Güncelleme Tarihi:
Angela Merkel, Doğu Almanya adıyla tanınan ve 1990 yılında tarihe gömülen Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde (DDR) büyümüş.
Beate Szydlo da Soğuk Savaş döneminde Doğu Blok olarak nitelenen ülkeler arasında yer alan Polonya’da.
Polonya hükümetinin adalet reformu gerekçesiyle yargı bağımsızlığını bir yerde devre dışı bırakması, kamu televizyon ve radyo kurumlarında kontrolü artırarak özgür yayıncılığı susturması gibi konularda ciddi görüş ayrılığı yaşansa da, Berlin’deki buluşmada dostluk önplana çıkarıldı.
Ortaklaşa düzenlenen basın toplantısında Başbakan Angela Merkel, hem komşu hem de dost ülke Polonya ile her alanda ilişkilerin, özellikle de dostluğun geliştirilmesinde ısrarlı olduklarının altını çizdi.
Federal Meclis olarak bilinen Alman Parlamentosu’nda da dostluk ön plana çıktı.
Ama Rusya ile dostluk.
Hitler Almanyası’nın 22 Haziran 1941’de Sovyetler Birliği’ni yok etme girişiminin 75’inci yıldönümünde Federal Meclis’te yaklaşık bir saat Rusya, dünya,
Avrupa Birliği (AB) ve Almanya ilişkileri konuşuldu.
25-27 milyon Sovyetler Birliği vatandaşının katledildiği hatırlatılarak “Bir daha böyle savaşlar yaşanmasın!” denildi.
Başbakan Angela Merkel ile Başbakan Yardımcısı ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Sigmar Gabriel’in yanı sıra çok sayıda bakan da hükümet sıralarında yerlerini aldı.
Federal Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, “Çoktan geride kalmış refleks ve önyargıların yeniden yeşertilmesine izin vermeyelim!” dedi.
Steinmeier, “Avrupa ve Rusya için sürekli güvenlik, birbirine karşı çıkmakla değil, ancak birlikte hareket etmekle mümkündür” diyerek sürtüşme yerine diyaloğa ağırlık verilmesini istedi.
Tabii dostluğun geliştirilmesini de.
Kürsüye çıkan milletvekilleri de öyle.
Hemen hemen tüm konuşmacılar “Nie wieder Krieg!” (bir daha asla savaş!) söylemini çok açık bir biçimde telaffuz ettiler.
Rusya ile her alanda ilişkilerin geliştirilmesi için gereken çabanın gösterilmesini istediler.
Özellikle de iki ülke arasında bir gençlik köprüsü inşa edilmesini önerdiler.
Yıllarca birbirleriyle savaşan Almanya ile Fransa arasındaki gençlik köprüsünün iki ülkeyi ve iki ülke halklarını birbirine derin bağlarla bağladığını hatırlatarak, Rusya ile Almanya arasında da benzer adım atılması çağrısında bulundular.
Hatta Rus gençlerin Almanya’ya vizesiz gelebilmelerine imkan kılınması bile gündeme getirildi.
Bu konuşmaları dinlerken aklıma son dönemlerde çeşitli Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin sınırlarını yeniden kapama girişimleri geldi.
Tabii Türklere vizesiz seyahat tartışmaları da.
Avrupa Adalet Divanı’nın Türklere vize uygulamasının, AB ile Türkiye arasında imzalanan Ortaklık Sözleşmesi’ne aykırı olduğu yönündeki kararına rağmen bu ülkelerin Türklere vize uygulamasında ısrar etmelerini düşündüm.
Berlin Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin ve başka Alman mahkemelerin Türklere vize uygulamasının AB’nin hukuksal düzenlemeleri ile bağdaşmadığı yönündeki kararlarına rağmen, Berlin’in vize uygulamasında ısrar etmesini düşündüm.
Tabii Avrupa’da politik sorumluluk taşıyan ve demokrat geçinen politikacıların, kendi ülkelerindeki bağımsız yargı organlarının kararlarına neden saygı göstermediklerini de.