‘Edirne’ye göç müzesi kurulsun’

AVRUPA Balkan-Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Kurucu Başkanı Hüseyin Adalı, toplantıda gündeme gelen konuları şöyle özetliyor: “Türkiye uzun bir süredir hem göç alan, hem de göç veren bir ülke. Göç olgusu tüm insanlık için olduğu gibi Avrupa’da yaşayan biz Balkan-Rumeli Türkleri açısından da çok önemli. Bizim diğer göçmen kökenli insanlardan önemli bir farklılığımız var. Hemen hepimizin ailesinin geçmişinde önce Balkanlardan Türkiye’ye, ülkemizin çeşitli yörelerine ve sonra da 60’lı yıllardan itibaren Türkiye’den Avrupa’ya göç hareketinin izleri var. Bu konunun tarihi ve güncel içeriğiyle tüm topluma aktarılması, bir bilinç oluşturulması için bir ‘göç müzesi’ kurulabilir. Yönetim Kurulu üyelerimizden Yılmaz Kalender’in Almanya’daki araştırma ve gözlemleri, bu konudaki fikir alışverişleri için başlangıcı oluşturdu.

‘ALMANYA’DAKİ İLK GÖÇ MÜZESİ’
Türkiye’de Almanya’nın Bremenhaven kentinde 2005 yılında kurulan ‘Alman Göçmenler Evi’ (Deutsches Auswandererhaus) gibi bir müze yok. Bu müze, 19’uncu yüzyılda Avrupa’dan Amerika’ya göçü esas konu alıyor ve konuyla ilgili kesimlerce ‘Almanya’daki ilk göç müzesi’ olarak kabul ediliyor. Türkiye’de de benzer bir müze kurulabilir. Bunun için de en uygun yerlerin başında, her iki göçün de en önemli duraklarından biri olan Edirne geliyor. Bu güzel şehrimiz, aynı zamanda, Avrupa’da yaşayan ve tatillerini Türkiye’de geçirmek için karayolunu tercih eden insanlarımızın güzergâhında bulunuyor. Toplantıda, üyemiz Rifat Erden’in önerisiyle gündeme gelen ve dikkate alınan bir diğer madde de bu müzenin başlangıçta sanal ortamda kurulması. Tabii Türkiye’deki Balkan-Rumeli derneklerinin çatı örgütlerinin de görüşünü almak ve olacaksa bu konudaki çalışmaları birlikte yürütmek gerekiyor.

GÖÇ SÜREÇLERİNİ KONU ALAN BİLİMSEL YAYINLAR...
Yönetici üyelerimiz Hayrettin Yurtöven, Yücel Tuna ve Dr. Ece Önder’in önerileri üzerine, toplantıda kararlaştırdığımız bir diğer konu da Avrupa’daki Balkan-Rumeli Türkleri’nin yaşadıkları göç süreçlerini konu alan bilimsel ve edebi yayınların, araştırmaların desteklenmesi oldu. Bunun için her iki süreci de yaşayan tanıkların yaşam öykülerinin bir an önce kayıt altına alınması gerekiyor. Bunlar, kitap olarak ya da bu amaçla kurulacak özel bir internet portalı aracılığıyla yayınlanabilecek. Dernek olarak bu yayın çalışmalarının kurumsallaşması sürecini organize etmeyi ya da desteklemeyi amaçlıyoruz.

‘KÜLTÜRLERİN TEMSİLİYETİ SİYASETİ ZENGİNLEŞTİRİR’
Bir diğer konu da Balkan-Rumeli göçmenlerinin Türkiye’deki siyasal, sosyal ve kültürel süreçlerde daha etkin bir biçimde temsil edilmesi. ‘Rumeli Balkan Türkleri Federasyonu’, geçenlerde Türkiye nüfusunun üçte birinden daha fazlasının Balkan-Rumeli kökenli olduğuna dair açıklama yaptı. Ancak Türkiye’nin hemen her yeri için geçerli olan bu demografik gerçek ülkenin siyasal süreçlerine yansımıyor. Hükümetlerde ve siyasi partilerin yönetici kadroları arasında çok az Balkan-Rumeli kökenli siyasetçi yer alıyor. Elbette siyasette liyakat önemlidir, ancak alt kültürlerin temsiliyeti de siyaseti zenginleştirir. Balkan-Rumeli kökenli insanlarımızın siyasi süreçlerde, ülke yönetiminde daha belirgin olarak yer alması gerekiyor. Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyetin kuruluş döneminde bu böyleydi. 100’üncü yılını kutladığımız cumhuriyetimize daha fazla katkıda bulunmak için Türkiye’deki tüm gençlerimizin siyasette ve kültürel hayatta daha girişken, daha çalışkan, daha üretken olmasını umuyoruz. Avrupa’daki Balkan-Rumeli Türkleri olarak bunu desteklemek istiyoruz.”