Güncelleme Tarihi:
Geçen yılın sonlarına doğru yaşamını yitiren Berlinli Türk sanatçı Zeynep Delibalta’nın ölmeden önce yaptığı ve Burak ve benzeri olaylar için algoritma (Bir sorunun çözümü için izlenecek yol, yöntem) ismini verdiği 2 metre yüksekliğindeki bronz anıtın açılışında duygu dolu anlar yaşandı.
Burak’ın babaannesi belli ki, bitmeyen acılar çekiyordu.
Annesi, babası ve kardeşleri de öyle.
Açılışta kısa bir konuşma yapan anne Melek Bektaş, çok açık bir biçimde
Alman güvenlik birimlerine de adalet makamlarına da artık güveni kalmadığını haykırdı.
“Bunlara güvenmiyorum. Savcısına, polisine güvenmiyorum artık. Olayı kapatmaya çalışıyorlar” dedi.
Türkiye’nin Berlin Başkonsolosu Mustafa Çelik de bu cinayetin aydınlatılması için Alman makamları göreve çağırdı.
Berlinli Türklere ve Türk kökenlilere de daha duyarlı olma çağrısında bulundu.
Başkonsolos Mustafa Çelik, belli ki duyarsızlığa isyan ediyordu.
Yalnız Başkonsolos değil, orada bulunan diğer Türkler de, Almanlar da öyle.
Sağduyulu Almanların öncülük ettiği Burak Bektaş Cinayetinin Aydınlatılması Girişimi’nin yoğun çabasıyla yaptırılan anıtın açılışı öncesi bölgede bir protesto yürüyüşü düzenledi.
“Burak’ı unutma. Hatırla ve Aydınlat!” (Burak Unvergessen. Aufklaeren und Gedenken!) yazılı afişler taşındı.
Yakalarda da Burak fotoğrafları.
***
Yürüyüşe katılanların çoğu Alman’dı.
Türk katılımcılar azınlıktaydı.
Yürüyüşe annesi ve babasıyla birlikte katılan 16 yaşındaki lise öğrencisi tanıdık bir Türk genci adeta ateş püskürüyordu.
“250 bine yakın Türk’ün ve Türk kökenli insanın yaşadığı Berlin gibi bir kentte katılım böyle mi olmalıydı?” diyordu.
“Bizim insanımız niçin ve neden bu kadar duyarsız?” diyordu.
“Biz kendi sorunumuza, kendi sorunlarımıza sahip çıkmazsak, gücümüzü göstermezsek, birliktelik sergilemezsek kim bizi ciddiye alır?” diye feryat ediyordu.
Haklıydı da.
Hem de sonuna kadar.
Alman makamlar, Alman güvenlik birimleri, Almanya’da politik sorumluluk taşıyanlar tabii bu ve benzer cinayetlerin aydınlatılması, suçlulardan hesap sorulması için üzerlerine düşen görevleri de, sorumlulukları da yerine getirmelidir.
Bu ülkede yaşayan yurttaşlar, vatandaşlar olarak bunu beklemek bizlerin de en doğal hakkıdır.
Ancak “hak verilmez, alınır” özdeyişinden yola çıkarak, Almanya’da yaşayan Türklerin ve Türk kökenli insanların sorunlarının çözümü, sorunlarına sahip çıkılması için daha duyarlı olmaları, daha duyarlı bir tutum sergilemeleri de kaçınılmazdır.