Ahmet Külahçı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 2019 10:25
İnsan bazen zamanın su gibi akıp gittiğini düşünüyor. Gerçekten öyle olan zamanlar da var. Ama bunun hiç de öyle olmadığı zamanlar da var. Örneğin; kapalı kapılar ardında olmasa da insanların kendilerini özgürlüğün olmadığı ülkelerinde ‘hapisteymiş’ gibi hissetkileri için bir türlü geçmeyen zamanlar.
İŞTE yıllarca eski Doğu Almanya olarak bilinen Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde (DDR) insanlar bu duyguları yaşadı.
Almanya’yı Almanya’dan, Almanları Almanlardan, Berlin’i Berlin’den, Berlinlileri Berlinlilerden ayıran ‘Berlin Duvarı’, 16 Ağustos 1961’de örülmeye başlandı.
Hem de dönemin Doğu Almanya Devlet Başkanı Walter Ulbricht, daha iki ay önce, “Kimsenin duvar örme niyeti yok” dediği halde.
Batılıların ‘Utanç Duvarı’, Doğuluların ‘Faşizme geçit yok duvarı’ olarak niteledikleri ‘Berlin Duvarı’ örülmeye başladığında, ben doğup büyüdüğüm Derebucak’taki (Konya) ilkokulu yeni bitirmiştim.
Daha sonraki yıllarda Beyşehir Lisesi’nde orta öğrenim yaparken ‘Berlin Duvarı’ ile ilgili bazı şeyler okumuştum.
Beni en çok etkileyen, 1961 yılında Türkiye ile Almanya arasında imzalanan ‘İşgücü Anlaşması’ yoluyla daha sonraki yıllarda Berlin’e çalışmaya giden Derebucakıların yıllık izine geldiklerinde anlattıkları ‘Berlin Duvarı hikâyeleri’ olmuştu.
‘Berlin Duvarı’nı ilk kez Strasbourg Üniversitesi’nde tıp öğrenimi yaparken, 1971 yılında Berlin’i ziyaret ettiğim bazı Dortmundlu Derebucakılarla birlikte gördüm.
Bir tanıdığın otomobiline binip saatlerce süren yolculuktan sonra Berlin’de yaşayan Derebucaklılara ulaştık.
İlk gün hasret giderdikten sonra Doğu-Batı Berlin arasındaki ‘Utanç Duvarı’nı ziyaret ettik.
Duygu dolu anlardı.
1980 yılında Hürriyet gazetesinin Avrupa merkezi Frankfurt’ta muhabir olarak çalışmaya başladım.
Ağustos 1983’te Hürriyet’in Berlin büro şefliğine atandım.
O dönemdeki büro, Batı Berlin’in ünlü Ku’Damm Caddesi üzerindeki ‘Yıkık Kilise’ olarak bilinen ‘Gedaechtnis Kirche’nin yanındaydı.
Berlin’i bölen duvarları zaman zaman ziyaret ettim.
Her seferinde de buruk duygularla ayrıldım.
Her ne kadar her gün görmesem de ‘Berlin Duvarı’ hep kafamdaydı.
Tedirgin oluyordum.
Yaklaşık 22 ay sonra Berlin’den ayrılmaya karar verdim.
Yönetimle konuştum.
“Devam et” dediler.
“İşi bırakır yine de devam etmem” deyince de yeniden Frankfurt’a dönmeme onay verdiler.
*
1987 yılında Hürriyet’in Bonn temsilcisi olarak göreve başladıktan sonra zaman zaman Berlin’de düzenlenen toplantılara katıldım.
Her seferinde ‘Berin Duvarı’nı ziyaret de vardı programda.
Duvar değişmediği için buruk duygular da değişmemişti.
Ama Doğu Almanya’daki ‘özgürlük sevdalıları’nın 1989 yılı ekim ayında sokaklara dökülmesiyle durum değişmeye başladı.
Doğu Blok ülkelerinin ‘babası’ konumundaki Sovyetler Birliği’nin o dönemdeki lideri Mihail Gorbaçov’un özgürlükten yana tavır almasıyla, 9 Kasım 1989 tarihinde ‘Berlin Duvarı’ çöktü.
Duvarın delindiği akşam ben Bonn’daydım.
Birçok insan gibi ben de sabaha kadar ekran başındaydım.
Doğu Berlin’den Batı Berlin’e akın ediyordu insanlar.
Kimileri yürüyerek, kimileri koşarak, kimileri de bindikleri ‘Trabant’ otomobilleriyle.
Sevgi, duygu ve sevinç dolu anlar yaşanıyordu.
Birbirlerini hiç tanımayan insanlar birbirlerine sarılıp bu sevinci paylaşıyordu.
Ertesi günü Bonn’da trene binip Berlin’in yolunu tuttum.
Türklerin ve Türkiye kökenlilerin yoğun olduğu ‘Küçük İstanbul’ olarak bilinen Kreuzberg’de ve kentin başka kesimlerinde insanların yaşadıkları sevince hem tanık hem de ortak oldum.
Hükümet Bonn’dan Berlin’e taşınınca ben de 1999 yılı sonunda ‘Duvarsız Berlin’e yerleştim.
20 yıldır eşim ve hukuk öğrenimi gören oğlumuzla birlikte severek yaşıyoruz Berlin’de.
*
Evet.
‘Berlin Duvarı’ çökeli tam 30 yıl oldu.
İşte insanlar bugünlerde başta Berlin olmak üzere ülkenin çeşitli kesimlerinde, ‘30 yıldır duvarsız Berlin’ etkinlikleri düzenliyor.
Yerlisi, yabancısı, göçmeni, göçmen kökenlisi hep birlikte ‘özgürlük şarkısı’ söylüyor.
Ve Doğu Almanya’nın tarihe gömülmesine yol açan gösterilerde “Halk biziz-Biz halkız”, “Biz bir halkız” sloganlarını yineleyerek tam bir birliktelik ve dayanışma sergiliyorlar.