Güncelleme Tarihi:
Son dönemde dünya sinemasında parlayan iki yönetmen var. Fatih Akın ve Ferzan Özpetek. Fatih Akın Almanya’da, Özpetek İtalya’da iddialı, başarılı öyküleri beyaz perdeye taşıyorlar. Fatih Akın son olarak Almanya’da Altın Lola “En iyi film” ödülünü aldı. Toplam dört dalda topladığı ödüller kollarına sığmayacak kadar çoktu. İki yönetmen de Türk kökenli ve dünya kültürüne katkı yapan isimler.
Fatih Akın, Hürriyet’te dünkü başlıkta vurguladığımız gibi “İki ülkenin gururu”. Almanya adına Oscar yarışmasına katılan bir isim. Hamburg doğumlu Akın, Alman sinemasının Fassbinder’den sonra yetiştirdiği en önemli uluslararası şöhret sayılabilir.
Ama Fatih’le biz Türkler de gurur duyuyoruz. Çünkü onun yaptığı sinemada ve beyaz perdeden yüzümüze yansıyan duygu selinde, buram buram göç kuşaklarının öfkesi, hüznü ve acısı da var. Fatih Akın’ı dünya çapında üne kavuşturan “Duvara Karşı” filmi, Berlin-İstanbul hattındaki umarsız bir aşkın ve kimliği, sevdaları, öfkeleri savrulan genç kuşak Türklerin öyküsünü de yansıtır. Düğün gecesi ertesi beyaz gelinliği ile sokakta başıboş koşturan Sibel Kekilli sahnesi film tarihinin kült kareleri arasına katılmıştır. Görenler için o sahnede, Türkiye’de gelinliği ile can veren talihsiz İtalyan kızı ‘Pippa Bacca’nın kederi de yatmaktadır.
Duvara Karşı, Hollywood’u bile sarsan dinamit gibi bir filmdi.
Arada çektiği “Crossing the Bridge” İstanbul müziğini tüm dünya metropolleri içinde eşsiz bir yere taşıyan çok özgün bir belgeseldi. Görmeyenler İstanbul’u tanıyamaz...
Fatih’in Alman sinema ödüllerini tarladan çiçek devşirir gibi topladığı Yaşamın Kıyısında filmi de Hamburg-İstanbul-Karadeniz hattında geçiyor. Yine savrulan, birbirine teğet geçen hayatlar. Başıboş anlamsız öfkeler, anlamsız ölümler, hayatları parçalayan insani fırtınalar...
Fatih Akın’ın filmdeki başkahramanı belki biraz da kendisidir.
Filmin sonunda, o eşsiz Karadeniz türküsü “Ben seni sevdiğimi/dünyalara duyurdum” eşliğinde Karadeniz’in yemyeşil yollarında, affettiği babasını aramaya giden delikanlı, başka diyarlarda yetişse de ülkesine dönünce yüreği kıpırdayan insanların gözyaşlarını taşır...
O sahnede kendimi tutamadım, ağladım...
Filmin sonunda o delikanlı ile birlikte Karadeniz kıyısında, bütün öfkelerden uzak, sıcacık bir sevginin özlemiyle oturup kaldım...
Fatih Akın’ın varlığı bütün “Integrasyon, asimilasyon” tartışmalarını anlamsız kılıyor.
İşte o çıktı ve başardı. Alman ve Türk kültürünün karmaşasını dünya sanat sahnesinin doruğuna taşıdı. İyi ki varsın Fatih Akın. Seninle gurur duyuyoruz...