda bir örnek verecek olursam, Türkiye İsveç’e göre sol şeritte giden hızlı bir araç gibi. Alt yapıların çalışmaları ve çıkan oyuncular dış transferler yatırımlar bütçelerin büyüklükleri, taraftarların çokluğu da bunların belirtisidir.

Ailenden uzak yasamak nasıl bir duygu?

-Farklı bir duygu. Neticede ben Türkiye’ye alıştım. Ailemsiz elbette kolay olmuyor, ama ailem sürekli beni destekliyor ilgilerini eksik etmiyorlar. Bir ihtiyacım olduğunda ellerinden gelenleri yapıyorlar. Ailemi özlüyorum farklı bir duygu.

Basketbol yaşantını Türkiye´de mi sürdürmek istiyorsun?

-Evet basketbol yaşantımı Türkiye’de özelliklede Fenerbahçe’de sürdürmek istiyorum. Hem Türküm hem burada daha rahatım hem de burada basketbola ilgi merak çok yoğun. Ayrıca benim klübüm ve yönetimdekiler olsun, arkadaşlarım olsun benim burada kalmam için en büyük sebepler ve burada basketbol adeta bir lokomotif, sürekli yenilenen bir lig, yenilenen başarılar var. Bunlarda benim için ekstra avantaj. Ama elbette ben bir profesyonelim, başka bir ülkede de gerektiğinde mesleğimi icra ederim.

İsveç’ten gelmen nasıl bir etki yaptı?

-Burada takımda arkadaşlık çok iyi herkes birbirini destekliyor. Dostluklar güzel, insanlar güzel. İsveç’ten gelmem benim için heyecan vericiydi. Arkadaşlarımda gayet onlardan biriymişim gibi beni karşıladılar ve gönüllerinde bana da yer açtılar. Burada herkes, herkesin hayatının bir parçası.

Örnek aldığın basketbolcular kim?

- Ibrahim Kutluay, Hidayet Turkoğlu, Harun Erdenay, Mirsad Türkcan, Dejan Bodiroga, Kobe Bryant, Michael Jordan.

Türkiye gelecek yıllarda basketbol da hangi başarılara imza atabilir?

-Gördüğümüz kadarı ile bizim Türk oyuncularımız NBA ve Avrupa’da büyük başarılara imza atıyorlar. Elbette Türkiye basketbol da çok çok yakın bir zamanda iyi yerlere gelecek. 2010 Dünya Şampiyonası Türkiye’de oynanacak ve milli takım olarak eminim Türkiye bu şampiyonada büyük bir başarıya ulaşacak. Herkesin temennisi bunun üzerine yoğunlaşıyor. Çalışmalar ve yatırımlarda bunun üzerinde odaklaşıyor.

Türk Milli takımında oynama ihtimalin var mi?

-15 yaşberi Milli takoynadiçin ve bir ülkenin milli takoynambir oyuncunun başka bir ülkenin milli takoynama ihtimali kurallar dahilinde olmadığı için böyle birşey maalesef imkansız.


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!