Güncelleme Tarihi:
YASAK ANAYASA İLE BAĞDAŞMIYOR
Yahudi kökenli entelektüeller, Almanya’nın çeşitli kesimlerinde ‘Filistin’le Dayanışma’ gösterileri düzenlenmesine Alman makamlar tarafından izin verilmemesini de eleştirdiler.
“Halkı kışkırtacağı, tehlike oluşturacağı ve Yahudi düşmanlığı içeren sloganlar atılacağı şüphesiyle”, bu gösterilerin yasaklanmasının Alman Anayasası ile bağdaşmadığına dikkati çektiler.
Alman makamların ve polislerin göçmen kökenlileri hedef alıp gözaltına aldıklarını, onlara kaba davrandıklarını, biber gazı sıktıklarını, hatta şiddet uyguladıklarını vurguladılar.
Yasalara göre serbest olduğu halde, okullarda Filistin bayrağı ve keffiyeh (poşu-Orta Doğu ve Arap ülkelerinde yaygın olan, kenarları saçaklı ve minik kare desenli bir giysi türü) taşımanın yasaklanmasını eleştirdiler.
Gözaltına almalarda bazı polislerin ön yargılı davranıp ırkçı bir tutum sergilediklerine dikkati çektiler.
BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK İSTİYORUZ
Yahudi kökenli entelektüeller, ‘açık mektupta’, insanların ellerinden bir dizi yurttaşlık hakkının alındığı halde kültür çevrelerinden de siyasetçilerden de ses çıkmadığına işaret ederek, eleştiride bulundular.
Almanya’da “Yahudileri koruma, İsrail devletini koruma” kalkanının ardına sığınılarak adeta bir korku, öfke ve suskunluk havası yaratıldığına yer verdiler.
Yahudi kökenli entelektüeller, Museviler olarak Müslümanlarla barış içinde yaşamak istediklerini vurguladılar.
“Biz Museviler olarak şiddeti reddediyoruz. Biz Museviler olarak bazı gerekçelerle girişilen ırkçı şiddeti reddediyoruz. Biz, Arap, Müslüman ve özellikle de Filistinli komşularımızla dayanışma içinde olduğumuzu ilan ediyoruz. Biz, ön yargılar nedeniyle korku içinde yaşamayı kabul etmiyoruz” dediler.
Yahudi kökenli entelektüeller, kendilerini en çok Almanya’da artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığının ve buna paralel olarak artan zoraki ‘Yahudi hayranlığının’ (philo-semitizm) korkuttuğunu da belirttiler.
Yahudi düşmanlığı ile İsrail devletini eleştirmenin aynı kefeye konulmamasını da istediler.
ASIL TEHLİKE ALMAN AŞIRI SAĞCILAR
Gazze’de yaşamını yitiren insanlar için anma etkinlikleri düzenlenmesinin, insanların kaybettikleri yakınlarının, ailelerinin acılarını paylaşmalarının yasaklanmasının kabul edilmesinin mümkün olmadığını söylediler, yazdılar.
Almanya’nın bazı kesimlerinde sinagoglara molotofkokteyli atılması, bazı mahallelerdeki binalara Davud yıldızı yapıştırılması yüzünden bu ülkedeki Musevilerin huzursuzluklarının arttığına dikkati çekerken, insanların sokakta giderken kendi aralarında İbranice konuşmaktan bile korkmaya başladıklarını dile getirdiler.
Federal Kriminal Dairesi’nin verilerine göre, anti-semitik cürümlerin yüzde 84’ünün Alman aşırı sağcılar tarafından işlendiği belirtilerek, Yahudi kökenliler için asıl tehdit ve tehlikenin Alman aşırı sağcılar olduğunu da.
*
Evet...
Almanya’daki Yahudi kökenli entelektüeller, ‘Yahudi düşmanı’ suçlamasına hedef olacakları korkusuyla akıllarından geçenleri söyleyemeyen Almanların da göçmen kökenlilerin de düşündüklerini ‘taz’ gazetesinde yayımlanan bu ‘açık mektupta’ her yönüyle korkusuz bir şekilde dile getirdiler.
Hem de çok açık bir biçimde...