Güncelleme Tarihi:
“1950’de dünyada 2.5 milyar insan yaşıyordu ve bu oranın 900 milyonunu Avrupalı ve Kuzey Amerikalı oluştururdu. Bugün ise dünya 7.5 milyar insandan oluşuyor. Bu oranın 900 milyonu Avrupalı. Euro-Atlantik nüfus büyük ölçüde gerilerken dünyadaki Euro-Atlantik nüfuz da azaldı. Asya’da gelişen ekonomiler ortaya çıktı. Buna benzer gelişmeleri Afrika’da da göreceğiz. Geçmişte düzen ve refah getiren Euro-Atlantik kurumlar zayıfladı. Bu sadece Çin gibi yeniden doğan güçlerin ortaya çıkmasından değil, ABD’de ve Avrupa’da meydana gelen politik süreçlerden de kaynaklanıyor. Son dönemde içe dönükleşme ve ayrışma yaygınlaşıyor.
‘TEK BAŞINA YAPAMAYIZ AMA HAZIRIZ’
“Müdahaleciliğinden dolayı ABD giderek yorgun düştü. Balkanlarda, Afganistan’da, Libya’da bunu görüyoruz. Son dönemde Suriye’deki gelişmeler de artık ABD’nin ‘müdahaleciliğinin’ ABD seçmeni tarafından kabul görmediğini gösteriyor. ABD, dünya sahnesindeki yerini terk etmesi halinde oluşabilecek boşluğun doldurulmasında Almanya katkı verebilir. Almanya tabii ki bunu yalnız başına yapamaz. Ancak biz hazırız. Bizim aktivitelerimiz diplomasi, sivil krizlerin yönetimi ve çatışma önlenmesidir. Biz Suriye’de bunu yapıyoruz. Suriye’de insani yardım tedarik ediyoruz. Cenevre görüşmeleri, İstanbul zirvesi gibi toplantılarda yer alıyoruz.”
‘TÜRBÜLANS DEVRİ YAŞIYORUZ’
“Dünya kaldırabileceğinden daha fazla problem üretiyor. Yaklaşımım bu çok cepheli meseleye muhtemel bir cevap verebilmek. Uluslararası hukuk düzeninin genişletilmesi gerekir. Bu çabamızda Kanada, Japonya ve birçok Avrupa ülkesi bizim doğal müttefikimiz. Dünyada şu an bir türbülans devri yaşıyoruz. Liberal değerler savunmaya dönük. Ancak bu süreç önceden saptanmış ya da doğal bir kanun da değildir. Ulusları insanoğlu idare eder ve insan da tarihsel süreci değiştirebilir. Sonuçlar riskli ve ağır olabilir. Başıboş kalamayız. Almanya hemfikir olduğu ülkeler ağıyla liberal düzenin yararına yatırım yapmaya hazırdır. Mümkün olduğu kadar fazla ülkenin bu gayrete dahil olacağını umuyoruz.”