Güncelleme Tarihi:
“KAFKASYA’da samimi siyasetçiler ile barışı sağlamak aslında zor değil. Minsk Grubu üyesi ülkeler Ermenistan ile yakın ilişkileri ve siyasi bağları olan devletlerdir. BM Güvenlik Konseyi’nde alınan kararlara bu ülkeler imza atarak ‘Karabağ Azerbaycan Toprağıdır’ demişler. Dikkat edin bu ülkeler Türkiye, Almanya ve İtalya değil, bizzat ateşkes görüşmelerinin ve Ermenistan’ın hamisi Rusya, Fransa, ABD üçlüsüdür. Burada trajikomik bir çelişki var. Şimdi de tacizler karşısında Azerbaycan’ın sert bir karşı savunmaya geçmesinden bu ülkelerin rahatsız olmasını anlamak mümkün değil. Sanıyorum bu üç ülkeyi uluslararası hukuk doğru imzaya atmaya zorlasa da, ahlaki ölçüleri bu gün böyle davranmayı gerektiriyor. Savaş, sadece savunma amaçlı ve sivillere zarar vermeden yapılırsa haklılığı olabilir. Şu an Azerbaycan tarafının böyle bir duruşu var ve Bakü yönetimi uluslararası hukuka uygun hareket ediyor. İşgal devam ederken, işgal güçlerinin sivil Azerbaycan halkının üzerine ateş açmasına cevap veriyor. Özellikle sivilleri hedef almamaya çalıştığı fark ediliyor. Ermeni güçlerin fırlattığı füzelerin çatışmalarla ilgisi olmayan Gence’ye düşmesi izah edilebilecek bir durum değildir. Ermenistan tarafı çatışma sahalarının genişletilmesini amaçlamış olsa da bu tehlikeli hareketler uluslararası hukuka göre suçtur. Çatışma alanlarının dışındaki sivillerin üzerine roket fırlatanlar bir gün uluslararası hukuk önünde hesap vereceklerdir. Nitekim Sırp güçlerin Bosna’da katliam yapan birliklerinin komutanları ile bu emirleri veren siyasi liderleri Lahey’de yargılanmışlardır.”
‘FİGÜRAN MI SAYGIN BİR KOMŞU MU’
“Türkiye ve Rusya, Azerbaycan-Ermenistan görüşmelerine garantör olmalıdır. Almanya da masaya dahil edilmelidir. Barış herkesin faydasınadır. Bu sorunun cevabını tarihçiler ve sosyologlar da birlikte vermelidir. Burada tek yapılması gereken, ilk etapta komşuya saygı ve onun varlığını kabullenmektir. Gence’ye düşen roket bir Ermeni vatandaşın evine düşmüştür. Bu demektir ki, bölge halkları iç içe yaşıyor ve Azerbaycan tarafında fark edilir bir Ethno-Harmoni gerçeği var. Sağa sola delicesine fırlatılan roketler ile çatışmaları geniş coğrafyalara yaymaya çalışmaktansa, komşular ile savaştan sonra da birlikte yaşanacağı kabul edilmelidir. Ermenistan tarafı tehlikeli tarihi hayaller görmek yerine, komşularıyla birlikte yaşamayı günün gerçeği olarak kabullenip Gürcistan, Azerbaycan ve Türkiye ile iyi ilişkiler kurmaya gayret etmelidir. Ülkelerini savaş alanına çeviren siyasi liderler öncelikle kendi insanlarının vicdanında yargılanmaya başlar. Tarih, haksızların ilelebet kazançlı durumda olduğunu yazmıyor, ama ülkelerine yapılan saldırıya hukuk içerinde cevap veren onurlu insanları hep saygı ile anıyor. Ermeni halkı dış güçlerin oyunlarına figüran olmak ile Kafkasya coğrafyasında saygın bir komşu olmak arasında seçim yapmalıdır.”
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın, “Türkler dizginlenmez ise Viyana önlerine kadar gelirler” şeklindeki sözlerini de değerlendiren Dr. Çelik, “Bu sözler sıkışan kasaba tüccarlarının hezeyanlarıdır, üzerinde konuşmaya gerek yok” dedi.
Çatışma alanları ile ilgili analizleri ile tanınan Dr. Latif Çelik geçtiğimiz yıllarda yaptığı Kafkasya gezisinde Ermeni, Gürcü, Oset, Azerbaycan Türkü, Çerkez, Abaza, Karaçay, Inguş ve Acara’lar ile görüşerek bir Alman düşünce kuruluşuna ‘Kafkasya’da Çok Kültürlü Yaşam’ adlı rapor hazırlamıştı.