Güncelleme Tarihi:
DTP: HERKES T?RK DEĞİL
Başsavcı Yal?ınkaya'nın DTP hakkında a?tığı kapatma davasında, iddianameye delil olarak sunduğu bazı olaylara ilişkin a?ıklamalara yer verilen ek savunmada, DTP'nin terör örgütü PKK ile işbirliği yaptığı yönündeki iddialara ilişkin a?ılan davaların bazılarından parti yöneticilerinin beraat ettiği, pek ?ok davanın da devam ettiği, partililer hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmadan bu tür ithamlarda bulunulamayacağı belirtildi.
Savunmada, "Abdullah ?calan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde, avukatları ile kendisi arasında ge?en diyalog ve görüşmeler, sonrasında avukatların yapmış oldukları iddia edilen a?ıklamalar ya da söylemlerin Demokratik Toplum Partisi'nin bilgisi dışında olduğunu ve a?ıklamaların partiyi bağlamayacağı, "Bu a?ıklamaların müvekkil partiyi bağlamayacağı a?ıktır" sözleri ile dile getirildi.
"İmralı Kapalı Cezaevi"nin kişiye özel bir cezaevi olduğunu da belirtildiği ek savunmada, "İ? yönetmeliği de kişiye özel tek kişilik bir yönetmeliktir. Yapılan tüm görüşmeler kayıt altında olup, Başsavcılık kanıtları arasında bu resmi kayıtlar yer almamaktadır" denildi.
AİHS STANDARTLARI G?ZETİLSİN
DTP, savunmasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin göz önünde bulundurulması gerektiğini de belirtti.
Savunmada şöyle denildi:
"Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine (AİHS) taraftır. Bu yasal durum ise Türk mevzuatının ve bu mevzuatın uygulamasının AİHS standartlarına uygun olmasını gerektirmektedir. Diğer yandan Avrupa Birliği'ne adaylık sürecindeki Türkiye'nin, karşılaşması gereken koşullardan bir diğeri Kopenhag Kriterleri olarak bilinen insan hakları standartlarıdır. Kopenhag Kriterleri ise, Avrupa Birliği ile AİHS'in yapıcısı Avrupa Konseyinin kesişme noktasını oluşturmaktadır. Bu sebeple Avrupa Birliği adaylık sürecinde, Türkiye'nin insan hakları alanındaki konumunu ve durumunu da etkileyecek zorunlulukla AİHS standartlarının gözetileceğine inanmaktayız. ?stelik Anayasa'da yapılan 2001 ve 2004 değişiklikleri sonrası, başta AİHS olmak üzere insan haklarına dair uluslararası sözleşme hükümleri ile ileride ayrıntı ile tartışacağımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM; öncesi Komisyon ve Divan kararları da bu ?er?evede değerlendirilecektir.) i?tihatlarının ulusal mevzuattan öncelikle hususu Yüksek Mahkeme'ye izahtan vareste bir keyfiyettir. Yani ulusal mevzuatın bir hükmü ile insan haklarına dair uluslararası sözleşme hükümleri veya bu hükümleri yorumlayan mahkeme kararları ?atıştığında, sözleşme hükümleri ve ulusal üstü mahkeme kararları esas alınacaktır. Bu da, ulusal mevzuatın AİHS ışığında incelenmesini zorunlu kılmaktadır."
141 EYLEME MADDE MADDE SAVUNMA
DTP, Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu ek savunmada Başsavcılığın partinin kapatılması talebiyle yaptığı başvuruda sıraladığı 141 eyleme madde madde yanıt verdi. 141 eylemin, partinin kapatılmasını gerektirecek nitelikte olmadığını belirten DTP, eylemlerin 129'unun ifade ve düşünce örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken olaylar olduğunu vurguladı.
Başsavcı Yal?ınkaya'nın sıraladığı 141 eylemden 129'unun beyan ve basın a?ıklaması olduğu, 4 olayda isimleri ge?en kişilerin parti üyesi olmadığı, 8 davanın beraatla sonu?landığı, 33 davanın halen derdest olduğu, 38 davanın Yargıtay aşamasında olduğu, 9 davada verilen kısa süreli cezaların para cezasına ?evrildiği, bir davada da kısa süreli ceza nedeniyle erteleme kararı alındığı, bir?ok mahkumiyet kararında Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 231. maddesindeki "hükmün a?ıklanmasının ertelenmesi" uygulamasının yapılmadığı, yapılması halinde "hi?bir hukuksal sonu? doğurmayacağı" belirtildi.
DTP, iddianamede sunulan kanatların bir kısmının ger?eğe aykırı, ?arpıtılmış ve hukuksal değeri olmadığını da iddia etti.
"İDDİANAME 'KURGU VE ?NYARGI' ?R?N?D?R"
DTP savunmasında, Başsavcı Yal?ınkaya'nın hazırladığı iddianamenin "kurgu ve önyargı" ürünü olduğunu da öne sürerek şu görüşleri dile getirdi:
"Müvekkil partinin kapatılması i?in ulusal ve ulusalüstü yasalarca ge?erli tek bir yasal neden ve tek bir yasal kanıtın bulunmadığı ortadadır. Sayın Başsavcı, Anayasanın, Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı herkesi Türk saymasının, birleştirici ve bütünleştirici olduğunu iddia ediyor.
"HERKESİ T?RK SAYMAK B?L?C?L?K"
Sayın Başsavcıya göre Anayasa'daki vatandaşlık tanımının değişmesini istemek, bölücülük. Oysa asıl bölücülük yaratan şey, Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı herkesi Türk saymaktır. Bu, bütünleştirici değil ayrımcı bir bakış a?ısıdır. Kürt sorunu her zaman güvenlik politikaları i?inde ele alınmış, her türden gelişme ve değişim ?abaları bu kapsamda değerlendirilmiştir. Bir etnik grubun (egemen ulusun) h?kimiyeti fikrine dayanan, asimilasyonu ama?layan, kimlikleri ink?r eden bu politikalar, insan hakları ve demokrasi kavramlarıyla bağdaşmamaktadır. Esasen DTP'ye yöneltilen bölücülük iddiası, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere karşı tekrarlanmış bir iddianın yansımasıdır. Kürtlerin tüm demokratik hak talepleri, hemen her zaman bölücülük su?lamasıyla karşılaşmıştır. Kürtler ne zaman siyaset yapmak istese partileri kapatılmıştır. Kürtlerin haklarının, Kürt kimliğinin tanınması gerektiğini söyleyen, bu sorunun ?özümü i?in ?alışacağını programına koyan bütün partiler bölücülük su?lamasıyla kapatılmıştır.
Kürt sorunu devletin tabu sorunlarından biridir. Hepimiz bu tabunun i?ine doğduk, etkilendik, Kürtleri tanımadan, anlamadan Kürtler hakkında fikir edindik. Kürtlerin ve kurdukları tüm partilerin bölücü olduğu, ulusun bütünlüğünü tehdit ettikleri yargısının kendisi, bölücülük i?in uygun bir zemin yaratmaktadır. Kapatılan diğer partiler gibi DTP'de Türkiye'nin bölünmesini istediği i?in değil; Kürt kimliğinin, dilinin ve kültürel hakların tanınmasını istediği, türdeş ulus yaratma politikasına karşı ?ıktığı i?in bölücü olmakla su?lanmaktadır. Devletin bildiğini herhalde Sayın Başsavcı da biliyordur: DTP üniter devletle sorunu olmadığını defalarca a?ıklamıştır. Bunu anlamak i?in tüzüğüne, programına, parti yetkililerinin a?ıklamalarına bakmak bile yeterlidir. DTP programında, Kürt sorunun ?özümünün ortak vatanda görüldüğü a?ık?a yazılıdır.
GOOGLE'LI SAVUNMA: "GOOGLE'A GİRİN 'DTP, ?NİTER' YAZIN"
DTP Meclise girdiği tarihten başlayarak da üniter devlet i?inde ?özüm aradığını her vesileyle a?ıklamayı sürdürmüştür. İnternette google girip "DTP üniter devlet" yazdığınızda, DTP, DTP'nin genel başkanlığını, eş başkanlığını yapmış Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Emine Ayna, Nurettin Demirtaş ve DTP'li ?eşitli yetkililerin, özeti 'Kürt sorununun ?özümünü üniter devlet i?inde istiyoruz' olan tam 129.000 haber gelmektedir. Sayın Başsavcı DTP'nin parti belgelerine, yetkililerinin a?ıklamalarına rağmen, onların üniter devletten yana değil bölünmeden yana oldukları konusunda emin görünüyor. DTP'nin programını, DTP'lilerin söylediklerini, yazdıklarını değil, düşündüklerini sandığı şeyi ger?ek kabul ediyor. Aslında Kürtleri potansiyel bölücüler haline getiren, kendilerinin Kürt olduklarının kabul edilmesini istemeleri. Sorun bu kadar net ve yalın.
"T?RK KİMLİĞİNİ DAYATMAK, DIŞLAYICI BİR ETKİ YARATIYOR"
Anayasa, farklı kimlikleri yok sayarak, farklı düşünceleri engelleyerek özgürleşmenin, demokratikleşmenin önünü tıkamakta. Türk kimliği anlayışı sorgulanmadan Kürt sorunu ?özülemez. Devlet, öncelikle farklılıkları reddeden resmi tarih ve ideolojisini, militer yapısını terk etmeli. Kim hangi kimliğini, hangi değerini korumak istiyorsa koruyup, geliştirebilmeli. Devlet, toplumu yansıtmalı. Kışkırtılmadık?a, farklı kimliklerin bu topraklarda beraber yaşayabildiğini biliyoruz. Sorunların ve tarafların varlığı, Anayasadaki vatandaşlık tanımını benimsemeyenlerin olduğunun a?ık kanıtı.
Türkiye'de, etnik, din ve yaşama kültürü a?ısından farklı gruplar var. Bu farklı unsurları kendi istekleriyle bir arada tutmanın yolu, onları olmayan bir bütünün i?inde erimiş saymaktan değil, kendi kimlik ve kültürlerini geliştirebilmelerinin önünü a?maktan ge?iyor. Devlet, Kürt siyasal örgütlerinin öne sürdükleri tezlerin tümünü reddetmektedir. Onların ne kurucu asli unsur, ne ayrı bir halk, ne de azınlık olarak tanınmalarını kabul etmek istemiyor. Devlet a?ısından Kürtler asimile olmaya mahkum ve mecbur Türkiye vatandaşlarıdır. Bugüne kadar uygulanan politika bu anlayış ?er?evesinde yürütülmüştür. 1991'de Kürt realitesinin tanınmış olması sonucu değiştirmemiştir. Oysa Türkiye'nin bütünlüğünün güvencesi ortak bir hayat tahayyülüdür ve bu da yeni bir toplumsal proje ile, oluşmasına hepimizin katılacağı yeni bir anayasa ile sağlanabilir.
"ANA DİLDE EĞİTİM İSTEMEK SUÇ MUDUR?"
DTP, resmi dilin Türk?e olmasına karşı ?ıkmamıştır. Kaldı ki karşı olduğunu a?ıklasaydı da, bu bir düşünce a?ıklama sayılır ve bir su? oluşturmazdı. Ana dilde eğitim istemek, devletin resmi dilinin Türk?e olmasına karşı ?ıkmak anlamına gelmez. DTP'nin programı nettir. Bugün ne düşündükleri de bugün yazıp, söyledikleri de programından farklı değildir. Emine Ayna'nın Taraf Gazetesine verdiği söyleşide de belirttiği gibi, "devletin resmi dili Türk?e olmalı ama bir de bölge dili olmalı. Devletle yazışmalarında Türk?e kullanırken kendi i? yazışmalarında bu dili kullanabilmeli." demektedir. Uygar dünyada da sorun böyle ?özülmektedir. Sorunun ?özümü i?in önce ne dendiğini anlamayı ger?ekten istemek gerekir. Resmi dilinin yanı sıra başka dilleri de kabul eden ülkeler var. ?stelik bölünme tehlikesinin en olmadığı ülkeler onlar. Bizdeki sorun daha ?ok zihniyetle ilgili."
"?CALAN'A 'SAYIN' DEMEK KAPATMA NEDENİ OLAMAZ"
DTP, savunmasında DTP'nin PKK i?in 'terör örgütü' dememesinin ve DTP'lilerin ?calan'a 'sayın' demesinin su? olmadığı gibi kapatma nedeni de olamayacağını yazdı.
Başsavcı Yal?ınkaya'nın sadece DTP aleyhine delilleri topladığını, lehe delilleri toplamadığını belirten DTP, "Sayın Başsavcı lehte delil toplamamıştır. Sayın Başsavcının, bir siyasi partinin kapatılmasını istemesi i?in hem lehe hem aleyhe olduğunu düşündüğü kanıtları toplaması ve buna göre karar vermesi gerekmez mi? Sadece aleyhe olduğunu düşündüğü kanıtları toplarsa kendisi de mahkeme de sağlıklı bir karar verebilir mi?" sorularını yöneltti.
SONUÇ VE İSTEM
DTP, 173 sayfalık ek savunmasının sonunda, "Hukuk ni?in vardır sorusunun bir yanıtı olmalı. Bu yanıt, vicdanımızı sızlatmamalı. Aydınların Cumhurbaşkanı'na yazdıkları mektuptaki dileği tekrarlıyoruz: Anayasa Mahkemesi, kapatma kararı vermeyerek, bütün olumsuzluklara rağmen, bu dönemi sonlandırmanın, yüzlerce yıldır birlikte yaşayan halkların kardeşliğini tekrar hatırlamanın ve onarmanın mümkün olduğunu gösterecektir inancındayız. Hukuka ve adalete aykırı, artık bu ülkenin taşıyamayacağı kadar ağır yükler getirecek istemleri i?iren davanın reddine karar verilmesini vekil ve müdafiler olarak dileriz" dedi.