Güncelleme Tarihi:
Ancak anayasal olarak yargı da erklerden birisidir ve bağımsızdır. Bu nedenle yargıyı etkileyecek yorumlardan ka?ınmak gerekiyor. Doğrusu ben de böyle düşünüyorum... Ama görüyorum ki bu böyle olmayacak. Kamplaşmanın, keskinleşmenin önü a?ık... Şimdi başlıklar halinde toz duman arasındaki manzarayı netleştirmeye ?alışabilirim..
D?N akşam saatlerinden itibaren, AKP'nin söylenti koridorlarında bir rüzg?r esmeye başlıyor...
- Başbakan son dakika keskin bir karar alabilir..."
- Nedir o...
- Baharla birlikte erken genel se?im... 28 Mart 2009'da yerel se?imler var. Yani tam bir yıl sonra. AKP bu se?imlere zaten hazır. Refah Partisi'nin kapatma davası 8 ay sürmüştü. Demek ki ortalama 6 ay ile bir yıl arasında bir dönem bu dava sürecek. Bu durumda yerel se?imlerle birleştirilen bir erken genel se?im öne ?ıkar. Ve AKP bu se?imi parti kapatmaya karşı bir referanduma ?evirmek isteyebilir. Eğer davanın kararı yerel se?im sonrasına kalırsa bu AKP'ye artı puan demektir. Kalmazsa ve kapatılırsa AKP i?in ?ok ağır bir durum olur. Bu durumda erken genel se?im kuvvetli ihtimaldir.
EL Mİ YAMAN BEY Mİ YAMAN!
AKP böyle bir karar alır mı bilemem. Ama biraz araştırınca bu ihtimalin hi? de zayıf olmadığını görüyorum... ?zellikle Başbakan Erdoğan'ın önceki gün Siirt'te yaptığı konuşmadaki şu ifade dikkat ?ekicidir:
"Millet iradenin karşısına, gene millet adına karar veren yargı erkini ?ıkartamazsınız. Emin olunuz ki; iktidar mücadelesini nihayetinde, vesayet siyasetini savunanlar değil, milletten gü? alanlar kazanacaktır. 367 tertibi boşa ?ıkmadı mı? El mi yaman bey mi yaman göreceğiz..."
İşte bu ifadeler kulislerdeki "erken se?im" rüzg?rını kuvvetlendiriyor. "El mi yaman bey mi yaman göreceğiz" başka ne anlama gelebilir.
367 TERTİBİ BOŞA ÇIKMADI MI
Ya da şu soru:
"367 tertibi boşa ?ıkmadı mı?"
"367 tertibi" Gül'ün cumhurbaşkanlığının Anayasa Mahkemesi'nden geri dönmesi olayıydı...
- Peki Başbakan'a göre nasıl boşa ?ıktı?
- Se?imle...
Bu defa tehlikede olan Gül'ün cumhurbaşkanlığı değil, topyek?n parti ve siyaset yapma olanağı olduğu i?in daha keskin bir karar gelebilir...
Bu ihtimal zayıf görünmüyor.
Bir kere Tayyip Erdoğan'ın tarzına uygun bir ihtimal...
Yani "düellodan ka?mak yok"...
PROTESTOLAR KENERA İTİLİR
İki, AKP'nin demokrasi sloganını en yüksek perdeden ve en geniş yelpazede kullanmasını sağlayacak bir dönem.
??; diğer partilere baskın anlamına gelir.
Dört; giderek toplumda yükselen "işsizlik", "esnaftaki sıkıntı", "ekonomik kriz" üniversite camiasındaki sancı gibi olumsuzluklar unutulur. Daha iki gün önce Hak-iş dahil bütün iş?i sendikaları, memurlar, sivil toplum kuruluşları hükümeti protesto eden gösteriler yaptılar. Hükümet Sosyal Güvenlik Yasası'nı geri ?ekmek zorunda kaldı. 17 yıl sonra ilk kez meydana gelen bu toplumsal muhalefet kenarda kalır.
HEP DAVASI ?RNEK OLABİLİR
Bu maddeler daha da artırılabilir. Peki eğer böyle bir karar alınırsa davanın durumu ne olacak?
AKP se?imlere girebilecek mi? Daha önce kapatılma davası a?ılmış olan HEP'in se?imlere girmemesi konusunda dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa Mahkemesi'nden yürütmeyi durdurma kararı istemişti. Yani HEP'in se?imlere girmesinin engellenmesini istemişti. Ama Yüksek Mahkeme bu talebi geri ?evirmişti. Bu da AKP'nin erken genel se?im durumunda se?imlere girebileceği ihtimalini kuvvetlendiriyor...
Alkış gürültüsü mü gü?lü sessizlik mi
EĞER Türkiye demokrasisi bu sorunu aşarsa, önümüzdeki yüzyılın parlayan yıldızı olur. Burada siyaset?ilere ve medyaya ?ok büyük bir görev düşüyor... Bir tarafın malıymış gibi davranıp, kendini buna mecbur hissedip keskinleşen ifadeler kullanmak, yargıyı su?layan a?ıklamalar, yargının bağımsızlığını zedeleyecek konuşmalar yapmak, yazılar yazmak belki hamaset dolu bir coşku yaratabilir.
Aynı şekilde AKP i?in "İşte sonunda layığını buldun" türünden tepkiler göstermek de hatalıdır. Her iki taraftan da "alkış" gelebilir... İşte en büyük tehlike buradadır.
?zellikle Başbakan'a yaranmak i?in yargıyı su?layıcı deme? verme yarışı başlayabilir.
İşte büyük yanlış buradadır. Sahte demokrasi kahramanlığının yalakalığa dönüşmesi tehlikelidir.
?zellikle Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ın kendisini eleştirenlerden ?ok, bu tür "ucuz yalakalıklar"ın önünü kesmesi ?ok önemlidir...
Çünkü o Yargıtay da, Anayasa Mahkemesi de bu rejimin temellerindendir..
Çünkü şu anda "alkışların gürültüsü"ne, "tribün tezahüratı"na değil, Türkiye'nin geleceğine olan inancın "gü?lü sessizliği"ne ihtiya? vardır..
'Dokunulmazlık' AKP'ye dokundu
ÇOK güvendiğim bir hukuk?uya soruyorum:
- AKP eğer milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırsaydı, bugün parti kapatma davasının önüne ge?miş olmaz mıydı?
- Yani?
- Yani bugün AKP'ye a?ılan kapatma davasındaki iddianamede belediye başkanları ve milletvekillerinin söz ve eylemleriyle partiyi "laikliğe aykırı odak" konumuna getirdiği söyleniyor. Eğer milletvekili dokunulmazlıkları kaldırılsaydı, tek tek davalar a?ılırdı. O zaman AKP şunu diyebilirdi: Ben bu iddiaların odağı olamam. Çünkü onları savunmuyorum. Bu iddialara maruz kalan kişiler i?in yargı yolunu a?tım. Onlara kalkan olmadım... Benimsemedim.)
Hukuk profesörü bu yorum i?in şu cevabı veriyor:
- Evet bunu söyleyebilirdi. Hatta ?ok kuvvetli bir savuma olurdu. Belki de dava bile a?ılamazdı..
Ne garip değil mi?
SADECE T?RBANLI ?ZG?RL?K KATSAYISI
AKP son dönemde, "özgürlük katsayısı"nı yalnızca "türban özgürlüğü"ne indiren bir görüntünün i?ine düşmüştü...
?zellikle Y?K Başkanı'nın üniversite rektörlerine, "Türbanlı kızları okula almazsanız su? işlersiniz" diye tehdit göndermesi, üniversite özerkliğini valilere yazıyla şik?yet eder hale gelmesi dikkat ?ekmişti. AKP bu konudaki hassasiyeti, örneğin milletvekili dokunulmazlıklarında göstermemişti. Bir türlü kaldırmadı o dokunulmazlığı..
Belki tek gerek?e değil ama sonu? olarak işte sonu?.
Dokunulmayan o dokunulmazlık, bakın nereye dokundu...
Ağır sorular
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül'e ?ok yakın bir siyaset?iden geliyor bu söz:
- Sayın Gül, şimdi 'Keşke kapatma davası a?ıldıktan hemen sonra böyle ayaküstü konuşmasaydım' diye düşünüyor...
Bence de... Mutlak bu soruyu soruyordur kendisine:
- Neden bir cumhurbaşkanı olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na cevap verecek ya da bir polemiğe neden olabilecek o sözleri söyledim.
- Neden, "TBMM'de bu kadar oyu olan bir partiyi kapatma kararı i?in herkes iyi düşünsün" anlamına gelecek o sözleri söyledim.
- Neden üyelerini atama yetkisi bende olan yüksek mahkemeye dolaylı müdahale denilebilecek o sözleri söyledim.
Evet, iyi biliyorum ki Cumhurbaşkanı Gül, Katar'da yaptığı o a?ıklamadan şimdi pişmandır... Pişmandır ?ünkü zaten Anayasa Mahkemesi'nde şu anda bir "Türban davası" vardır. Ve iddianamenin ?ok büyük bir bölümünü türbanla ilgili söz ve eylemler oluşturmaktadır. Dahası, kendisi de o iddianamenin i?indedir... Belli ki Anayasa Mahkemesi "türban kararı" ile "AKP'nin kapatılması davası"nı aynı zaman diliminde ve düzlemde ele almak durumunda kalmıştır.
Oysa Gül'ün böyle bir a?ıklama yapmasına gerek yoktu. Zaten bu konudaki görüşleri belliydi.
Bu yüzden sessizliği daha ağır ve etkili olacaktı.
Belirsizlik kuşatması
ŞURASI a?ık... Bugünden itibaren, bu kapatma davası süresince Türkiye sıcak, keskin ve gerilimli günler yaşayacak... Siyasetin ötesinde bu kapatma davasının piyasalardaki algılaması şudur: "Türkiye dışarıdan gelecek küresel krize karşı direnmeye ?alışırken bu defa i?erden bir krizle vuruldu." İşte bu yorum yüzünden piyasalar diken üstünde olacak... Yabancının borsadaki sıcak parası ka?mak i?in her fırsatı değerlendirecek. Türkiye'nin dünya piyasalarındaki konumu "?ok riskli bölge" haline dönecek.
Bu da uluslararası fonların Türkiye yatırımlarını boşaltması anlamına gelecek. Belki ilk gün bir sessizlik, bir hareketsizlik görülebilir. Ama bunun anlamı "Türkiye sağlam duruyor. Piyasalar olumsuz etkilenmedi" değildir... Bunun anlamı şudur:
"Zaten küresel krize karşı direnme noktasında olan Türkiye şimdi daha da zordadır."
- Neden?
- Çünkü artık küresel belirsizlik, i?erdeki belirsizlikle birleşmiştir...
Riskli bölgenin başka türlü tanımı olmaz... İ?eriden ve dışarıdan belirsizlik kuşatmasıdır bu...
Washington Post'a karşı halkın gücü
WASHINGTON Post Gazetesi'nin muhabirleri PKK kampları bombalandıktan sonra oraya gidip röportaj yaptılar. Ve gazete yayınladığı bir fotoğrafta bir teröristin bir ayı yavrusunu emzirmesine yer vererek şöyle dedi:
"Anne ayı bombalamada ölmüş, militan da anne ayının yavrusuna bakıyor." Bu habere karşı hurriyet.com.tr olarak müthiş bir kampanya başlattık. Bir metin yazdık. Sizler o metni e mail olarak Washington Post'un okur temsilcisine ve editörüne gönderdiniz. Yüz binlerce tepki gitti...
Bebek katillerinin ayı yavrusunu beslerken ?ekilmiş fotoğrafına karşı hurriyet.com.tr aracılığıyla teröristlerin kundakta kurşunladıkları bebeklerin fotoğrafını gönderdiniz...
Yüz binlerce mail karşısında gazete sessiz kalamadı. Ve okur temsilcisi özür olmasa da gazetenin yanlış yaptığını i?eren bir yazı yayınladı...
Detaylarını bugün hurriyet.com.tr'de bulacaksınız.
Bu sizin gücünüzdür...