Güncelleme Tarihi:
Almanya ekonomik büyüklük açısından dünya beşincisidir ve özellikle dış
ticaret açısından çarpıcı rakamlara sahiptir. Dünya ticaretinin yaklaşık onda
birini yapan Almanya yıllardır Türkiye’nin de en büyük ticari ortağı.
Türkiye’nin ihracat ve ithalatında en büyük pay 2006'ya kadar açık ara ile
Almanya'nın idi. 2006’dan sonra da Rusya’nın ardından ikinci sırada. Türkiye
Almanya’ya yılda yaklaşık 13-14 milyar dolarlık ihracat, Almanya'dan da 20-22
milyar dolarlık da ithalat yapıyor.
* * *
Bu rakamlar önemli. Çünkü bu ticaret kağıt üzerinde olmuyor. Binlerce ton
hammadde, ara mallar, mallar vesaire iki ülke arasında vızır vızır
taşınıyor.
İşte bu malları taşıyanlardan biri de TIR'cıların "Şeref Abi" dedikleri
Kırşehir/Kamanlı Şeref Tıraş. Almanya'da Köln yakınlarındaki Dormagen'de EMS
Nakliyat Şirketi'nin sahibi.
100'ü kendinin 250'yi aşkın TIR'la Almanya ile Türkiye ve İran arasında
dünyanın yükünü taşıyor.
O da Avrupa'daki birçok girişimci gibi gurbetçi evladı.
Babası 1972 yılında üç kardeşiyle birlikte Almanya'ya getirmiş.
"Halit Bey, 13 yıl çeşitli işlerde çalıştım. 1983'te bir Alman şirketinin
ihracat müdürü "Türkiye'ye mal göndereceğiz. Bize bir Türk TIR'ı bulur musun"
diye sordu. Bu sektörle ilk temasım böyle oldu. Baktım aracılık kesmiyor.
Emmanuel ve Michael adlı iki Alman mimar ile bir şirket kurup işe koyulduk.
Zaten firmanın adı da üçümüzün isminin baş harfleri. Ortaklarım bir yıl sonra
başka işe atılınca ayrıldı. Ben yılmadan ufak ufak büyütüp bu hale getirdim"
* * *
Şeref Tıraş, dünyaca ünlü Alman firması Bayer'in mallarını Türkiye ve İran'a
taşıyor. "Genellikle hammadde ve teknik malzeme götürüyoruz. Dönüşte de Opel,
Volkswagen ve diğer otomobil firmalarına Türkiye'den oto yedek parçası
getiriyoruz" diyor.
Türk, Alman ve Bulgar 200'ü aşkın şoför çalıştıran Şeref Tıraş, ile
Dormagen'de 2 bin metrekarelik logistik merkezinde görüştüm. TIR'ın biri gidip
diğer geliyor. Uzay merkezi gibi bir odada uydu üzerinden tüm TIRların nerede
olduğunu her an takip ediliyor. Şeref Tıraş, Türkiye'de Hadımköy'de de 17 bin
metrekare kapalı alan merkez kurmuş. Bu çapta bir depolama başka şirkette
yokmuş.
* * *
Yılda kaç ton yük taşıdığını soruyorum. "Hiç düşünmedim" diyor. Ama şöyle
konuşuyor: "Bir TIR'a 23 ton yüklüyoruz. Bir TIR ayda iki kez Türkiye'ye veya
bir kez İran'a gidip geliyor. Çarpın 250 ile taşığımız yük ortaya çıkar"
diyor.
Her işin zor olduğu kadar zevkli yönleri de var. Sizin işin zevkli olan
yönü nedir? diyorum.
"Bu iş bir gönül işi. İşine, yollara, kamyona sevdalı olacaksın. Yoksa
çekilmez. Mesela yolda yapılan yemeğin, çayın tadı bambaşkadır. Bir de TIR'cının
boş vakti çok olur. Bazen saatlerce, günlerce beklediğin olur. Bu sırada kitap
okumak mümkün. Ama ne yazık ki bizim şoförler okumuyor. Ben kitap veriyorum.
Sonra da soruyorum. Ama onlar daha çok iskambil oynamayı tercih ediyorlar. Tabii
okuyanlar da var. Onlar kendilerini belli ediyorlar zaten" diyor.
* * *
Kriz bu sektörü de etkilemiş. "İşimiz yüzde 20 azaldı" diyor. Ama tekrar
yukarı doğru bir kıpırdanma başlamış. "Bizim işimiz sanayinin bir barometresi
gibidir. TIRları gidip geliyorsa fabrikalar çalışıyor, işler yolunda demektir"
diye ekliyor.
Hergün, kar kış demeden 8 kilometre koştuğunu söyleyen Tıraş'ın ilginç bıyığı
da onun adeta simgesi. "Neden bu bıyık tipini benimsediniz?" dedim. Cevabı
şöyle oldu; "Bu işe başladığım yıllarda bıyığım yoktu. Ama yaş da genç.
Çalıştığım insanlar da babam yaşında adamlardı. Onlarla yaş farkımı azaltmak
amacıyla bıyık bırakmaya karar verdim. Bir hevesten ziyade, “Bak ufacık çocuk
bize iş buyuruyor” diye düşünmesinler istedim. Önceleri takmayanlar, çocuk
gözüyle bakanların bir kısmı daha sonra “abi” bile demeye kalktı. Daha sonra bu
bıyık hoşuma gitti. Askerde kestim. Dönünce beni tanıyamadılar. “Şeref Tıraş”
denilince hemen bıyıklarım akla geliyor. Şirketi kurduğumdan beri yani 25 yıldır
var"