Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: AFP
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 2021 09:20
Pablo Hasel. Asıl adı Pablo Rivadulla Duro. Katalan bir rap’çi. Attığı tweetlerde ve şarkılarında İspanya’nın eski kralı Juan Carlos’u parazit, hırsız, rüşvetçi ve ‘mafioso’ (mafya mensubu) olarak niteleyip hakaret ettiği, polisin sığınmacılara karşı katı tutumunu eleştirip devleti kötülediniz ve terörizmi övdüğü gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılmış.
SÖYLEMLERİNİN ‘düşünceyi
ifade özgürlüğü’ kapsamında olduğunu düşündüğü için de cezaevine gitmesi gereken gün Lleida Üniversitesi’nin kampüsüne sığınmış.
Kampüsü basan polisler, kollarından tutup
Pablo Hasel’i 16 Şubat’ta cezaevine tıkınca,
İspanya’da özgürlükçü gençler ayaklandı.
Başta Barselona olmak üzere ülkenin çeşitli kesimlerinde çoğu genç on binlerce gösterici, “Pablo Hasel’e özgürlük” diye sokaklara döküldü.
Gösteriler sırasında polisle çatışmalar çıktı.
Yüzlerce gösterici gözaltına alındı.
Gösteriler hâlâ devam ediyor.
*
Pablo Hasel, Kraliyet ailesine hakaretle suçlandığı için de cezaya çarptırıldı.
Oysa ki Pablo Hasel’in parazit, hırsız, rüşvetçi, ‘mafioso’ dediği eski Kral Juan Carlos hakkında İspanya Yüksek Mahkemesi, bir İspanyol konsorsiyumun Suudi Arabistan’daki Mekke ve Medine kentleri arasındaki yüksek hızlı tren yolu inşası sözleşmesine katkılarından dolayı 100 milyon dolar rüşvet aldığı gerekçesiyle zaten soruşturma başlatmıştı.
Pabucun pahalıya mal olacağını tahmin eden Juan Carlos, 2014 yılında yerine geçen İspanya Kralı oğlu VI. Felipe’ye gönderdiği mektubunda, yurt dışına taşınmak istediğini yazmıştı.
Nitekim öyle de yaptı.
Kimselere gözükmeden geçen yıl ağustos ayı başlarında kayıplara karıştı.
Kısa bir süre sonra da Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Juan Carlos’u başkent Abu Dabi’de ‘konuk ettiği’ ortaya çıktı.
Hâlâ da oralarda.
İspanya Yüksek Mahkemesi’nin yolsuzluk soruşturması başlatması üzerine Kral VI. Felipe, babasına her yıl yapılan 194 bin euro ödeneği durdurdu.
Mirasından da feragat ettiğini duyurdu.
Ama rap’çi Pablo Hasel, eski Kral Juan Carlos’a hakaretten içerde.
*
Tabii 1986 yılından beri Avrupa Birliği (AB) üyesi olan İspanya’da ise düşünceyi ifade özgürlüğü ayaklar altında.
Hem de “Düşünceyi ifade özgürlüğü de neymiş?” dercesine.
Yalnız İspanya’da mı?
AB üyesi olan birçok eski Doğu Blok ülkesinde de öyle.
Macaristan’da Başbakan Viktor Orban ve hükümetine eleştirisel tutumuyla tanınan bağımsız
haber sitesi Index.hu’nun Genel Yayın Yönetmeni Szabolcs Dull geçen yılın ortalarına doğru görevinden alındı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 89’uncu sırada yer alan Macaristan’da zaten ‘bağımsız medya’ nerdeyse tarihe karışmış durumda.
Zira hükümet çizgisinde olan 500’ye yakın gazete, dergi, televizyon ve radyo kanalı ile web sitesi tek bir holdingin elinde.
Başında da Orban yanlısı bir yönetici.
Diğer medya kuruluşlarının yüzde 80’inden fazlası da Viktor Orban’a yakın iş insanları tarafından satın alındı.
Yani Macaristan’da Başbakan Viktor Orban tam bir ‘yandaş medya’ yarattı.
AB’nin temel değerlerinin başında gelen basın özgürlüğü Polonya’da, Çek Cumhuriyeti’nde, Slovakya’da, Bulgaristan’da, Romanya’da da hem baskı hem tehdit hem de ayaklar altında.
Polonya’da Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), 2015 yılından beri basın organlarına baskıyı daha da artırdı.
Yeni yasal uygulamalarla özgür basın susturularak, tam bir ‘ulusal devlet medyası’ oluşturuldu.
Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 5 yıl önce 180 ülke arasında 18’inci sıradayken geçen yıl 62’nci sırada yer aldı.
Slovenya Başbakanı Janez Jansa da kafayı hükümetin politikasını eleştiren medyacılara taktı.
Slovenya Televizyon Kurumu’nu (RTV) ‘yalancı’, Slovenya Basın Ajansı’nı (STA) da ‘ulusal yüz karası’ ilan etti.
RTV ve STA’ya yapılan devlet yardımlarını keserek, eleştirisel yaklaşan medyacıları çok açık bir biçimde “Böyle devam ederseniz, paranızı kestiğim gibi sesinizi de keserim” diye tehdit etti.
Bulgaristan’da da basın özgürlüğü diplerde.
Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Bulgaristan 180 ülke arasında 111’inci sırada.
AB üyesi Çek Cumhuriyeti de 40’ıncı sırada.
Böyle olduğu halde, basın özgürlüğü büyük harflerle yazılan AB, bu olumsuz gelişmelere seyirci kalıyor.
Adeta “Basın özgürlüğü de neymiş?” dercesine...