Eğitimde firsat eşitliği ve çok kültürlülük

Güncelleme Tarihi:

Eğitimde firsat eşitliği ve çok kültürlülük
Oluşturulma Tarihi: Ekim 17, 2011 00:00

Göçmen çocuklarının ve bilhassa biz Türklerin Alman eğitim eistemindeki başarısızlıkları bilinen bir gerçektir.

Haberin Devamı

Bu sistem bilindiği gibi genelde 4 yıl olan ilkokul sonrasında öğrencileri yetenek ve birikimlerine göre ayıran, çok yönlü seçim ve imkanlar sunan bir yapıya sahiptir. Başarılı ve üniversite eğitimi görebilecek, toplumun üst katmanlarını oluşturabilecek öğrenciler, okul idaresi ve öğretmenler tarafından Gymnasium denen liselere yönlendirilir. Orta durumda başarılı olup memur, tekniker gibi mesleklere yatkın olanlar ve ileride toplumun orta sınıfını oluşturabilecek öğrenciler ise Realschule denen ortaokullara yönlendirilir. Buna karşılık daha az başarısız ve genelde ara hizmet işlerini üstlenebilecek ve toplumun işçi sınıfını oluşturabilecek öğrenciler ise Hauptschule denen ortaokullara yönlendirilir. Her ne kadar bu okullar arasında yatay geçişler mümkün olsa da, pratikte bu geçiş süreci daha çok yukarıdan aşağıya doğru işlemektedir. Bunların dışında Sonderschule veya Förderschule denen ve genelde öğrenme sorunu olan öğrencilerin gittiği okul tipi vardır ki, bu okullardan yukarı doğru çıkmak neredeyse imkansızdır.

Genel durum:

Alman okul sistemindeki bu yapıyı göz önüne alır ve Almanya’nın en yoğun nüfuslu eyaleti olan Kuzey Ren Vestfalya’da (KRV) Alman, göçmen kökenli ve Türk çocukların 2009/2010 eğitim yılında Gymnasium’a gitme oranına bakarak başarısızlığın resmini çizmiş oluruz. Almanların Gymnasiumlara gitme oranı %32,6 iken bu oran göçmelerin genelinde %14.4 dür. Göçmen topluluğunu 1960’larda işçilik anlaşmasıyla göç eden değişik milletlere açar ve onların Gymnasium’a gitme oranlarına bakacak olursak eğer, arada büyük bir farkın bulunduğunu da göz ardı edemeyiz. Bu oran Türklerde %5.7 iken, İtalyanlarda %7.7, Portekizlerde %11.3, Ispanyollarda %12.7 ve Yunanlılarda %14.5 tir. Bu başarısızlık okul sonrasında da devam etmektedir. Türk çocukların okuldan diplomasız ayrılma oranı ve okul sonrası meslek hayatında iş bulma şansları Almanlara nazaran 2-3 katı daha kötüdür.

Başarsızlığın nedenleri:

Alman toplumunda yaygın olan bir görüşe göre değişik göçmen gruplarının başarı farkı, kökene bağlı farklı sosyo-kültürel eğitim ve performans anlayışına bağlıdır. İspanyol, Portekiz ve Yunanlı ailelerin geçmiş dönemlerde çocuklarının eğitimine çok daha fazla önem verdikleri görülür. Bu nedenle her şeyden önce siyasi ve dini eğilimlerden arındırılmış eğitim ağırlıklı veli dernekleri kurarak, Alman eğitim sistemine çok daha önceden adapte oldukları ve haklarının bilincine vardıkları bilinen bir gerçektir. Fakat velilerin tüm çabalarına rağmen, en başarılı işçi kökenli göçmen gruplarının bile, Almanlara nazaran üç kat geride kaldıkları da bir gerçektir.

Tüm çabalara rağmen göçmenlerin eğitimdeki başarısızlığının nedeni, sadece kişilerin sosyo-kültürel farklılıklardan değil aynı zamanda sosyo-ekonomik sorunlar ve eğitim sistemindeki yanlış yönlendirme ve uygulamalardır. Bu nedenledir ki Almanya OECD ülkeleri arasında, eğitimde ayrımcılığı en yoğun bir şekilde vurgulayan ülkeler arasındadır (1). Alman eğitim sisteminin kişilerin sosyo-ekonomik durumlarına göre aşırı kısıtlayıcı özelliği sadece göçmenler için değil, aynı zamanda Alman toplumunun alt sosyal katmanlarını da belirgin bir şekilde etkilemektedir. Alman Üniversiteler Kurumu’nun (Deutsches Studentenwerk) 2004 verilerine göre, akademik kökenli ailelerin çocuklarının %83’ü üniversiteye giderken bu oran işçi kesiminin çocuklarında sadece %18’de kalmaktadır. Her ne kadar Almanya’da eğitim sistemi parasız olsa da eğitim sisteminin yapısı gereği sınıfsal ayrışımı pekiştirmekte ve bu nedenle de eleyici etkinliğini korumaktadır. Bu bağlamda yapılan bilimsel araştırmalar, göçmen kökenli çocukların hem ilköğretimden orta öğretime geçiş sürecinde (Prof. Dr. Klaus Klemm, Duisburg-Essen Üniversitesi), hem de ortaokuldan meslek hayatına geçiş döneminde (Prof. Dr. Ursula Boos-Nünning, Duisburg-Essen Üniversitesi) şans eşitliğinin olmadığını göstermektedir (2, 3). Almanya’da şans eşitliği anayasal bir hak olmakla beraber, bilhassa göçmenlere karşı bilinçli veya bilinçsiz uygulanan bu şans eşitsizliğini Prof. Klemm şu şekilde vurgulamakta: “Bu ayrımcılık, mevcut anayasal hakların çok gerisinde kalmaktadır”.Bir başka görüşe göre (Prof. Dr. Christiane Bender, Helmut Schmidt Üniversitesi Hamburg) eğitim özürlü çocukların gittiği okullardaki göçmen çocuklarının oranı, gerekenin çok üzerindedir. Göçmenlerin topluma uyumu için kilit noktada bulunan okullardaki bu ayrımcılık, çocukların sosyo-ahlaki ve mesleki biyografilerini olumsuz etkilemektedir (4).

Çözüm yolları:

Bu ayrımcılıktan nasıl kurtulunur, şans eşitliği nasıl sağlanır ve böylece Türk çoçuklarının eğitim düzeyleri nasıl yükseltilir? Bunları gerçekleştirebilmek için her şeyden önce bizler, çok daha fazla eğitime katkı sağlamamız, çocuklarımızın gelecekte başarılı olabilmeleri için, eğitimin ön planda olması gerektiğinin bilincine varmamız gerekmektedir. Zira giderek artan globalleşmeyle birlikte, çok kültürlülük ve çok dilliliğin önemi de kuşkusuz giderek artacaktır. Bunun dışında eğitim sisteminde ve toplumsal anlayışta, köklü değişikliklere gidilmesi de şarttır. Bunlardan bir kaçını sayacak olursak: Birincisi, Alman toplumu ve siyasileri, artık şu gerçeği görmeleri ve benimsemeleri gerekiyor: Homojen dil ve kültür anlayışı ısrarından artık vazgeçerek, çok kültürlülüğün ve çok dilliliğin (sadece ingilizce, fransızca, ispanyolca değil) bir avantaj olduğunun benimsenmesi gerekiyor. Ikincisi, öğrencilere kişisel desteğin önemi benimsenmeli ve bu bağlamda eğitim sistemi, esnek olup kişisel desteği karşılayabilecek durumda olmalı. Üçüncüsü, eğitim sistemine yapılan devlet desteği sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel farklılıklara göre yeniden ayarlanmalı. Örneğin işçi ve göçmenlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdeki okullara özel destek (daha az öğrenci grubu, daha çok öğretmen, ek sosyal danışmanların istihdamı, dil gelişim uzmanlarının istihdamı, ek eğitim araç ve gereçleri) sağlanmalıdır. Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Eğitim sisteminde fırsat eşitliği herkese eşit davranarak değil, fırsatlar eşitlenerek sağlanır.

Kaynaklar:

1)
Klieme Eckhard et al. (2010). PISA 2009. Bilanz nach einem Jahrzehnt.
http://pisa.dipf.de/de/de/pisa-2009/ergebnisberichte/PISA_2009_Bilanz_nach_einem_Jahrzehnt.pdfx

2) Boos-Nünning Ursula (2006). Berufliche Bildung von Migranten und Migrantinnen.
http://www.bibb.de/dokumente/pdf/a21__Boos-Nuenning_Migranten.pdf

3) Klemm Klaus 2007. Ethnische und Soziale Herkunft: entscheidend für Schulerfolg? http://library.fes.de/pdf-files/asfo/04689.pdf

4) Bender Christiane. (2008) Integration der Migranten. http://www.hsu-hh.de/bender/index_6UEZNKnS0CQwS6IJ.html





Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!