Güncelleme Tarihi:
Ekin Deligöz... Federal Meclis olarak bilinen Alman Parlamentosu milletvekili. Hem de aralıksız olarak 1998 yılından beri. Türk kökenli parlamenterlerin en kıdemlisi. Tokat’ta dünyaya gelmiş. Öğretmen bir annenin kızı. İlkokula İstanbul’da başlamış. 1979 yılında ailesiyle birlikte Almanya’nın Bavyera Eyaleti’ne yerleşmiş. Senden beldesinde ilkokulu bitirmiş. Orta öğrenimini de Bavyera’da tamamlamış. Liseyi bitirdikten sonra Konstanz Üniversitesi ile Viyana Üniversitesi’nde İdari Bilimler öğrenimi yapmış.
Daha öğrencilik yıllarında politikaya ilgi duymuş ve kendi dünya görüşüne en yakın parti olduğu için Yeşiller’in gençlik kollarında 1979 yılında aktif olarak çalışmalara katılmış. Bir daha da politikadan kopmamış.
SUUDİ KRALIN YEMEĞİNDE NEDEN BAY DELİGÖZ OLDUM
Diğer milletvekilleriyle yaşadığı ilginç veya şaşırtıcı bir anısı olup olmadığı şeklindeki sorumu da şöyle yanıtlamıştı: “Hamileyken bir milletvekili bana ‘Doğum için evinize mi döneceksiniz?’ diye sordu. Ben kendisine ev olarak nereyi kast ettiğini sorunca, ‘Türkiye’ diye cevaplamıştı. Tabii, bu diyaloğun devamını merak edenler olabilir ama ben parlamentodaki hayatımdan bir ilginç örnek daha vermek istiyorum;
"Dönemin Başbakanı Schröder ile çıktığım bir uluslararası gezide, Suudi Arabistan’a da uğradık. Kral tarafından akşam yemeği verilecek ama yemekte bayanlar için protokol gereği yer yoktu. Diğer taraftan bir parlamenter dışlanamazdı. Sonuçta protokolü değiştirmeden bir çözüm bulundu ve ben, Mr. yani Bay Deligöz olarak kralın masasına oturdum. Böylelikle 300 kişilik bir yemekte tek bay/ bayandım. Bu Suudi Arabistan için de herhalde tarihi bir olaydı.
Almanya’daki Türk kökenli toplumunun geleceğini nasıl gördüğü soruma da şu yanıtı vermişti: “Şimdi Almanya’daki Türk kökenli toplum, tek tip toplum değil. Türk kökenli toplumun içinde işverenler ver, işçiler var ve maalesef işsizler var. İşverenler Almanya’nın ekonomisinde giderek önem kazanan bir rol oynuyorlar.
Sadece başkent Berlin’de TDU’lu (Berlin -Brandenburg Türk-Alman İşverenler Birliği) arkadaşların verdiği rakamlara göre 9 bine yakın Türk işletmesi, yaklaşık 30 bin kişiyi istihdam ediyor ve 3.5 Milyar Euro ciro yapıyor. Müthiş bir potansiyel değil mi? Peki ya diğer kesimler? İşçi ve işsizlerin durumu hiç de iç açıcı değil. İşçiler genelde ortalamanın altında maaş alıyor ve geçimlerini zar zor sağlıyor. İşsizler ise iş bulmakta çok zorlanıyorlar. Dolayısıyla geçimlerini ancak devlet yardımıyla sağlıyorlar. Son iki örnek sadece Türk kökenli toplum için değil, Almanya’daki herkes için geçerli aslında.”
İKİ KÜLTÜRÜN SENTEZİYİM
Ekin Deligöz’e, “Federal Meclis’te Alman milletvekilisin. Kendini Alman mı, Türk mü, Türk kökenli Alman mı hissediyorsun?” diye de sormuştum.
Yanıtı genelde tüm göçmen kökenliler için geçerliydi: “Türkiye’de doğdum ve Almanya’da büyüdüm. Türk kökenli Alman vatandaşıyım. Her iki kültürü de çok yakından tanıyorum. Kendimi her iki kültürün sentezi olarak görüyorum.”
NEDEN YEŞİLLER?
“Niye Yeşiller Partisi?” soruma da, “Yeşiller Partisi her şeyden önce göçmenlerin sorunlarına ciddi bir şekilde eğiliyor. Bunu da göçmenlere rağmen değil, göçmenlerle birlikte, el ele vererek yapıyor. Bünyesinde siyaset yapmak isteyen göçmenlerin önünü kesmiyor, aksine sonuna kadar destek oluyor. Bunun içindir ki, partinin lideri olsun, meclis grup başkan vekili olsun, birçok göçmen kökenli yöneticisi var. Diğer partilerde olmayan bir şey bu.
Yeşiller Partisi diğer yandan çevre duyarlılığı, hak ve özgürlükler mücadelesi, her zaman barıştan yana olan tavrı, kadın hakları savunuculuğu, genciyle-yaşlısıyla yoksulun yanında olması vb. ile de diğer partilere nazaran topluma karşı sorumluluk bilinci çok yüksek olan bir parti. Kısacası Yeşiller’in politikaları ile benim temel fikirlerim birebir örtüşüyor. Bu yüzden Yeşiller Partisi” yanıtı vermişti.
GURURLU VE MUTLUYDUM
1998 yılındaki genel seçimlerde aday olan ve 27 yaşında Federal Meclis’e milletvekili olarak giren Ekin Deligöz’e o akşam neler hissettiğini de sormuştum.
Hala o akşamı yaşar gibi heyecanlıydı. “Çok yoğun geçen bir seçim kampanyasından dolayı bir hayli yorgun düşmüştüm. Seçim akşamı doğal olarak çok heyecanlıydım. Seçim bu, kazanmak da var, kaybetmek de. Gerçi ben, sonuç ne olursa olsun, yakın arkadaşlarım ve ailemle güzel bir akşam geçirmeye kararlıydım. Seçilmemin kesinleşmesi ve daha da önemlisi Kohl döneminin sona ermesiyle bir yandan çok gururluydum, diğer yandan doğal olarak çok mutluydum.
Tabii, en güzeli en yakınımda olan insanların bu anı benimle paylaşmalarıydı. Çünkü mutluluğun en güzeli paylaşılanıdır bence” demişti.
Seçildikten sonra Reich Meclisi olarak bilinen Federal Meclis binasına ilk kez girerken neler hissettiğini de sormuştum Ekin Deligöz’e. “Daha önce stajyer olarak Cem’in (Özdemir) yanında çalıştığım için meclise yabancı değildim. Tabii, bu kez stajyer olarak değil, milletvekili olarak mecliste bulunmamdan dolayı kuşkusuz gururluydum. Aynı zamanda bir hayli heyecanlıydım. Genel kurulda yapılan ilk oturum bana çok ilginç gelmişti.
Genel kuruldaki ortam bana sanki uzun bir tatilden sonra birbirlerini gören sınıf arkadaşlarını anımsatıyordu. Herkes birbirini selamlıyordu. Ben ise ilk başta kendimi biraz yalnız hissediyordum ama çok kısa bir sürede bir çok milletvekili arkadaş ile tanışıp, kendime bir çevre edindim” yanıtını vermişti.